İlk Meclis binası, eski Ankara’nın başlangıç noktasında, bugün Ulus veya Heykel olarak anılan mevkide yer almaktadır. Güneyinde 1924 yılında yapılan ikinci meclis, doğusunda Çankırı caddesinin üstünde eski Sümerbank yeni ASBÜ, kuzeyinde de yine ASBÜ fakülte ve birimleri yer almaktadır. Bugünkü Türkiye’nin kuruluş temellerini atıldığı yer olan İlk Meclis binası yapılırken, o mahal “Taşhan”’ olarak biliniyordu. Taşhan eski tabirle han, yeni tabirle büyükçe bir oteldi. Sonra Millet meydanı adı verildi, daha sonra da millet “Ulus” yapıldı!

İlk meclisin açılacağı şehir olarak Ankara üzerinde görüş birliğine varılmış. Daha sonra da Ankara’da ilk meclis için uygun yer arayışına girilmiştir. Nihayetinde bugünkü İlk Meclis binasında karar kılınmıştır.

İlk Meclis binasının yapımı, 1915 yılında Enver Paşa tarafından başlatılmış. Ankara İTF kulüp binası olarak tasarlanmış. Evkaf/Vakıflar İdaresi mimarlarından Salim Bey binanın ilk projesini yapmış, inşaat orduda görev yapan Mimar Hasip Bey tarafından yürütülmüş. Birinci Dünya Savaşı’nın zor günlerinde inşaat durmuş. Mütareke imzalandıktan sonra cepheden dönen Hasip Bey inşaatı tamamlayarak 1920’de meclisin açılışına yetiştirmiştir.

Bina, Osmanlı son dönem mimarî üslubunda, Ankara taşı olarak bilinen yerel andezit taşından yapılmıştır.

Tek katlı, uzunca bir koridorla, bu koridorun iki yanında birer salonla beş büyük ve üç küçük odadan meydana gelen bu bina, meclis açılışı zamanında henüz tamamlanmamış bir yapıdır.

Ankara’da olabilecek bir kaç bina arasında bugünkü İlk Meclis binasına karar verildikten sonra binanın eksiklerini tamamlamak için çalışmalar başlamış. Ankara halkı tarafından dayanışma halinde bir gayretle açılacağı 23 nisan 1920 gününe kadar binanın eksikleri tamamlanmış. Bina eksikleri tamamlanırken Vehbi Koç’un Ankara halkından topladığı kiremitleri devlete satarak bu işi ticarete çevirdiği de söylenir.

Bina, meclis açılış tarihi olarak planlanan zamana hazır hale getirilmiş. Meclisin açılış tarihi olarak önce 22 nisan tarihi tespit edilmiş. Ancak halk nezdinde uyandıracağı tesir göz önüne alınarak 23 nisan Cuma gününde karar kılınmıştır.

Heyet-i Temsiliye, milletin işlerini idare ve kontrol etmek üzere Ankara’da, olağanüstü yetkilere sahip bir meclis, toplanmasına karar verdikten sonra, hükümet faaliyetlerine başlamış. Bu konuda 19 martta vilayetlere tamim gönderilmiş. 15 gün içinde seçimler yapılarak temsilcilerini Ankara’ya göndermeleri bildirilmiştir.  İllere gönderilen 21 nisan tarihli bir başka tamimde Kur’an hatimleri ve Buhar-i şerif okunması da emir edilmiş. Yeni açılacak meclisin manevi cephesinin tahkimine bilhassa dikkat edilmiştir.

Meclisin açılışı ‘’bereketinden istifade’’ maksadıyla özellikle Cuma gününe denk getirilmiş. Hacı Bayram Camiinde kılınan Cuma namazına, çok kalabalık bir halk kesimi dışarılara taşacak şekilde iştirak etmiş.

Cuma namazından sonra tekbirler getirilerek ilk meclise doğru halk yürüyüşe geçmiş. Önde Hacı Bayram Veli’nin üzerinde ayetler yazılı sancağı ve Sinop Mebusu Hoca Abdullah Efendi’nin başı üzerinde taşıdığı yeşil örtülü bir rahlede Kur’an-ı Kerim ve Sakal-ı Şerif olduğu halde ilk meclisin önüne gelinmiş.

