İnsanın anavatanı çocukluğudur. Çocukluğunu yaşadığı yere insanı kan çekiyor, toprak çekiyor, hatıraları çekiyor, hafızası çekiyor. 

İnsan, cemiyet içinde bir hayata göre programlanmış. Dayanışma ve toplu yaşama kuralları içerisinde varlığını devam ettirmekte. Çağımızda pek çok kurum, birim ve üniversite mezunlar buluşması tertip ediyor. Düzenlenen organizasyonlar cemiyet anlayışının bir uzantısı mahiyetinde. Bu buluşmaların ilk amacı, hatıra ve hafıza da yaşadıklarını birleştirerek maziyi yad etmek. O anı tekrar yaşamak. Kim olduğuna ve kimliğine dair bir hatıra yolculuğu yapmak.

İnsan biyolojik olarak belli çağlara erdikten sonra dönüp geriye bakıyor. Ev aile, çocuk, derken ortalama yaşa geldikten sonra tekrar kendini keşif yolculuğuna çıkmakta. Dönüp geriye bakarak; ‘’ben nerede yaşadım, nerede okudum, kimlerle hangi hatıralarım oldu’’ diyerek kendi hayatını, geçmişini bir daha gözden geçirmekte.  Geçmişte yaşadıklarıyla tekrar hafıza tazelemekte. Yaşadıklarından kimi zaman ders almakta, kimi zaman yaşadıklarıyla yüzleşmekte, bazen de geçmişte yaşadıklarını hatırlayıp teselli bulmakta. Ama insan geçmişiyle birlikte yaşayarak geleceğe yürümektedir. Netice insanlar hafızalarıyla yaşamaktadırlar. Kısacası insan düz ovaya çıkınca, dönüp geriye bakıyor.

YTB’nin yüz altmış dokuz ülkeden yüz elli bin Türkiye mezununu buluşturma programını gördüm bir ara. Yurt içindeki pek çok okul ve üniversite, düzenledikleri mezunlar günü programları ile arkadaşlıklarını tazelemekte. Aidiyet ve mensubiyet hissini geliştirmekte. Okul hatıraları üzerinden yeni arkadaşlıklara kapı aralayarak, mezunları arasında dayanışmayı teşvik etmekteler.

Mezunlar arasında mazisi en tesir bırakanı yatılı okul arkadaşlıklarının hatıraları diye düşünmekte, biz yatılı okul mezunları. Altı yıl gece gündüz, bir eğitim çatısı altında iz bırakan pek çok hatıra yaşanmış. Öğrenciler olarak pek çok acı tatlı hatıraya şahitlik etmişiz. Birçok zorlu dönemeçlerden geçerek hayatın/nasibin bize bahşettiği bugünkü imkanlara erişmişiz. Pek çok arkadaşımızın her birisi öğretmen okullarından yetişerek Türkiye’ye hizmetin pek çok kademesinde görev yapma onuruna erişmiş. Sonunda Türk Milletinin imkanlarıyla bu ülke geleceği için çalışma şerefi kazanmışlar.

Kısaca mezunlar buluşması her birimiz için; hayal, hayat ve hatıraların yeniden canlandırılması, o yılların tekrar yaşanmasıdır.

Öğretmen Okulu Mezunu Kimdir?

Öğretmen okulları pek çok zorlu süreçlerden geçerek bugünlere geldi. Köy Enstitüsü, Öğretmen Okulu, Öğretmen Lisesi gibi dönemlerden geçti. Muhtevasının oluşturulmasında pek çok dönemlerde oldukça farklı uygulamalara gidildi. Pedagojisi ve eğitim muhtevası farklı dönemlerde farklı beklentilerle uygulandı. Hepsinde ve her dönemde bir konuda çıta hep üstlerde yer aldı. Bu uygulamalar her dönemde tartışıldı ve tartışılmaya da devam etmekte.

Öğretmen Okullarının bir yönü tartışmasız temayüz etti. Bu okullarımız öğrenciye bir şahsiyet kazandırmaktaydı. Talebe öğretmen okullarında bir şahsiyet kimliğine sahip olarak mezun oluyordu. On binlerce öğretmen okulu mezunu insan olma onurunu taşıyan şahsiyet ile okullarından mezun olmaktaydılar.  Mimar Sinan Öğretmen Okulu mezunları da bu cümleden olarak sayıları on binleri aşacak şekilde okullarından mezun olmuşlardır.  Türkiye’nin farklı köşelerinde memleket hizmeti görmekteler. Her birinin ortak özelliği iyi bir şahsiyet eğitiminden geçmiş olmalarıdır.

