Bu yazıyı bu senenin 23 nisanı ertesinde yazıyorum. Bir yazar çağının ve yaşadığı zamanın şahididir. Bizim klasik sistemimiz mirat dermiş. Ayna. Zamanına ayna tutmak. Şartlara, muhite, çevreye ayna tutmak kabilinden bizimkisi. İnsan, toplum ve devletimize dair manzaralar. Bütün bunlar biz olmaktayız işte, biz…

Mahallemizdeki okulda 23 nisan törenlerini izlemek arzusundayım. His, heyecan ve merak duyguları ile yüklü olarak… Bu senenin 23 Nisan 2024’ü. Ulus’ta cumhuriyetin kuruluşuna şahitlik eden binayı her gün seyrettiğim bir ortamdan, kurtuluşu anma törenlerinin yapıldığı bir mekana/okula 23 nisan törenleri için gidiyorum. Daha evvel öğretmen olarak da görev yaptığım bir okul: Mehmet Emin Yurdakul İlköğretim Okulu. Şimdilerde Mehmet Emin Yurdakul Ortaokulu olmuş.

 Okula geldiğimde 23 nisan merasimi başlamış, saat sabahın 10.00’u civarına gelmişti. Tören başlamış. Okulun bahçesinde izleyenlerin bir kısmı için sıralar konulmuş. Meydanda bir öğretmen hanım yönetiminde oyun oynayan çocuklar. Bahçede sohbet edenler, sağa sola gidip gelen veliler, öğrenciler dikkati çekiyor. Bahçede odak noktası tören alanı.

Tören alanının bir kenarına yaklaşıp eski arkadaşlarımdan kalanlarla selam hatır ettik. Eski günlere dair hasbihal ettik. Bir taraftan da törenleri izlemeye koyuldum. Öğretmenlerimiz ve öğrencileri okul idarecileri nezaretinde yaptıkları program çerçevesinde törenleri ikmal ettiler. Özellikle çocuklarının okul mürüvvetine ortak olmak isteyen velilerin heyecanı gözlerinden okunmaktaydı. Heyecan coşku ve olgunlukla törenler tamamlandı.

Tören sonunda ”erik dalı” çaldı ve öğrenciler, öğretmenler beraber oynadılar. Tören bittikten sonra okulun kadrolu öğretmenleri merdivenlerde topluca hatıra fotoğraf çekindiler.  Bu arada öğrencisiyle yaklaşan bazı veliler öğretmenleriyle çocuklarının fotoğraflarını çekti.

Öğretmenlerle bir miktar sohbet ettim. Eğitim öğretiminin genel meseleleri konuşuldu. Yeni yapılan büyük betonarme altı katlı binaya işaret ettim. ‘’Güzel binanız var’’ diyecek oldum. Öğretmenlerimiz binanın göründüğü kadar kullanışlı olmadığını söylediler. Altı katlı olan okul binasında inip çıkamamaktan çok da memnun olmadıkları anlaşılmaktaydı. Bakanlık yetkililerinin ”çok katlı okul” binası konusunu iyice bir kere daha düşünmelerinde fayda var.

Burada Milli Eğitim yetkililerimizin dikkatine sunmak üzere bazı gözlemlerimi paylaşmak istiyorum. Gürültülü bir müzik. Müzik değil adeta yoğun bir gürültü sağanağı. Çocuklar, izleyen okul idarecileri, veliler ne olduğunu anlamadıkları yahut çok azını anlayabildikleri bir gürültü sağanağına maruz bırakılma hali yaşıyor. Seslendirilenlere arya, oratoryo diyeceğim ama müziğin bir kimliği yok. Oyunların yerli milli rengi dikkat çekmiyor. Siyah beyaz kıyafetler… O aralıkta bir ses duyuldu bir öğrenciden: ”Bugün 23 nisan, neşe doluyor insan”.

Bir kere bu pedagoji diliyle bu çocukları bu topraklardan fışkıran fidanlar haline getiremeyiz.

Ankara gibi tarihi, kültürü, folklorü  zengin bir şehirde daha belirgin mahalli kültürel unsurların törene ahenk katması beklenirdi. Renksiz, kimliksiz, tarihsiz, idealsiz ve köksüz bir tören dili hakim… Eğitim sistemimizin mahsulü bir kuraklık dikkat çekmekte. Yerli tonlar çok cılız, naif ve öksüz kalıyor. Öylece de bir nesil yetişmekte!. Hem de şairin:

“Derler insanda derin bir yaradır köksüzlük,

Budur alemde hudutsuz ve hazin öksüzlük.

Sızlatır bazı saatler dayanılmaz bir acı,

Kökü toprakta kalıp kendi kesilmiş ağacı.” dediği türden.

Heyecan ve melankolinin iç içe geçtiği bir merasime şahitlik ettim. Bu 23 nisanda geleceği kuracak bir nesil inşa etmenin yolu ve  erkanının öğretilmesi gereken ocak bir kurumdan karmaşık hem de karma karışık duygularla ayrılıyorum.  Buna bir zihni teşevvüş(karışıklık) yaşama hali diyeyim.

Bu neslin eğitimini bütün bakanlık yetkilileri alana çıkıp başta bakan olmak üzere izlemeliler. Ne bulduklarını, ve ne olması gerektiğini kamuoyuna ilan etmeliler!.

Kültürümüzün onca derinlikli renk, eda ve ikliminin, asaletli naif ruhunun modernitenin haz yüklü demir ayaklarına nasıl meze yapıldığını görmek pek elemli… Basbayağı aslanı kediye boğdurmak gibi bir şey…

Küresel tüketim ve sömürge düzeninin Gazze’de uç veren zulüm çarklarını her gün canlı yayında izlemekte bütün dünya. Bu nesil bizim ve haz yüklü koylarda kaybetmeyelim.

O meçhuliyeti malum sona doğru gidiş bir teslimiyete dönüşmeden.

Eğitim bir çığlık hattına dönmekte…

Selametle ve sağlıcakla kalın.