Açılışa kadın erkek kalabalık Ankara ahalisi iştirak etmiştir. Heyecan ve iştiyak dolu bir gündür, 23 nisan 1920 günü. Yayınlanan tören nizamnamesinde zamanın ruhuna uygun şekilde tüm merasim gerekleri yerine getirilmiş. Ankara halkının, bütün Anadolu vilayetlerinin, onların temsilcilerinin ve İslam Dünyasının tasvibi, teveccühü ve desteğine talip bir tören düzenine özellikle dikkat edilmiştir.

Kuruluş Heyecanı ve Kuruculuk

Kuruluşlar heyecanlı ve bir o kadar meşakkatli ve müşkülatlıdır. Kurucu ruh, bina eden ruhtur. Yapan, ortaya çıkaran, geleceğin istikametini belirleyen, gidişata yön veren. Kuruluş, fikir temellerini içinde barındırır. Mevcut kurulacak devletin hangi yönde seyredeceğinin ipuçlarını verir.  

Pek çok yönüyle yokların ve yoklukların hâkim olduğu ülke topraklarını işgalden kurtaracak bir manevi cephe hattı inşa etmek gerekiyordu. İlk Meclis buna muktedir olmuş. Osmanlı’nın; millet, devlet, gelenek ve ritüellerine şevk derecesinde bağlılıkla açılışını gerçekleştirmiş. Halka sırtını yaslamış. Gücünü halkın temel değerlerinden alarak gerçek bir milli meclis profili ortaya koymuştur.

İlk Meclis’te ve açılışında, yüksek bir manevi motivasyon hemen göze çarpmaktadır.

Savaşlarda yakılmış ve yıkılmış bir ülkeden geriye kalanların ruh cephesini diriltmeye, ülkenin her tarafına küllenen diriliş ruhunu yeniden aşılamaya gelmiştir sıra. Bu durum için ülkenin maddi cephesiyle birlikte ruh cephesini ayağa kaldırmanın kaynağı ülkenin manevi dinamikleri olmaktadır. O nedenle meclis açılışında manevi ve geleneksel motifleri kuvvetli vurgularla görmekteyiz. 

İlk Meclis Nasıl Açıldı?

İlk Meclis’in açılıştaki adı Büyük Millet Meclisi’dir. Buradan İslam dünyasına bir sesleniş vardır. Daha sonra Türkiye adı ilave ediliyor. İslam dünyasına da hitap  sembolleri taşıyan İlk Meclisin açılışını o günkü resmi yayın organı durumundaki Hakimiyet-i Milliye’den verildiği şekliyle okuyalım:

O gün yüce milletvekilleri ile beraber küçük büyük bütün hükümet memurları, memleketin eşrafı, Hacı Bayram Veli Camii Şerifi’nde toplanmaya acele ederek ve cuma namazının büyük bir cemaatle edasından sonra, önde lihye-i saadet (peygamberimizin sakalı) ve sancak-ı şerifi taşıyan bir âlimler ve şeyhler heyeti tekbir ve tehliller ile müminlere ruhanî feyzler saçtıkları halde alay ile Büyük Millet Meclisi dairesine varılmıştır. Yüce Meclis’in kapısında beliğ bir dua ile kurbanlar kesilmesinden sonra herkes içeriye girmiş ve lihye-i saadet ile sancak-ı şerif büyük saygı gösterisiyle başkanlık kürsüsü üzerine konularak zaten camii şerifde başlamış olan Kur’an hatmi ile Buharî-i şerif okumasının son kısımları uğur getirmesi için orada tamamlanmış hal ve zamanın gereğine uyan bir duadan sonra en yaşlı üye olan Sinop meb’usu Şerif Bey’in başkanlık kürsüsüne çıkmasıyla Büyük Millet Meclisi açılmıştır…  

İlk Meclisin Ruhu

İlk Meclis, açılışında halkın manevi cephesine güçlü bir sahiplik göstermiş. İslam dünyasına sesleniş anlamına gelen umumi sembollere de yer verilmiş. Ayrıca Padişaha bağlılık ifade eden unsurlar da ihmal edilmemiş.  Böylelikle o zaman için içeride ve dışarı da geçerli toplumsal, siyasi ve dini meşruiyet unsurlarına bilhassa riayet edilmiştir. Meclisin manevi şahsiyeti milli, dini ve evrensel mesaj içerikleriyle mücehhez olarak kapılarını açmıştır.

