Akif’in Türkiye’si Türkiye’nin Akif’i

Memiş OKUYUCU

13-01-2023 07:56

Akif, 20. Asır Türkiye’sinin ilim, fikir, tefekkür ve tecdit hayatına büyük hizmetleri olmuş dava adamı bir şahsiyettir. Ülkenin, devletin ve milletin en zor zamanlarında büyük bir dirayetle ülkesini kalemi ve ilimi ile müdafaa etmiş. Dava adamlığının yanında bir mücadele adamı olmuştur. Klasik dönemi de iyi bilen, yeni usule de hakim bir münevver olarak İslam kültür ve medeniyetinin en güçlü mesajlarını şiir ve yazıları ile vermiş. Yaşadığı zamana güçlü bir kimlik ve ruh inşa etmiştir. Dünyanın nerede ise beşte dördünün batının fiili sömürgesi olduğu bir zamanda batıyı ‘tek dişi kalmış canavar’ olarak görmüş. ‘Asrın  maskeli vicdanı’ olarak nitelediği batının insanlığa yaşattığı cinnet halini o günlerden görerek, gelecek nesillere haber vermiştir.  

Halkına umut ve gelecek aşılayan, tasavvurlar ortaya koyan bir ufuk açıcı münevver olmuştur.   

Halk, ilmi ve yaşantısı aynı istikamette olduğu için Akif’i çok sevdi. Daha 1913 yılında 19 yıllık baytar müdür muavini iken amirine yapılan haksızlığa karşı  bir tavır olarak devlet görevinden istifa etti.  

Yaşadığı müddetçe dünyaya tamah etmedi. Makamlarına da tenezzül etmedi. 

İmanı ve azmi yanardağ gibi idi, çağlayan gibi idi. Ancak hayatı oldukça sade idi. Gösterişsiz ve nümayişsiz yaşadı. ‘Hiç çağlamadan gizli inen yaş gibi aktım’ diyerek yaşadığı hayat ve hakikat çizgisini pek veciz bir şiir lisanı ile anlattı.

Dergisinin yazıhanesinde tam da yemek esnasında gelen ve yazılarında fazla ileri gitmemesini söyleyen Dahiliye Nazırının adamına:

Ben bu kuru fasulyeyi yemeye razı olduktan sonra, kimse bana ne yazacağımı söyleyemez’ diyerek ilim ve kalem haysiyetinin ne olduğunu bütün gelecek nesillere gösterdi.

Akif,  devletin Arabistan’da Almanya’ da verdiği görevleri bilabedel ve bihakkın ifa ederek, devlet ve millet hizmetinin nasıl yapılması gerektiğinin en güzel nümunesi oldu..

Hayatını deha derecesindeki zekâsıyla daha çok şiir yoluyla davasına hasretti. Akif için şiir davasını anlatma aracı demekti. Bu nedenle şiirini davası için en üst perdeden kullandı. Akif,  şiiri hayatının tam merkezine, odağına koyarak yazdı. Yüreğinde imanı ile  omuzuna bütün İslam ümmetinin yükünü, arkasına bütün mefahirinin engin tarihini, aklına ve zihnine ilmin yol/ufuk açıcı gücünü, eline ise ana kitabını alarak şiir yazdı. Akif için şiirin üç birlik kuralı, güneş, mercek ve odak noktasını uygun açıya getirerek meydan getireceği yakıcılığı yakalamakta saklı idi. Güneşin bütün enerjisini teksif edeceği merceğin uygun odak noktasını bularak husule getireceği yakıcı tesiri ortaya çıkarmak Akif’in şiirinin çileli sırrı idi.

 Bunun için Akif, iyi şiiri mihrak noktayı bulmak olarak görür:

”Güneşin dağınık huzmeleri yakmaz. Fakat bu huzmeler, mihrak(orta) noktasına gelirde orada teraküm(birikme, toplanma) ederse yakar. İş o noktayı bulmaktır. Bütün mukaddimat bir noktada tecemmu(toplanma, yığılma) ederse şiir ancak o zaman müessir olur.” 

