Bir Dönüştürme Projesi: KÖY ENSTİTÜLERİ ? 2


Şimdilerde ??toplum mühendisliği? denilmekte. Bir dönüştürme projesi olarak tasarlanan bu okullar, 1940 yılında 16 Köy Enstitüsü olarak eğitim öğretime başladı. 1946 senesinde Köy Enstitüleri kapatıldı. 1954 senesinde Köy Enstitülerinin tamamının adı Öğretmen Okulu olarak değiştirildi. 1959 senesine gelindiğinde  Öğretmen Okulu sayısı 52, öğrenci sayısı da 19 binlere ulaşmıştır.  

En sonunda 1976?da  Öğretmen Liselerine dönüştürülen bu okulların hikâyesini anlatmaya devam ediyoruz.

Bu okulların yine kurucuları tarafından kapatıldığını belirtmiştik. Çünkü mezunları, tekrar köylerine döndükleri zaman bütün sosyolojik bağlantıları koparılmıştı. İçinden çıktıkları toplumla iletişim kuramıyorlardı. Bu tasarım tamamıyla  `dönüştürme` projesi idi. Tasarlandı. Uygulamaya geçildi ama yürümedi.

Köy Enstitülerinin kuruluş amaçları, sosyal çevresi, bulunduğu muhit, felsefesi, müfredatı ve muallimleri hep tartışıla geldi. Tek tip ideolojik torna tezgahından çıkmış görüntüsü veren ve o zamana kadar ki sosyal bünyemizle imtizaç etmeyen hali ile mezunlarının kimliği de hep tartışıldı. 

 Burada bazı hususları bilgilerinize sunmak istiyorum.  

İlki, bu okullardan tek tip insan yetiştirmek üzere bir yapılandırmaya gidilmiştir. Eğitim anlayışı ve kadrosu da bu yönde yapılandırılmıştır. Bu yapının temel karakteristiği ideolojik bir anlayışta olmasıdır. Bu katı ideolojik yapı uzun süre değişmemiştir. 1972?lerden itibaren ancak değiştirilebilmiştir. 

Rahmetli Ayvaz Gökdemir bu okulları içine alan Öğretmen Okulları Genel Müdürlüğüne 1972 yılında 32,5 yaşında iken atanmış bir maarif/kültür adamı idi. 2008 yılında rahmetli oldu. Sağlığında bizzat kendisinden dinlediğim bir anekdotu burada paylaşıyorum: 

?Genel müdür olarak göreve başladığımda,  bu okulların bir kısmının direklerine Türk bayrağı çekilmiyordu artık? şeklinde gözlemini büyük bir teessürle ve iç çekişle anlattı.


Bu okullara dair benim dinlediğim bir başka anlatım ise Prof.Dr. Süleyman Hayri Bolay?a ait. Kendisi halen hayatta. Sivas Pamukpınar Öğretmen Okulunda 1961 yılında Müdür Yardımcılığı yapmış. Aynı katı ideolojik tutumu hatta kendi hayatına karşı ciddi eylemlerden söz etti.

Prof. Dr. Süleyman Hayri Bolay hocanın buradan yetişenlerin insan ilişkileri üzerine bazı gözlem ve müşahedesi var ki, yakın gözlüğü ile bakmayı gerektiren türden. 

Hoca: ??Bayram tatilleri olduğu zaman çarşıya çıkan öğrencilerimizin muaşeret ve iletişiminden esnaf o kadar rahatsız olurdu ki, anlatmaktan bizar oluyorum. Esnaf rahatsızlığını rahatsız edici bir dille, ?Pamukpınar Öğretmen Okulunun s?rı gene geliyor.?? Şeklinde direk bize iletirdi.? ifadesini nakletti.

 Bu ifade ve gözlemleri bizzat Sayın Bolay?dan dinledim.

Bir hususu belirtelim. Amacımız, bu okullardan yetişen ve ülkesine milletine bağlılık duygusu ile hizmet eden binlerce insanı rencide etmek de değil tabi ki. Yetişme imkân ve şartları, muhiti, sosyal çevresi itibari ile bu okullardan çıkan insan unsurumuzu ortaya koymaktır niyetimiz. Biz sadece bir gözlemi naklettik. 