Buluşmadan Görüntüler

Her gelişimizde üçler Çarşı Tarafındaki evlerine uğrayıp ateş çayını içtiğimiz sınıf arkadaşımız Halit Erdoğan’ın hamiyetli misafirperverliğini özellikle belirtmeliyim. Gece 10.30’da telefon edip çay içmeye geliyoruz dediğimiz anda Halit hemen ocak ve semaveri faaliyete geçirmiş olmakta.  Rahmetli olmazdan evvel annecağızının çayını ayranını içer, bahçede hatıraları yad ederdik. Halit’in annecağızına ve tüm annelere rahmet ola.

Mezunlardan Yenifakılı Eskiören köyünden Fatih Yüce Sakarya’da makinist. Aracına; eşini, kızını ve oğlunu almış. Mezunlar gününde bulunmak, eski hatıralarını tazelemek için Sakarya’dan gelmiş. Kendisinin ve ailesinin gözlerindeki heyecan yüklü ışıltı tarifsizdi. Bir sevgiliye kavuşma heyecanı ile yüklü olarak arabasını çekti idare binasının önüne. İlk karşılayan oldum.  Ve hal hatır. Az okul hatırası, biraz hafıza tazelemeden sonra yerini yurdunu öğrendik. Uzak yoldan geleni önce arabası ile yemekhaneye ‘’çaman ekmek’’ şenliğine iştirak için yönlendirdim.  

Ahmet Dilci Kayseri adliyesinde hakimliğe başlayan oğluyla gelmiş, mezunlar gününe. Hal, hatır ve sohbet ettik. Yücel Hoca ile tanıştırdık. Samimiyet yüklü sohbeti, görüşmek ve muhabbeti artırmak dileği ile tamamladık.

Türkiye’nin neresinde bir Pazarören mezunu var köşe bucak bulan, ziyaret eden seyyah-ı Pazarören  Vedat Özdemir’in  vefasını özellikle zikretmeliyim. Emiruşağı Köyünde ikamet eden efsane eski okul müdürlerimizden Mehmet Solmaz’ın sağlık, iyilik haberlerini geçti. Kulakları çınlasın Yusuf Genç arkadaşımız, Mehmet Solmaz müdürün  o meşhur nutuklarının ses ve beden hareketleriyle ne taklidini yapardı ama. Herkes yerlere yatardı gülmekten. Talebeliğin zirve yeri bu olsa gerek. Hepsine de selam olsun.

Bir Pazarören Resitali: Çaman Ekmek Şenliği

Talebelik zamanlarımızda, öğrencilere okulda yemekle birlikte sadece çeyrek ekmek verilirdi. Tabi ki her birisi gelişme çağındaki erkek öğrencileri, çeyrek ekmek doyurmaya kafi gelmezdi. Bir kısım öğrenciler bu boşluğu ceket arasına ya da metal tabağın kıvrımlarına bir çeyrek daha kıstırarak telafi yoluna giderdi.  Ancak yine de yetişmezdi. Bu sefer Üçler Çarşı ve Toros Çarşı’daki bakkallarda ‘Çaman Ekmek’’ ile bir gastronomi takviyesi daha yapılırdı. Ender Bakkalı Abdullah Çağlak, Musa Emmi, Edeli, Üçler çarşıda Üçler Bakkaliyesi bunların meşhurlarıydı. Buralarda Çaman Ekmek, Yağ Ekmek, Yumurta Ekmek şeklinde maddi imkanlarla artan oranlarda bir takviye yemek tercihimizdi. Yaygın tercih maddi imkanlar nedeniyle çeyrek çamandı. Bazen yarım çaman da yenildiği olurdu. Maddi durumu biraz daha iyi olanlar için yağ ekmek ve yumurta ekmek menüsü uygulanmaktaydı.

Okuduğumuz altı yıl boyunca istisnasız her öğrenci okul yemeklerinden doymadığı için çaman ekmek yiyerek besin takviyesi yapardı.

Kaldığımız yatakhaneler 18 kişilik çift katlı yaylı ranzalardan meydana gelen koğuşlardı. En son bu gidişimizde yatakhanenin beş kişilik koğuşlar haline getirildiğini gördük.  