Esas görevini ise en olgun çağında 1920- 1923 yılları arasında yaptı. Milli Mücadeleye bir İslam şairi olarak aldığı  davetle  katıldı. Türk Milletinin bir ‘milli mutabakat metni’ olan   ‘İstiklal Marşı’nı yazdı.

Milli Mücadele’nin ruh cephesini inşa etmek için yazı, şiir ve vaazları ile bütün kudret ve kabiliyeti ile çalıştı. Devletin temelleri atılırken bu ülkenin manevi mimarlarından biri hatta birincisi oldu. Batının ilim usüllerini kullandı ama batıcı olmadı. 

Zamanın ilmi usul ve yöntemlerini kullanarak insan ideali ve insan modelleri ortaya koydu. Bu yönü ile zamanında ilim ve zenginlikte ileri gitmiş batıya karşı, doğunun entellektüel kapasitesini ve moral değerlerini harekete geçiren isim oldu.  

Akif, Asım insan ideali ile doğunun o zamana kadar ki yüz yıllık durağanlığına son vererek   en belirgin insan ideali ve modelini meydana çıkardı diyebiliriz. İnandığı gibi yaşadı. Yaşadığı gibi inandı. İnandığını da yazdı. Bütün ömür çizgisi; ilim, istikamet, sebat, sadakat ve ahlak çerçevesinde bir mücadele ile geçti. 


Akif Mısır’da memleket hasretiyle yüklüydü. 1936 yazında Mısır’dan üç gecede Türkiye’ye gelmiş, 17 Haziran 1936 Çarşamba günü İstanbul’a ayak basmıştır. Bu üç gecesi “otuz asır kadar sürmüş”tür. “On bir yıl kaldığı” ülkede, bir an olur ki; “on bir gün daha kalsa çıldıracak” hale gelir.  


Akif yurda döndüğünde hasta idi. Bu hastalığı esnasında ve Mısır’da geçen günlerinde bir yakın dostu çok yardımcı olur: Abbas Halim Paşa. Paşa ölümüne kadar(1934) Akif’e olan yakın alakasını sürdürür. Akif için:” Akif ne zaman olsa bir Abbas Halim bulur; fakat ben bir Akif bulamam. O benim için bir talihtir.” der.  Yaşadığı müddetçe de Akif’e bir minnettarı gibi davranır. 


Akif, İstanbul’a son gelişinde Abbas Halim Paşa’nın kızı ve yeğeni tarafından Alemdağ’daki çiftliklerinde ve Beyoğlu Mısır Apartmanında  misafir edilip, bakımı ve hizmetleri yapılmış/yaptırılmıştır. İşte o hastalığı günlerinde kendisi Feridun Kandemir tarafından ziyaret edilir ve ‘İstiklal Marşını nasıl yazdınız’ sorusu sorulur. 


İşte Akif’in cevabı::

“Doğacaktır sana vaat ettiği günler Hakkın… Bu, ümitle, imanla yazılır! O zamanı düşünün.. İmanım olmasaydı yazabilir miydim? Zaten ben, başka türlü düşünüp, başka türlü yazanlardan değilim. Bu, elimden gelmez. İçimde ne varsa, bütün duygularım yazılarımdadır. Şu var ki, İstiklâl Marşı’nın şiir olmak üzere bir kıymeti yoktur, ancak tarihi bir değeri vardır.” Diyerek İstiklal Marşını yazarken taşıdığı imanını ve aşkını anlatır.

Hastalığı günlerinde Mustafa Kemal Paşa bir adamını  göndererek, ’’İstiklal Marşı’nı değiştirmedim. Kendisini de Türkiye’ye kabul ettim’’ demek suretiyle kendisine karşı beslediği bir türden hüsn-ü kabul duygularını iletir. Bunun üzerine Akif, hasta yatağından içinde İstiklâl Marşı’da geçen bu anlatıma  bir cevap vermek için doğrulur. Oradakiler bir an “şimdi Akif bir şeyler söyler, hiç yoktan bir nahoş durum ortaya çıkar’’ diye bir an endişeye kapılırlar. Akif ise doğrulduğu yerinden: “Beni isteseydi bu ülkeye kabul etmeyebilirdi. Fakat İstiklal Marşı’nı isteseydi de değiştiremezdi’’ diyerek hayatının hakikat ve istikamet çizgisinden ölüm döşeğinde bile taviz vermediğini göstermiştir. 