?Dağ başlarında kurduğumuz okullar ve buralardan yetiştireceğimiz nesiller ile cemiyetimize ne kadar medeniyet götürebiliriz? hususunu göz önüne sermek istedik.

Düşüncemiz, ?Köy Enstitüsü? olarak eğitim öğretime başlayıp, sonra ?Öğretmen Okulu? daha sonra da Öğretmen Lisesi?ne evrilen bu okullarımızın hikayesine millet penceresinden şahitlik etmektir. 

Maksadımız 80 yıldır bu ülkeye mezunlar yetiştirerek günümüze kadar gelen bu eğitim kurumlarına dair bir düşünce penceresi açmaktır.


Muhtelif hatıralar, gözlemler ve bazı farklı muhtevalı çalışmalar var bu okullar dair. Ama bildiğim kadarı ile geneline dair sistematik bir araştırma, inceleme mevcut değil.

Bizim maksadımız, hakkında çok şey yazılan, konuşulan bu okulların durumuna bir ayna tutmak.

Bir hususu belirtmek isterim.  Türkiye?de bir kesim bu okulları savunma kaleleri haline getirmiş. Savunurken sabit ve standart bir bakış açısı görülmekte. Bir sembolizm ile yer yer efsane haline getirilen görüş ve bakış açıları mevcut. Bir tür romantizm de diyebiliriz. 

Meraklılarınca,  Köy Enstitülerinden yetişen bir isim olan Mahmut Makal?ın,  bu okullara dair yazdığı Bizim Köy?de epey ipuçları bulmak mümkün.


Ezcümle bu okullara dair şahsi gözlem ve düşüncemizi nakletmek istiyorum:

1- Eğitim, şehirli bir tavır inşa etmekle başlar. Eğitimin ilham kaynağı şehirdir. Dağ başlarında, insandan, medeniyetten uzak beldelerde özel amaçlı okullar açarak ülkenize birinci sınıf niteliklerle medeniyet taşıyamazsınız. Zaten böyle bir nitelikli insan kapasitesine de uygun değildir.

2- Bu ülkeye, bu aziz millete karşı tertip edilen bütün ?dönüştürücülük? hareketleri sonunda fiyaskoya uğramıştır. Köy enstitüler bunun seküler, giderek sol ve marksist tarafına karşılık gelen örneğini teşkil ermekte idi.


Son zamanlarda çıkan ve ?dindarlığı? kullanan Fetö denilen yapı da, bir başka açıdan  ?dönüştürme? hareketine girişti. Ve bu ?dönüştürme? çabası da hüsranla sonuçlandı.


Bu milletin genlerinde ve genelinde var olan bir ?milli merkez? böyle dönüştürme hareketlerine izin vermemekte. 

Millet olarak makulü normalde arayan bir çizgimiz var. Bu durum asırlardır hiç değişmemiştir. Burada iki husus zikretmek gerekiyor: ?hikmet ve akletme?. Şimdilerde bilgelik de denilen hikmet çizgisi,  milletimizin genetik kodlarında mevcut. Hikmet, doğru ve yanlışı tefrik ettiren müthiş bir irfan terazisi.  Akletmek ise vahiy kültürünün milletimize kazandırdığı müthiş bir mizan. Muazzam bir ölçü. Akıl ve hikmeti birleştiren milletimiz yeryüzüne ölmez, eskimez medeniyet ve eserler bırakarak bu günlere gelmiştir.  


Günümüz eğitiminin temel sistematiği de ?akletme? kapasitesini harekete geçirecek perspektifte olmalı. Aklını kullanabilen insanlar sonunda doğruya ulaşıyor. Hiç kimse kimseyi ?dönüştürmeye? tevessül etmesin. Hiç kimse de, bir başkasını değiştirmeye uğraşmasın.


Hasılı, kimse bu milleti başka tarafa çekmek için nafile çabaya girişmesin.


Selam ve sağlıcakla efendim.