Yaşadıkça Ankara ve Tesirinden Keyfiyetine…
Yaşadıkça Ankara kitabımı, bilgi ve belgeler ışığında, İstanbul’un fethinin Ankara’dan başladığını; dip, köşe, bucak görüp, gezip, eserleriyle ve tarihi kimliği ile Ankara’yı ve ‘’Ömrüm Ankara’’yı yazarak tarihimize ve baş şehrimize bakışımıza yeni bir soluk ve perspektif kazandıran,
Daha otuzuna basmadan yazdığı tamamı belgelere dayalı eserle; Türkiye’nin kurtuluşunun kendi kökleri üzerine bina edilecek, iki kanatlı/zülcenaheyn bir ayağı kendimizde bir ayağı bütün kainatı içine alan millilikten geçtiğini, bu durumun önündeki en büyük engelin, kültür köklerimizi çölleştiren tek kutuplu Batılılaşma İhaneti olarak ortaya koyan,
Birliğimizin, dirliğimizin ve varlığımızın en temel harcı olan, İslami kodlarını Yunus Emre’nin yazdığı dilimiz Türkçe’nin temel yapı taşları mesabesindeki kelimelerini ve kavramlarını bir araya getirmek için bir ömür harcayarak Doğan Büyük Türkçe Sözlük’ü yazıp, Türkçe’nin bu en muhalled diriltici eserini sonsuza kadar milletimizin var oluş burcuna diken,
İnsanımızın varlık özünü tarihin derinliklerinden alıp geleceğe taşıyan, kültür köklerimizi; hayatın her alanıyla bağ ve rabıta kurduran sosyal faaliyetler yoluyla model oluşturan,
Kuraklaştırılmak ve çoraklaştırılmak istenilen Anadolu ve Türk Kimliğinin Coğrafyalarını eser, tesir ve konferanslarıyla yeniden canlandıran,
Ömrünü, bilgisini ve bilgeliğini Hakk’ın ve hakikatin gür sedasını milletimizin dirilişi ve medeniyetimizin yeniden ikame edilmesi yolunda harcayan,
Tarihe ‘’Yiğit olan döne döne vuruşur’’ şeklinde geçen onur ve vakarın savaş meydanı kahramanlığını, kalem kudretiyle birleştirerek cedelci kimliğinden beslenen üslupla duruşuna ve eserlerine yansıtan,
Artık ana muhalefet liderinin bile Filistin’in başkentine gitmekten söz ettiği siperden çıkış devirlerinin başladığı, ‘’Adriyatik’ten Çin Seddine’’ hedefinin de aşılarak Türkiye’nin küresel iyilik hedeflerinin hayata geçirilmesi arefesine geldiğimiz eşiğe demir atıldığı bir dönemde,
Türkiye’nin mazlum coğrafyaların imdadına yetişebilmesinin artık sabah akşam bütün yeryüzü ölçeğinde daha çok konuşulduğu bir devrin kapılarının aralandığı zamana kalemiyle rehberlik yapan,
Bir zamanlar ekmeğini yediği suyunu içtiği milletinin seçilmiş milli iktidarına karşı köle satıcısı efendilerinden gördüğü teşvikle, milletin gözlerinin içine baka baka darbe tezgahlamaya kalkan biri/birileri vardı. Fenersiz suçüstü yakalanınca ‘’plan semineri yapıyorduk’’ diye dönüş yapan bedbahtın bir gün kalkıp ‘’ne işimiz vardı Yemen’e gidip savaşmaya’’ dediğini duyunca fesi başından fırladı. Otağından çıkarak kılıç tesirli okkalı kalemine davranıp ‘’onbaşı olamayacakların general olduğu ülke …’’ diye hafızalara işlenen kalem kalkan harekatını başlatan, hemen sonrasında da tarihimizin en şedit siyasi taarruzuna maruz kalan,
Gönlümüze Ankara sevgisini işleyen, kalem hikâyemizin müellifi ve mürebbisi, Üstadımız D. Mehmet Doğan’ın aziz hatırasına ithaf ediyorum.
Ruhaniyeti önünde arz ı tazim ederek Fatihalar yolluyorum.