Akif,  yaşamı ile eserleri ile ve hatta ölümü ile bile bu millete hizmet etmiştir. ‘Sessiz yaşadım, kim beni nerden bilecektir’  diyen Akif’ in, manevi ve kültürel mirası da bilinmekte ve yaşatılmaktadır. Dünya durdukça da yaşamaya ve yaşatmaya devam edecektir. Akif her yönüyle bir abide şahsiyettir. Vekarını koruyarak yaşadı. Tenezzül etmedi. Tamah etmedi. Dünyanın cazibesine kapılmadı. İnandığı hakikat davasının hiç bir hükmünden taviz vermedi. Ömrüne, yaşama şekline talip olduğu zorlu yaşama biçimine şekil veren tek mühür, davası ve inancı idi. Baki aleme hazırlık şeklinde geçirdiği fani dünyada, hiç bir makam, imkân ve dünyalığa talip olmadı. Olan dünyalıklarından da bir kalem de vazgeçti. İnandığı gibi yaşadı ve yazdı. Yaşadığı her zamana inancının ruhunu ve rengini sindirdi. Hakkın sesi, hakikatin sesi ve halkın sesi olmak için çabaladı, çalıştı. Halk gibi yaşadı. Yaşayışında; münevvere de, şairlere de, talebeye de, hocaya da yeteri kadar örnekler mevcuttur. 

Bugünkü  Türkiye her yönü ile Akif’in Türkiyesi’dir.  Akif’te Türkiye’nin Akif’idir.     

Bu topraklardan bir güzel ilim, fikir, mücadele ve hayat insanı olarak essah dünyasına göç eyledi. 

Allah rahmet eylesin Akifimize. 

