Maarifimiz başta olmak üzere, her alanda sistem, teknik ve
metodolojileri ile kendimizi yeniden toparlamakla geçirdiğimiz muhataralı bir,
iki yüz seneyi geride bıraktık. Bu
dönemde genel karakteristiğini alırken muhtevasını da zaman zaman taklit/tekrar
yoluyla sistemimize monte ettiğimiz bir modernleşme dönemimiz oldu.
İşte bu dönemlerde maarifimizin zihni arka planını ve
dünyaya bakışını temellendiren bir felsefi tanım yapılamadı. Sadece batılılaşma
ve modernleşme hedefi konulup bu hedefe doğru bir millet yürüyüşü/ideali
gerçekleştirildi.
Modernleşirken, batılılaşmayı bir ideoloji olarak algıladığımız
dönemler yaşadık. Bu durum sistemle bizim kimlik değerlerimiz arasında
dalgalanmalar oluşturdu. Oysa bizim bir medeniyetimiz var. Uzun bir tarihi
tecrübemiz mevcut. Dünya tarihine yazılmış köklü bir medeniyet birikimimiz
bulunmakta. Bütün bunların ışığında, bu asırda yeni Türkiye ve maarifi için bir
hedef tazelemesi yapmak gerekmekte.
İçinden geçmekte olduğumuz 21. asrın başlarında siyasi ve
toplumsal alanda özgüven tazelemesi yapan bir Türkiye doğdu. Yeni Türkiye?nin
düşünce ve maarif alanında yeni bir hafıza ve hedef tazelemesine ihtiyacı var.
Yeni bir ülkü bizi geleceğe daha bir ümit, motivasyon ve sinerji ile
taşıyacaktır.
Ülkeler; toplumlarını bir hedefe yürüten, bir arada
tutan, bir toprak parçası üzerinde
birleştiren ideal ve mefkûrelere ihtiyaç duyarlar. Her ülke, her millet,
beraberlik kurabileceği kederde, kıvançta ve tasada birleşeceği, yan yana gelip
kader birliği edeceği ülkülere ihtiyaç duyar.
Teknoloji ve sistem
takviyesi yaparak, kendi kimlik kodlarımız üzerinden tarihi yürüyüşümüzü devam
ettiriyoruz. Türkiye?nin bu çağını
yönlendirip, motivasyonunu tarihi yürüyüşüne odaklayacak yeni bir toplum hedefi
ideali daha çok çok hissedilir olmuştur. Toplum olarak yeni bir ivmeye, yeni
bir mobilizasyona doğru evrilmekteyiz. Bu çağa, bu nesle uygun, bize çağ
atlatacak bir yeni toplum ülküsü oluşturmalıyız. Bu ülküyü/ülküleri maarif yolu
ile cemiyetin kodlarına işlemeliyiz. Bu ülkülerimizin birincisi üretmek, bilgi
ve değer üretmek ülküsüdür. Sonrası ise yeryüzüne adalet ve iyilik götürme ülküsüdür.
Cemiyetimize yeni bir ivme kazandıracak yegâne alan,
maarifimizi ülkülerimiz ve ideallerimiz istikametinde yapılandırmakla mümkün
olacaktır. Çünkü en kıymetli sermaye yetişmiş insan sermayesidir. Onu da
yetiştirecek olan maariftir. Bilimde, yaşamda, tüketim alanında, iletişim ve
yayın alanında, sistem yönetim alanlarında dünyada çok önemli gelişmeler
sağlandı. Dijital çağın teknolojileri hayatımızın her alanına girdi. İşte bu
çağda millet varlığımızı geliştirip, kalkındırarak devam ettirebilmenin tek bir
yolu var: Gelişmiş teknolojiler eşliğinde, düşünen, üreten, hak ve hakikat
duygusu taşıyan, çağı kavrayan, çağı
okuyan, çağa sözünü söyleyecek, dil, kültür ve kimlik sahibi, kendi değerlerini
kuşanmış bir cemiyetin temellerini kurmak.
Maarif reformu olarak
zaman zaman dillendirdiğimiz düşünce, bu asırda cemiyetimizi mevcut değer
alanları ile mücehhez olarak dünya liginin üstlerine taşıyacaktır.
Çabamızı artıracak, çağdaş metotlardan faydalanacak,
yolumuzu ve yönümüzü milletle aynı istikamete yürütecek bir düşünce ve sistem
yenilenmesi gerekiyor. Burada bilimini de, tarihini de bizim yazacağımız bir
sistem reformu gerekmekte.
İlkokuldan itibaren pozitivizm ve bilimi kültleştiren bakış
yerine, hem pozitif ilimi/bilimi, hem de
ilimde yaratıcıyı gören gösteren bir perspektif geliştirmemiz gerekmekte.
Analiz/kritik yapabilen, akleden, fikreden, milletinin değerlerine sahip, aile
birliğine inanan ve bunu aile değerleri
ile savunan oyun kurucuların olduğu kuşatıcı bir perspektif olmalı. Sonra da
insan ideali; aklı, kafası, düşüncesi dünyayı imar etme fikri ile donanımlı
bireyler yetiştirecek müfredat, öğretmen ve sistemi ihtiva eden bir maarif
reformunu hayata geçirmeliyiz.
Bu dünyada millet varlığımızı devam ettirecek ve medeniyet
mirasımızı taşıyacak nesil yetiştirecek maarif reformu bu ülke için elzem hale
gelmiştir.
Mesleğine ve meslek ahlakına bağlı muallimlerin elinde,
çalışmayı, çabayı ve emeği kutsal bilen; her mesleğe girişte en geçerli
referansın ?ehliyet ve liyakat? olduğuna inanan, hak ve hakikat ölçülerine
sahip nesil yetiştirecek yeni bir bakış açısı oluşturmalıyız.
Türkçe?yi değerleri, türküsü, şarkısı, edebiyatı, sanatı,
deyimleri, terimleri, atasözleri, ağıdı, manisi, ninnisi ile öğretecek,
sevdirecek ve bir şuur haline gelecek yeni bir bakış inşa etmeliyiz.
Analiz ve kritik yapabilen, eleştirel düşünce taşıyan,
soran, sorgulayan, medeniyet değerlerini koruyup geliştirecek bir nesil
perspektifi olan güçlü bir maarif kurmalıyız. Son söz olarak; üretken, verimli,
araştırmacı, kendine güvenen, müteşebbis nesiller yetiştirecek bir sistem asrın
sonunda bizi dünyanın lider ülkesi olmaya doğru taşıyacaktır.