Güven, karşısındakine bir kaygı, şüphe ve tereddüt hissetmeden inanmak ve bağlanmaktır.
Güven, muhatabından korku ve endişe duymamak ve kendisine bir zarar gelmeyeceğinden emin olmaktır.
Güven, ihtiyaç anında hiçlikten, yokluktan çıkabilmek için insanın içinde taşıdığı manevi bir gizli güçtür. Güven duygusu, bir kişinin dürüstlüğüne olan inancımızdır.
Güven kolay kazanılan bir duygu değildir. Güven duygusu zamanla kazanılır ancak bir anlık hata ile yıkılabilir.
Güven duygusu, kişinin başkaları tarafından itimada şayan görülmek, emanetinden şüphe edilmemesidir. Güven duyulan kimse başkasının emanetine halel getirtmez, gözü gibi bakar, üzerine titrer. O yüzden Peygamber efendimize müşrikler bile “Muhammed’ül-Emin” diyerek güven duymuşlardır.
Güven, insan ilişkilerinin temeli olup kişilerle ve çevre ile ilişkiler bu duygu üzerine inşa edilir. Güvendiğiniz kimseye kendinizi tüm açıklığıyla sunar, duygu ve düşüncelerinizi paylaşırsınız. Güvenin olduğu yerde samimiyet, dürüstlük, yakınlık ve destek ve vardır.
Dostluklar, ortaklıklar ve evlilik ilişkileri güven duygusunun varlığı ile başlar. Aile fertleri arasında, arkadaşlıklarda, iş hayatı ve cemiyet içerisindeki tüm sosyal münasebetlerde güven olmadan sağlıklı bağlar kurmak mümkün değildir. Çalışma ortamında güven duygusu sağlanırsa işte kalite ve verim artar. Güven duygusu, insanların birbirlerine karşı samimi, açık ve dürüst olmalarını sağlar.
Güven duygusu, insanın kendisini emniyette, güvende hissetmesiyle başlar. Kendine güvenen bir kimse, başkalarına da güven duyabilir ve onların güvenini kazanabilir. Ancak güvenin zedelenmesi durumunda, ilişkilerde çatışmalar ve kopukluklar ortaya çıkabilir. Güveni korumak ve sürdürmek için dürüstlük, tutarlılık ve empati(nefis muhasebesi) önemlidir. Eğer bir güven kaybı yaşanırsa, telafisi zor da olsa samimi bir çaba göstermek gerekir.
Dinimizin selam verip almaya verdiği önem ve değer de güven duygusunu tesis etmeye yöneliktir. Ayeti kerimelerde ve hadisi şeriflerde güven duyulmak, emin olmak ve itimat edilmek hususları üzerinde durulmaktadır.
Peygamber efendimiz bir hadisi şerifinde “Müslüman, Müslümanların elinden ve dilinden güvende olduğu, emin olduğu kimsedir. Mümin de insanların canları ve mallarının güvende olduğu kişidir” buyurmuştur.
İnsan ilişkilerindeki güven kırılması, bir tarafın ya da her iki tarafın tutarsızlıkları ve münasebetlerin istikrarsız olduğu durumlarda meydana gelir.
Güven tıpkı bir ayna gibidir. Ayna bir kez çatladı mı hep çizik gösterir. Her bakışta güven kaybı hatırlanır. Güven duygusunun önemi ve kaybedilmemesi hususunda güzel bir hikâye anlatılır:
“Bir kimse devesinin üstünde ıssız çölde giderken yerde yatan günlerdir susuz kalmış birisine rastlar. Perişan vaziyetteki adama selam verir.
Adam:
-Allah rızası için bir yudum su ver!
Devesinden inen kimse matarasını çıkarıp adama su verir. Rast geldiğimiz kimselerin içlerinde ne taşıdıklarını çoğu defa bilemeyiz.
Adam hırsızın uğursuzun biriymiş meğer ayağa kalkar ve devenin sahibine bir yumruk vurur, elindeki matarayı alır, deveye binerek oradan uzaklaşmaya başlar.
Devenin sahibi elini kaldırıp seslenir:
- Kardeş dur! Sana bir şey söyleyeceğim, deve de matarada sana helal olsun, ondan sonra nereye istersen git der.
Hırsız kahkahalar atarak güler.
-Söyle bakayım, ben devenin üstündeyim gidiyorum, sen burada yayan ve susuz kaldın.
-Allah rızası için bu olanları kimseye anlatma! Aldıklarının hepsi senin olsun.
-Anlatırsam ne olacak ki?
-Anlatırsan bir daha, çölde kalmışlara, susuz kalmışlara, yardıma muhtaç olanlara kimse inanmaz, güvenmez ve durmaz der.”
Rabbim bizleri sırat-ı müstakimden ayırmasın. Çevresinin ve dostlarının kendisinden emin oldukları ve daima güven duyulan bir kimse eylesin.
Cumamız mübarek olsun.
Bilvesile, meleklerin müminlere müjdeler verdiği, ruhları nefis zindanından kurtarmak için ebedi kurtuluşun niyaz edileceği BERAT Kandilimiz mübarek olsun; hayırların fethine, şerlerin def’ine, zalimlerin kahrına, İslam âleminin necatına kapılar açsın inşallah!