Yazı ilk insanla başlar...

İnsanoğlu var olduğu müddetçe de  devam edecek...

 Bir hayat tarzıdır, bir bakıştır, bir duruştur, bir duyuştur, yazarak yaşamak...

Yazmak, bir tutkudur...

 Yazmak, bir heyecandır...

 Yazmak, yaşamaktır.

 Yazmak, ucu bucağı görünmeyen ummanlara dalmak, kulaç atmaktır...

 Yazmak, duyguların dışa vurulmasıdır.

Yazmak, duygularını ete kemiğe bürünme halinin ta kendisidir...

Yazmak, duygularını tecessüm ettirme halinin adıdır...

 Yazarak  yaşayan insan, yaşadığı zamana, mekâna ve olaylara şahitlik etmektedir...

Yazan insan; gördüklerini, duyduklarını, işittiklerini tarihe not düşmek üzere kâğıda ve kaleme döker... Yazana kadar hayal dünyasında şifreler halinde duran kelimeler, yazıya döküldükten sonra, ressamın elinden çıkmış resim gibidir...

 Okuyanların, bakanların zihin dünyalarının malı haline gelmiştir artık kaleme kâğıda dökülmüş yazı...    Yazı yazmak zor  zanaattır...

Yazan insanın işi, mermer işleyen ustanın işinden  daha zordur... Fikir çilesi ve düşünme kudreti gerektirir...

Kelimelere şekil vermek, estetik hale getirmek, düşünce dünyasının şekil bulmasına çaba harcamak, meşakkatli ve müşkülatlı bir iştir...

Yazmak, kesintisiz bir biçimde düşünce akışını devam ettirebilmektir... Yazmak için sürekli olarak düşünmek gerekir.

Yazacağınızı önce zihninizde şekillendirmek gerek... Yani önce zihinde yazmak gerek... Sonra oturup kağıda kaleme dökülür zihinde yazılanlar...

 Yazmak, eşyanın ve olayların hakikatine erme çabasıdır... Yani eşyanın ve olayların hakikatini arama çabasıdır...

Yazmak, hakikati arama çabasının ta kendisidir...

Yazmak, dünyayı anlama ve anlamlandırma çabamızın şekil ve vücut bulma halidir...

Yazmak, kelamı kaleme dökme sanatıdır...

Yazmak, hakikati aramaya ve anlamaya doğru heyecanlı bir yolculuk yapmaktır.

Yazmak, izanı, mizanı ile bir dünya inşa etmektir.

Yazmak, hikmeti arama çabasıdır..

Yazmak, kalbinde açılan  pencereden dünyayı görmek ve dünyayı okumaktır...

Yazmak, O`na giden yoldur...

  Ve "Nun" dedi kalem...