Allah’u Teâlâ kâinatı “Kün” emriyle yaratmıştır. Rahman ve Rahim esmasının tecellisi olarak yarattıklarına bahşettiği güzel hasletlerin başında merhamet ve şefkat duyguları gelir. Rabbimizin “Rahman” ismi dünyadaki bütün yaratılmışlara; “Rahim” ismi de sadece müminlere ihsan ve ikram etmeyi ifade eder.

Şefkat; merhamet, hamiyet ve ihsan gibi insanın sahip olabileceği yüksek karakter ve seciyelerin öncüsüdür. Şefkat, insanın Allah’ın Rahîm ismine mazhar ve layık olabilmesinin en büyük vesilesidir.

Şefkat, insanî bir haslet olarak yaratılmış bütün canlılara merhamet duymak; karşılıksız ve saf duygularla onlara sevgi beslemek, yaratılanları Yaratan’dan ötürü hoş görmektir.

Şefkat, layığına karşı duyulan endişeyi, sevgiyi ve gösterilebilecek tüm sevgi ve merhameti samimi ve içten davranışlarla göstermektir.

Şefkat, insanı yücelten ve insan olduğunun icaplarını yansıtan ulvi bir duygudur.

Şefkat, çevresindeki yoksullara, muhtaçlara, felakete uğrayanlara, kimsesizlere sevgiyle, merhametle el uzatmak; çaresizlere çare olmak; öksüzün, yetimin ve virane gönüllerin halini kendi yüreğinde hissetmek, yeni tabirle “empati/duygudaşlık” yapabilmektir. Empati, insan ilişkilerinde temel unsurdur. Empati ile şefkat ve merhamet, insanlar arasındaki ilişkileri daha anlamlı hale getiren davranışlardır.

Şefkat ve merhamet duygusu her insanın, özellikle her müminin ayrılmaz vasfı olmalıdır. Peygamber Efendimiz üç ayrı hadisi şerifinde “Merhamet etmeyene merhamet olunmaz”, “İnsanlara merhameti olmayana Allah’u Teâlâ merhamet etmez” ve “Siz yerdekilere merhamet edin ki Göktekilerde size merhamet etsin” buyurarak merhamet ve şefkatin önemini belirtmektedir.

Şefkat, merhamet ve acıma duygusunun oranı kişinin doğrudan Allah'a olan imanı ile alakalıdır. İslam’dan önce küfrün bataklığındaki insanlığı Mehmet Akif şöyle tanımlar:

Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta;

Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi.

Günümüz insanlığı da maalesef çoğunlukla kendinden başkasını yok saymakta, kendisi gibi inanmayan-düşünmeyen kimseleri ya kendi güruhlarına kul-köle olmalarını istemekte; ya da onları yok edilmeleri gerekli yaratıklar gözüyle görmektedirler. Merhamet, şefkat ve vicdan yoksunu olan; yırtıcılıkta sırtlanları geçen yamyamlar Filistin’den Doğu Türkistan’a kadar zulümlerini sürdürmektedir!

Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır.

Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır

İslam'ın şefkat ve merhamet deryasında yeniden hayat bulan insanlığa, huzur, barış ve adalet timsali olan gönül neferleri doğudan batıya hizmet seferberliğinde yarışıyorlardı. Ashabı kiramla başlayıp alperenlerle devam eden i’layı kelimetullah sevdasında milletimiz öncülük yapmış; Ahmet Yesevi’den Mevlâna Celalettin-i Rumi’ye kadar tüm insanlığı kucaklayarak “Şefkat ve merhamette güneş gibi ol” nasihati ile ışık ve ısısını tüm canlılara cömertçe veren güneşi şefkat ve merhamete misal vermişlerdir.

Çünkü Allah yolunun yolcuları onun emir ve tavsiyeleri üzere yaşarlar ve çalışırlar: “…Çünkü Allah, insanlara çok şefkatli, çok merhametlidir.” (Bakara,143)

Rabbim bizleri şefkat ve merhametten yoksun bırakmasın. Şefkatsiz ve merhametsiz kimseleri yolumuza çıkarmasın.

Cumamız mübarek olsun.