Bir Örnek Muallim: Mahmud Celaleddin ÖKTEN (1882-1961)
<p>Konuşmaları, öğretmenliği, Türkçesi, talebeleri ile ilişkileri, derslerine hazırlanışı, okulda davranışları, duruşu, ahlakı hep bu bilgeliğinden izler taşır. Hayatı okumak, yazmak ya da çalışmak üzere kuruludur. Kullandığı terbiye metotları model bir örneklik teşkil edecek mahiyettedir. O aynı zamanda bir zihniyet devriminin de öncüsüdür. Bilimi din olarak gören anlayışın yerine bilimi bu dünyayı anlama, anlamlandırma ve imar etme çabasının bir parçası olarak gören bakışın imam-hatipler yoluyla cemiyette temellerinin atılmasına da öncülük etmiştir. Okullarımızın uzun bir aradan sonra açılışı münasebetiyle muallim ve öğrencilerimize bir armağan olmak üzere bu yazı hazırlandı. Muallimliğine dair başlıca dört alandaki hatıra ve konuşmalarından derlediğimiz bu güldesteyi size sunuyoruz.</p>
<p><strong>Muallim Olarak Nitelikleri</strong></p>
<p>1. Şahsi ve mesleki nitelikler,</p>
<p>2. Talebe ile ilişkiler,</p>
<p>3. Öğrenme ve öğretme süreci,</p>
<p>4. Değerlendirme.</p>
<p>Bir öğretmenin kendisi hakkında şahitliği:</p>
<p><strong>“Biz de Arapça okutuyoruz. Fakat bu işi alelade bir vazife olarak yapıyoruz. Celal Hoca ise bu işi aşk ile yapıyor.”</strong></p>
<p>Kendisi 15 yaşında Trabzon’da bir camide mukabele dinlerken kalbine gelen bir şevk, bir aşk ile dua eder. Bu dua gönülden ve yakıcı bir duadır: <em>’<strong>’Ya Rabbii! Bana bunun(</strong>senin kelamıyın<strong>) manasını anlamayı nasip et. Bende ölünceye kadar senin kelamının, kitabının dellalı olayım’’</strong></em><strong> </strong> </p>
<p><strong>Talebe Tanımı: </strong>1960 Tohum Dergisi<strong>:</strong></p>
<p><strong>“Talebeler gözümüzün nuru, dinimizin yarınki hadimleri. Onların izzet-i nefsini kıramam! Haysiyet duygularını zedeleyemem! İnkisar-ı hayale uğratamam! Halet-i rûhiyelerini altüst edemem! Çünkü talebelerime bu yaşta, bu çağda böyle bir iş yaptırırsam onların izzet-i nefsiyle oynamış olur, cemiyete ve insanlara karşı küskün ve kırgın yetişmelerine sebebiyet vermiş olurum.</strong></p>
<p>Bunu yapamam! Esasen bu gibi işler insan tabiatına giran gelir. Kendi nefsimin hoşlanmadığı bu işi talebelerime yaptıramazdım. Nihayet iş başa düştü. Bu sebeple mektebin helâlarını ve musluklarını günlerce bu mektebin müdürü olan bu fakir temizlemiştir.”</p>
<p><strong>Türkçe Hassasiyeti</strong></p>
<p>Bir gün bir talebesi ile bir meseleyi konuşarak yolda yürümekteler. Talebesi ile arasında geçen bir konuşmadan sonra talebesi kendisine cevap verir:</p>
<ul>
<li>”<strong>Hocam o sizin mütevaziliğinizden”:</strong></li>
</ul>
<p>Bu cevabı, doğru Türkçe konuşma hassasiyeti olan hoca hiç beğenmez.</p>
<p>-Ben size böyle mi öğrettim. <strong>‘’O sizin tevazunuzdan’</strong>‘ diyeceksin diyerek talebesini hemen uyarır. Türkçe konuşmaya olan hassasiyetini böylece göstermiş olur.</p>
<p><strong>Kendisini okulda temizlik yaparken gören Nurettin Topçu:</strong></p>
<p><strong><em>‘’Hocam bu genç işidir. Bırak öğrenciler yapsın’’</em></strong> der. Hoca tatlı bir tebessümle:</p>
<p> <em>‘<strong>’Gençler yaptıkları işlerle şahsiyetleri arasında irtibat kurarlar, yarın tuvalet temizleyip okudum’</strong> <strong>diyerek kompleks sahibi olurlar. Onları gürbüz bir fidan gibi yetiştirmek bizim vazifemizdir’’</strong></em></p>
<p>Sınıfa doğru geldiğini arkadaşlarına haber vermek için talebenin: “<em>Celal Hoca geliyor</em>” sözüne karşılık;<strong> “<em>Herkes ‘Bey’ oldu, ben hala ‘Hoca’yım</em>” </strong>diye söylenir.</p>
<p>Celal Hoca sadece kendi çevresinde değil, benzer dünya görüşünde olsun ya da olmasın <strong>İstanbul’un bütün ilim ve eğitim camiasında saygı duyulan bir hocadır.</strong></p>
<p><strong>İmama Hatip Okulları:</strong></p>
<p>“<em>İmam Hatip Okulları ile İslam Enstitüleri başlangıçta merhum Celal Hoca gibi davayı kavrayan bir âlimin önderliğinde, İslam kültürüne hakikat kapısını açacak olan bir Rönesans gayesi ile kurulmuştu.”</em></p>
<p><strong><em>‘’ Bu dereceden fazla, bunu bastıran bir sevinci, ancak Beytullah’ı gördüğüm zaman hissettim’’ </em></strong><em>diyerek açılış izni çıkardığı zaman İmam- Hatiplere dair duyduğu sevinci dile getirmiştir.</em></p>
