Bunu bilgi çağından bilgelik çağına gençlik olarak da ifade edebiliriz. Kapitalizm, bir kültür ve sistem olarak 1990’lardan itibaren kominizmin yıkılmasıyla yeryüzünü domine eden tek kutup olarak belirginleşmeye başladı. Bu durumda 150 seneden fazla zamandır var olan sistem ve düşüncesinin insan ideali ve modeli daha görünür bir hal aldı.  Ülkemizi gençliğimizi de içine alarak nesillerimizi çepe çevre kuşatan bu insan modelini yakından inceleyelim.

Bu gençliğin üç temel özelliği var:

  1. Hedonizm. Zevki ve hazzı bir yaşama biçimi olarak tercih etme.
  2. Ben merkezli nesil. Bu, birey merkezli olarak da anlaşılabilir.
  3. Yalnızlaşma. Boşluk hissi duyan. Çevreyle, aileyle, cemiyetle teması en aza inmiş olan, iletişimsiz.

Bu madde başlıklarına ‘’özgürlük’’ kavramını da ekleyebiliriz. Evde odasının kapısına dikilip velisine  ‘’burası benim özgürlük alanım’’ diyen, metroda park da taşkın tavırları ikaz edilince ‘’çocuk hakları var’’ diye mukabele de bulunan bir nesil yetişmekte.

Bütün bu alanları renk ve belirleyici kişilik tanımlaması haline getirmiş, getirilmiş olan bir nesil her yandan yetişerek cemiyette bir alan oluşturmaya başlamış durumda. Bu gençliğin okullara yansıması ise çok çetrefilli, karmaşık  bir insan yapısı arz etmekte. Geçenlerde çocuğu 8. sınıfta okuyan bir arkadaşım,  çocuğunun sınıfındaki arkadaşlarının bildiğimiz norm ve değerlerin hiç biriyle açıklanamayan davranışlarındaki sapmaları, çaresiz kalan veli ve okul idarecilerini yana yakıla anlattı. Bir ana sınıfı öğretmeni  5 yaşındaki çocuğun bıçak taşıdığını, uluslararası film sağlayıcı firmaya aboneliğini konuştuğunu bana iletti. 

Bu nesil aynı zamanda depolitize olmuş durumda. Politika ve politikacılar ilgilerini çekmiyor. Önceleri kültürel aktarımı sosyal çevre, akraba muhiti yapmakta idi. Bir oto kontrol mekanizması sosyal muhitle birlikte sağlanabiliyordu. Şimdiki zamanlarda bu bariyerlerin hepsinin birden kalktığını söyleyebiliriz. Artık bütün unsurlarıyla birlikte kültürel aktarımı dijital mecralar ve medya yapmakta. Nesil her türlü korunma mekanizmalarından mahrum olarak sosyal, kültürel ve zihni uyaranlarla karşı karşıya. Bu durum onları olgunlaşamadan büyüme yoluna itmekte. Biyolojik olarak büyümeden, hemen her bilgiyi çocuk kucağında bulmakta. Akıldan çok hislerin egemen olduğu ergenlik döneminde çocukların soruları artmakta. Bütün bunlara insanı kutsayan küresel düzenin tesirleri de eklenince insanı ve insanlığı, değerler ekseninde yeniden keşfetmek zorunda kaldığımız bir çağa geldik. Kutsalı olmayan sadece kendi kuralı olan modernizmin çağını yaşıyoruz. Burada bütün cemiyet ve insani kurallar yıkılarak seyretmekte. Bunun sonucunda bilgide de bir ‘’eşitlik’’ hali getirmiş durumda. Hiç kitap kapağı açmadan medya, sosyal medya sayesinde  bir tür ‘’şeyhlik’’ yapan yutuburlar tezahür etti. Siz buna fenomen vs eklemeleri de yapabilirsiniz. Bu duruda da biyolojik gelişimi tamamlamadan zihni gelişim devreye girmekte. Akabinde de muhatabını ve cevabını arayan sorular gittikçe artmakta. Eskiden Gazali’nin, İbn i Sina’nın, Farabi’nin sorduğu ve cevabı için yıllarını verdiği sorular,  şimdi her yaştan neslin dilinde sorulur hale geldi. Böyle olunca da eskiden ‘’dinimi nasıl yaşamalıyım’’ sorusunun yerini şimdi yeni nesil indinde  ‘’ben dinimi neden yaşamalıyım’’ sorusu aldı.

Bilginin nerede ise işportaya düştüğü, neslin her türden ihtisas sahibine denklik mesabesinde sorularıyla mukabele ettiği, çarıklı erkânı harbin  yerini diplomalı gençliğin aldığı bu çağda bizim bu nesli bilgi çağından bilgelik çağına taşımamız gerekiyor. Gençlerin o suallerine bu çağın jargonu ile bu çağın ve bizim medeniyet dilimizi birleştirerek cevaplar oluşturmamız gerekiyor. Yenilikçiliği, girişimciliği ve bu yüzyıla ait becerileri, genlere manevi anlam katan hedefler ile çabayı birleştirerek yeni nesle hitap edecek bir dil oluşturmak icap etmekte. Bu hal mümkün.

Bütün dünyada çöken evrime dayalı bilim kabullerinin yerini artık tasarıma, bir yaratıcının varlığını gören, gösteren kabule dayalı bir inanış sistemi almakta. Yani insanlık tevhide doğru bir dönüş yaşamakta. Amerika’da başlayan karakter eğitimi ve Avrupa’da başlayan değerler eğitiminin temelinde de aslında artan refah ile birlikte çöken aile ve cemiyet yapısının sonucunda manevi değerlere duyulan ihtiyaç yatmaktadır. İnsanın fıtratında yer alan dört soru var:

  1. Bu neden? İnsanın anlam arayışı.
  2. Yeniliği arama. İnsanı tüm diğer canlılardan ayıran özellik.
  3. Zaman kavramı.
  4. Ölüm ve sorgulanması.

Bu konular bütün dünyada hakikat temelli sorgulamalara tabi tutulmaktadır. Bu çağda ölüm dahil insana anlamlı karşılık üretemeyen görüşlerin yerini mantıki ve ilmi çabaların aldığını da belirtmeliyiz. Medeniyetimiz penceresinden bu suallere cevap oluşturabilmek için sahih bir Türkçe bilgisi ve iyi Türkçe kültürü de bu işin temelinde yer almalı. Mehmet Emin Yurdakul’un 1914’lerde ‘’bundan sonra savaşlar artık bilgi ile olacak’’ dediği bilgi çağını geçen yüzyılda geride bıraktık. Hani o maddenin üç hali katı, sıvı, gaz halinden sonra bilgi hali dördüncü hal olan çağ mazi olmakta. Şimdi bilgelik çağına girdik.  Bilgece çözümlerin, bilgece metotlarla ortaya konulacağı çağ.  Gençliğimize uzanabilmek için şart.

Bilgeliğe, bilgeliklere doğru bir zihin ve fikir akışı neslimizin ve gençliğimizin geleceği için gerekmekte.

Sağlıcakla kalın.

http://www.maarifinsesi.com/bir-genclik-hikayesi-yazmak/