Ruhu revanı şad u handan ola…

https://www.maarifinsesi.com/akifin-turkiyesi-turkiyenin-akifi/

DİĞER YAZILARI ‘Dünya Bizim’ Neden Kapandı? 01-01-1970 03:00 ”Bir Bahar Akşamı Rastladım Size” Şiiri ve Hikâyesi 01-01-1970 03:00 Bekri Mustafa’dan Celal Şengör’e 01-01-1970 03:00 Öğretmen Okullarını Hatırlamak 01-01-1970 03:00 Siyasetin Yolları Taştan: İbrahim Halil ÇELİK 01-01-1970 03:00 Eğitim Fakülteleri Müfredatın Neresinde? 01-01-1970 03:00 Hacı Bayram’da Asırlık Kurukahveci: Gül Kahve 01-01-1970 03:00 Orhan Seyfi Orhon, Vedâ Şiiri ve Hikâyesi 01-01-1970 03:00 Bu Bir İlandır 01-01-1970 03:00 ”Şaşırdım Kaldım İşte” Şiiri ve Hikayesi 01-01-1970 03:00 Öğretmen Okulu Günlüğü: Pazarören Hatıraları Türkiye’nin Neresinde? 01-01-1970 03:00 Maarif Vekaleti Binası Nasıl Yandı? 01-01-1970 03:00 Aliya: Acımasız Bir Savaş ya da Adaletsiz Bir Barış 01-01-1970 03:00 İlk Meclis: Kurucu Meclisin Kuruluş Ruhu 01-01-1970 03:00 Yatılı Okul Günlüğü: Pazarören’de Sosyal Hayat 01-01-1970 03:00 Bu Dünyadan Bir Mevlüde Genç Geçti 01-01-1970 03:00 Milli Merkez ve Maarifimiz 01-01-1970 03:00 Eğitimin Özüne Yolculuk 01-01-1970 03:00 Sadelik Yaşatır 01-01-1970 03:00 Öğretmen Okulu Günlüğü: PAZARÖREN MEZUNLAR BULUŞMASI 01-01-1970 03:00 Yatılı Okul Günlüğü: Sizin Hiç Babanız Öldü mü? 01-01-1970 03:00 Ulus Rüzgârlı: Ankara, Ulus’tan Başlar 01-01-1970 03:00 İmamı Azam Ebu Hanife ve Hakkında Yazılan Roman Üzerine 01-01-1970 03:00 Yatılı Okul Günlüğü: Pazarören Mimar Sinan Öğretmen Lisesi 01-01-1970 03:00 Evvel Zaman İçinde ve Şehirde: İnsan 01-01-1970 03:00 27 Mayıs Darbesini Kim Yaptı? 01-01-1970 03:00 Türkiye Yüzyılında Eğitim 01-01-1970 03:00 Eğitim Gündemin Neresinde? 01-01-1970 03:00 Şehirlilik, Şehircilik ve Deprem 01-01-1970 03:00 Halk Şiirinin Altın Halkası: Aşık Veysel (1894- 1973) 01-01-1970 03:00 Depremin Üstesinden Eğitimle Gelmek 01-01-1970 03:00 Prof. Dr. Yılmaz Özakpınar ve Bir Alimin Ölümü 01-01-1970 03:00 Bir Gençlik Hikâyesi Yazmak 01-01-1970 03:00 Maarifin Türkçesi 01-01-1970 03:00 Topçu: ‘’Mektep, millet kültürünün bayrağıdır.’’ 01-01-1970 03:00 Ankara Sahafları ve Ankara’da Kitap Dünyası 01-01-1970 03:00 Ahilik Yolunda OSTİM ve Ahilik Şûrası 01-01-1970 03:00 Bozkırda Toprağa Düşen Çekirdek: Prof. Dr. Kemal BIYIKOĞLU 01-01-1970 03:00 Topçu’nun İnsan Modeli ve Maarifin Millîliği 01-01-1970 03:00 Süleyman Çelebi’sini bekleyen çağ. 01-01-1970 03:00 Nurettin Topçu’nun Maarif Davası 01-01-1970 03:00 Mora’da Batan Güneş 01-01-1970 03:00 Medeniyet Sancağımız Türkçe 01-01-1970 03:00 Erdemli Bir Yayın Hareketi: Ebubekir Erdem 01-01-1970 03:00 Okullar Nereye Açılıyor? 