<p><strong>İstikameti:</strong></p>
<p>Yaman Dede kendisine birlikte okulda yemek yemeyi teklif eder. Celal Hoca bu teklife: <strong><em>’’Bugün okulda dersim olmadığı için yemek yemeye hakkım yok’’ </em></strong>diyerek Yaman Dede’nin teklifini kibarca reddeden bir mukabelede bulunur.</p>
<p>Celal Hoca’nın <strong>meslek aşkını</strong> gösteren pek çok örnek vardır. Şu sözü onun bu özelliğinin hulasasıdır: “<strong>Kara tahta önünde ölmek istiyorum</strong>.”<a href="https://www.maarifinsesi.com/2021/11/21/m/#_ftn1"><sup>[1]</sup></a></p>
<p><strong> </strong><strong>Arapça Metodu</strong></p>
<p>Celal Hoca’ya <strong>“<em>Üstâzü’l-Esâtîze</em>”</strong><a href="https://www.maarifinsesi.com/2021/11/21/m/#_ftn2"><strong><sup><strong><sup>[2]</sup></strong></sup></strong></a><sup> </sup>dedirten onun Arapça hâkimiyeti ve onu öğretme biçimidir</p>
<p>Celal Hoca’nın Arapça ‘<em>konuşma</em>’ öğretiminde temel yaklaşımı, ana dili hiç kullanmadan sırf Arapça konuşarak bu dili öğretmektir</p>
<p>Arapça öğretimine ilk olarak <strong>cümle bilgisinden başlanmalı</strong>; küçük, basit cümleler oluşturarak, cümlenin temel kuruluşu, <em>fiil</em>, <em>fail</em> ve <em>meful</em> gibi esas unsurların yerleri talebenin hafızasına iyice yerleştirmelidir.</p>
<p>– Talebe ibareyi anlamaya, manayı kavramaya, kendi ifadesi ile <strong>“<em>istihraç gelmeye ve talebenin dişi ibareye geçmeye başladıktan</em>”</strong> sonra ancak Arapça olarak bir sarf ve nahiv kitabı okutulabilir.</p>
<p>Yukarıdaki ilkelerden anlaşılacağı üzere Celal Hoca başlangıçta Arapça gramerinin Türkçe olarak işlenmesi taraftarıdır. Çünkü talebenin ana dili Türkçe olduğundan bahsedilen gramer Arapça olarak açıklansa bile talebe onu zihninde Türkçeye çevirip öyle anlamaya çalışacaktır.</p>
<p><strong>Metot Metaforu</strong></p>
<p>Ona göre <em>İslami İlimler,</em> Batı metotları ile ele alınır ve sosyolojik şartlar göz önünde bulundurulursa canlanabilir.</p>
<p><strong>Araştırma Metaforu:</strong></p>
<p>“Benim araştırma hususundaki metodum, araştırdığım meselenin dibine darı ekmektir! Meseleyi dibine kadar götürürüm ve hepsini hafızama alırım” demiştir.</p>
<p><strong>İmam Hatip İdeali</strong></p>
<p><strong><em>’’ Asrın ihtiyaçlarını müdrik, doğuyu ve batıyı bilen münevver, dindar görüneceğim diye mutaassıp olmayan, aydın desinler diye dinden taviz vermeyen tavizsiz fakat müsamahakâr bir gençliktir.’’ </em></strong></p>
<p> 1953 yılında Celal Hoca’nın müdürlüğü sırasında okula Kur’an’ın Latin harfleriyle okutulması gerektiğini bildiren bir yazı gelmiştir. Yazıya verdiği cevap ve bu işin transkripsiyon yapılmadan olmayacağı yönünde teftiş heyetine yaptığı ilmi açıklama nedeniyle Celal Hoca görevden alınmıştır. Bunun yerine kendisine meslek dersleri teftişi görevi verilmiştir.</p>
<p>Vefatına altı yıl kala vermeye başladığı <strong>İhya dersleri</strong> 1961’deki vefatına kadar devam etmiştir. Soğanağa Camii’nde her Cumartesi ikindi namazından sonra okunan bu ders, Gazali’nin <strong><em>İhyâ-u Ulumiddin</em></strong> adlı eseri merkezinde çeşitli ilimleri de içermektedir. Kelamî meselelerden <strong>Fıkhî konulara, Tasavvuftan Psikolojiye, Tarihten Edebiyata</strong> kadar genişliği olan bu dersler maddi bir karşılığa da dayanmamıştır.</p>
<p><strong>Yüksek İslam Enstitüsünde</strong></p>
<p>Ömrünün son iki senesi İstanbul Yüksek İslam Enstitüsünde <strong>Tavhid ve İlm-i Kelam </strong>dersleri vererek bugünkü İslam Enstitüsü neslinde; bilgi, metot, sistem ve araştırmacı zihin mirası ile emeği olan bir hoca olmuştur.</p>
<p>Celal Hoca, geride her biri farklı ilmi kariyerlerde yetişmiş pek çok hoca, İmam- Hatip ideali üzerinden asırlar ötesine taşacak bir ilim mirası, köklü maziyi yeni sistemle birleştiren sezgi yüklü bir kavrayış penceresi, içinde sebat, samimiyet ve sadakat barındıran vefalı bir mücadele çizgisi miras bırakarak aramızdan ayrıldı.</p>
<p>Mevla kendisine ve İmam-Hatip ve İslam enstitüsü ideali yoluyla bu ülke ve medeniyetimizin toparlanıp ayağa kalkmasına hizmeti olan tüm hocalara rahmet eylesin.</p>
YORUMLAR