O manevi atmosferin en sembolik hareketi ise meclisin açılışında Bursa Mebusu Mustafa Fehmi Efendi’nin yaptığı duadır. Kendisi ilmiye mensubu ve daha sonra kurulacak olan İcra Vekiller Heyetinde Şer’iye Vekili olacak olan Mustafa Fehmi Efendi’nin duası İlk Meclis’in harcındaki en önemli manevi sembollerden birisidir.  İlk meclis Mustafa Fehmi Efendi’nin hatim duası ile açılmış. Bu açılışa Ankara halkı kadınıyla erkeğiyle, yaşlısıyla genciyle çok büyük bir kalabalıkla katılmış. Mustafa Fehmi Efendi’nin açılış duasıyla, İlk Meclis’in manevi cephesi tamama erdirilmiş. İlk Meclis’in halk nezdindeki meşruiyeti tahkim edilmiş. Mustafa Kemal Paşa’nın açılış kurdelasını kesmesiyle tamam olmuştur.  

Kurucuların Halet-i Ruhiyesi

Sinop Mebusu Şerif Bey,

…“İstanbul’un yabancılar tarafından işgal edildiğini, hilâfet makamını ve hükümet merkezinin istiklâlini kaybettiğini, bu durumu kabul etmenin köleliğe yol açacağını, ancak ezelden beri hür yaşamış olan Türk Milleti’nin esir olarak yaşamayı şiddetle reddettiğini, bundan dolayı Meclisi topladığını ve kendi kendisini yönetmeye başladığını belirterek “ “Büyük Millet Meclisini küşad ediyorum.”( Büyük Millet Meclisi’ni açıyoruz.) 

Açış töreninden sonra İlk Meclis Sinop Mebusu Şerif Bey tarafından yukarıdaki konuşma ile faaliyetlerine başlamış. Meclisin manevi şahsiyeti ve manevi cephesi ortaya konulmuştur. Şerif Bey’in konuşmasından sonra başkanlık kürsüsünün arkasına “Hâkimiyet Milletindir” yazısı asılmış. Buna ilaveten büyük toplantı salonunun yan duvarına Kur’an-ı Kerim’in 42. Suresi olan Şûrâ suresinin 38. ayetinde geçen, “İşlerini istişare ile yürütürler” anlamına gelen (Ve emruhum şûrâ beynehüm) ayetinin yer aldığı bir hat levhası yerleştirilmiştir.

Sonuç:

Milletimizin o dönemden bu güne gelişi zorlu badireleri atlatmakla mümkün olabilmiştir.

Milletimiz, gecelerin kandillere katran döktüğü zift karası  günler yaşayarak bugünün dünyasına ulaştı. Türkiye, bin bir çileli zorluğu aşarak iddiası olan bir dünya devleti haline geldi. Şartların ağırlığından  ‘’kan içti ama kızılcık şerbeti içtik’’, diye teselli etti kendisini. Milletimizin buradan ileriye gidişi ise ancak yeni bir medeniyet hamlesi ile mümkün olabilecektir. Medeniyet hamlesi ise tarihimizi, köklerimizi kültürümüzü anlayıp yorumlayabilecek bir dil, bir medeniyet dili ve kurucu ruhu ile mümkündür. Gazi meclisimiz, bundan sonra Diyanet İşleri Başkanının duasıyla açılışının yapılacağı zamanı beklemekte. 21. yüz yıl Türk Asrı’nı kurabilmek için, meclisimizin kurucu ruhu gerek.

Ankara’nın merkezi Ulus’ta her gün bakış mesafemizde olan İlk Meclis binası bize bunları düşündürtüyor.  

Şehir ve Kültür Dergisi Sayı: 111

Faydalanılan Kaynaklar:

  1. Türkiye Büyük Millet Meclisinin Açılışının 100. Yılında ‘Milli Egemenlik ve Temsil’ Uluslararası Sempozyumu Bildirisi – 2020, Ufuk ERDEM Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi
  2. II. Meşrutiyet, Milli Mücadele ve Erken Cumhuriyet’te Din ve Siyaset: Mustafa Fehmi Gerçeker ve Faaliyetleri,  Mustafa Göleç, Yrd. Doç. Dr.
  3.  Tüketim Karşıtı Yaşam Tarzları: Freeganizm, Gönüllü Sadelik ve Minimalizm  Yıl 2020, Sayı: 6,
  4. Türk Dünyası Araştırmaları eylül – ekim 2020 İlk TBMM Binası ve Sinop Vekili Mehmet Şerif Bey’in Meclis Faaliyetleri
  5. Büyük Millet Meclisi Nasıl Açıldı? D. Mehmet Doğan