01-01-1970 03:00 Maarif Raporu 01-01-1970 03:00 MEMİŞ OKUYUCU: İLK VE ORTAÖĞRETİMDE KELİME HAZNESİ 01-01-1970 03:00 Tarihe Geçen O Fotoğrafın Hikâyesi 01-01-1970 03:00 Öğretmenim ben… 01-01-1970 03:00 Türkçenin Sırları 01-01-1970 03:00 Mİllî Eğitim Şûrası Üzerine 01-01-1970 03:00 Bir Örnek Muallim: Mahmud Celaleddin ÖKTEN (1882-1961) 01-01-1970 03:00 Bir Üniversite Tercihinden Ötesi 01-01-1970 03:00 LGS Tercihleri ve Kendi Hikâyesini Yazmak 01-01-1970 03:00 Hârezmî Eğitim Modeli 01-01-1970 03:00 Ankara’da Bir Eğitim ‘ADA’sı 01-01-1970 03:00 Bir Hayalimiz Olsun 01-01-1970 03:00 FEN LİSELERİMİZ EĞİTİMİ VE GELECEĞİN EĞİTİM 01-01-1970 03:00 BİR FİKİR ADAMI ALİ FUAD BAŞGİL 01-01-1970 03:00 Eğitimde ufka yolculuk 01-01-1970 03:00 TÜRKEĞiTiMTV YAYINA BAŞLADI 01-01-1970 03:00 TÜRKİYE'DE ŞEHİRLİ DİNDARLIK 01-01-1970 03:00 Doğunun Yedinci Adamı: Mehmet Aydın 01-01-1970 03:00 TÜRKİYE?DE BİR ÜNİVERSİTEYE REKTÖR OLMAK 01-01-1970 03:00 Tarihe İz : Muallim Mahir İz  01-01-1970 03:00 Bir Maarif Adamı Olarak Mustafa Öcal 01-01-1970 03:00 Aliya İzzetbegoviç: Direnişin ve Dirilişin Mimarı 01-01-1970 03:00 Boğazköprü?de Yanaşık Düzen ya da Bir Fasl-ı Cenaze 01-01-1970 03:00 Cankurtaran: Bir Semtin Hikayesi 01-01-1970 03:00 EĞİTİMİN ELE ALINACAK YANI 01-01-1970 03:00 DÜNYANIN SAHİLİ SELAMETİ:KALKINMIŞ TÜRKİYE 01-01-1970 03:00 EVVEL GİDEN AHBABA SELAM OLSUN 01-01-1970 03:00 ÜNİVERSİTELER TÜRKİYE'YE NE ZAMAN YETİŞİR? 01-01-1970 03:00 VAKAR ABİDEMİZ: AYASOFYA CAMİİ 01-01-1970 03:00 Geleceğin Meslekî Eğitimi: Büyük Türkiye 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin Temel Eğitim Meselesi: MESLEKÎ EĞİTİM 01-01-1970 03:00 Meslekî Eğitim Üniversitesi 01-01-1970 03:00 MÜTEHASSIS OLMAYAN 'EĞİTİM UZMANI' OLUR MU? 01-01-1970 03:00 KIRAN GÜNLERİNDE MEŞK VE İÇE YOLCULUĞUMUZ 01-01-1970 03:00 YENİ BİR SİSTEM VE 'YENİLMİŞLERİN' DÜZENİ 01-01-1970 03:00 Bir Dönüştürme Projesi: KÖY ENSTİTÜLERİ ? 2 01-01-1970 03:00 Bir Dönüştürme Projesi: KÖY ENSTİTÜLERİ 01-01-1970 03:00 Ederini Tüketen Düzen ve Biz 01-01-1970 03:00 AKİF'İN TÜRKİYESİ, TÜRKİYE'NİN AKİF'İ 01-01-1970 03:00 Yüzümüzü Ak Edecek Bir Söz 01-01-1970 03:00 Üreten Nesil Çağı Yönetir 01-01-1970 03:00 KALBİNİN DİLİ OLMAYAN ŞAİR: AKİF 01-01-1970 03:00 Münevver Ya Da Çınlayan Nağme Olmak 01-01-1970 03:00 Tuba Ağacı, Bambu Ağacı 01-01-1970 03:00 Tarihin İnkılap Etmesi 01-01-1970 03:00 Geleceğin Dünyası 01-01-1970 03:00 Gelişler ve Geri Gidişler 01-01-1970 03:00 Hak Temelli Bir Reforma Doğru 01-01-1970 03:00 Taktik Maktik Yok!.. 01-01-1970 03:00 Maarif Reformu Neden Şart? 01-01-1970 03:00 YAZMAK VE YAZARAK YAŞAMAK 01-01-1970 03:00 İLİM İKTİDARI, MEMLEKETİN İMARIDIR 01-01-1970 03:00 Maarifin Ahlâkı Var Mı ? 01-01-1970 03:00 Maarife Operasyon Ne Zaman? 01-01-1970 03:00 O Şehre Varmaz İsek! 01-01-1970 03:00 DURDURAMAYACAKSINIZ 01-01-1970 03:00 UTANGAÇ SUNUMLU 'ZORAKİ VE İSTENDİK' İNSAN 01-01-1970 03:00 FETÖ'NÜN EĞİTİM BOYUTU 01-01-1970 03:00 UTANGAÇ SUNUMLU 'ZORAKİ VE İSTENDİK' İNSAN 01-01-1970 03:00 SEÇİMİN GALİBİ: EĞİTİM SİSTEMİDİR! 01-01-1970 03:00 EĞİTİMİ TERBİYE ETMEK 01-01-1970 03:00 ECNEBİ MEMLEKETLERE ÖĞRENCİ GÖNDERME MESELEMİZ! 01-01-1970 03:00
G-NL5SXDG3FM