Buluşma Programı

Programa 28 temmuz 2023 akşamından Urfa gurubundan gelenler olmuş. 29 temmuz da program geleneksel ‘’Çe/a/man Ekmek’’ şöleni ile başladı. Ekmekler, biz talebe iken 1982 yılında belediyenin yaptırdığı ve halen çalışır durumda olan fırından gelmekteydi. Arasına çemenler sürülü vaziyette… İnanın buna, bu çaman ekmeğin tadı Pazarören’e ilk geldiğimiz yıllardaki yediğimiz çaman ekmekle aynı tatta. O tat, o  koku ve o rayiha gelmekte. Sade çaman ekmek. Su bile fazla. Sadece kaç tane yediğimizi heyecandan sayamadık. Bütün öğrencilik hayatımızda çaman kokusundan şikayet edeni hiç duymadım. Çaman ekmeği yerken edilen muhabbetlerin haddi hesabı yok. Bütün yemekhane hatıraları şöyle hızlıca gelip geçmekte. Yemekhane’de çaman şöleni yapılınca maziyi yad etmeden olmaz.

Yatılı okula başladığımız ilk günlerdi. Müdür Yardımcısı Cemal Günal bizim yemeği tabakta artık olarak  bırakıp döktüğümüzü görmüş. Hemen karşımızda yemek yiyen öğretmenlerin masasından yemeğini bitirdikten sonra bizim masaya yaklaştı. Sene 1976. Yemek yediği metal yemek tabağını iyice parlatmış. İçini bize döndürdü:’’’Ooom yemek yiyince tabak böyle tertemiz olacak. Hiç bişiy tabakta kalmayacak. Taam mı? Anladınız mı’’ Cevap sadece ve tek kelime ’’evet’’. O gün öğrenmiştik sadece yiyeceğimiz kadar yemek almayı. Yemeği israf etmemeyi.  Akşam yemeği; yine sıra, sıraya kaynak yapmak, yemek haneye koşarken pencereden atlamak espirileri arasında yenildi. Öğretmen okulu öğrencisi hiçbir şeyi Hayri şahin gibi ‘’maziye gömdüm’’ deyip işin içinden çıkamıyor. Her hatırasını iliklerine kadar tekrar tekrar yaşıyor. Harun Dinç’ten okul müdürlerinden Kemal Açar’ın ‘’uçağın havalanması’’ metaforunu bilmem kaç defa dinledik. Bu sefer mahrum kalsak da halâ dinleyesimiz var. O hatıraları tekrar tekrar aynı çocuksulukta yaşamanın tadı anlatmakla bitecek gibi değil. Tekrar tekrar yaşamak gerek…

Yemeğe Katılanlar

Bizler Ankara ekibi Yücel Acer, Memiş Okuyucu, Hasan Aktürk, İlyas Bulut ezan vakti buluşarak 29 temmuz sabah namazından sonra Ankara’dan yola çıkarak mezunlar buluşmasına katıldık. Aklımda kalan bazı mezun isimleri; Celal Aramaz, Pazarören Mezunları Dayanışma Derneği Başkanımız İdris Talih, Ahmet Dilci, Cemil Şenyüz, Mustafa Böyükata, Bilal Yılmaz, Veyis Altuntaş, Süleyman Yalçınkaya, Ömer Şöhretli, Niyazi Kılıç, okul müdürü Hayrettin Acet, Pazarören mezunlarının merhum Necmeddin’den sonraki hafızası İsmet Saraç, Çakmak Deliktaş, Kenan Özsoy, Soner Erdoğan, Fethullah Keskin, Vedat Özdemir Hoca, Iğdır’dan gelen Celal Yıldız, Almanya’dan gelen ve muhabbetiyle şenlik kaynağı olan Mehmet Karaman, Bülent Koçak   ve isimlerini buraya sığdıramadığımız yüzden fazla mezun arkadaşımız. Yurdumuzun dört bir bucağından hepsi de…  Varlıklarıyla buluşma günümüze muhabbet, gönülden huzur ve neşve kattılar. Selam olsun cümlesine…

Hatıralarla birlikte en güzel gelecek yüklü buluşma günlerinde görüşmek dileği ile.

Not: Organizasyon tertip heyetine mahsus teşekkürlerimizi sunuyoruz.