Kurumların merkezlerinde, yıl içerisinde yaptıkları çalışmaları denetleyen, onların görev ve sorumluluklarını ne ölçüde yerine getirdiklerini takip eden iç denetim mekanizmaları bulunmaktadır. Bunlar, kurumlara, büyük denetimden önce eksiklikleri giderme ve vazifelerini hakkıyla ifa etme fırsatı sunarlar.

“Teşbihte hata olmaz” derler; ben de “hatasız teşbih olmaz” diyerek, yukarıdaki girişe telmihen; mümin ve Müslüman olan bir kimsenin, tıpkı kurumlar gibi kendisini bir muhasebeden, bir iç denetimden geçirmeleri gerekir diye düşünüyorum.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyuruyor ki; “Hasibu enfüseküm kable en tühasebu” “hesaba çekilmeden kendinizi hesaba çekin” buyuruyor. Büyük hesaba çekilmeden önce insanın kendisini muhasebeye tabi tutması, o büyük hesapta fazla zarar görmeyecek tedbirleri önceden almasını sağlayacağı için çok önem arz etmektedir.

Bu nefis muhasebesinin belli bir günü, zamanı, mekânı olmamasına rağmen; belirli ay, gün ve gecelerin fırsat anları olması hasebiyle bu fırsatları iyi değerlendirmelidir. Her fırsat bulduğumuz zaman kendimizi “ben ne yaptım, yaptıklarım Allah'ın rızasına uygun mu, değil mi? Uygun değilse niye aynı hataları tekrar yapıyorum, Allah beni bunlar için mi yarattı, benden ne istiyor ben neler yapıyorum?” gibi benzeri sorulara cevap verebilmeliyiz.

Büyük hesaba hazırlık için en önemli fırsatların başında gelen, iki aydır Rasulullah’ın diliyle “ve belliğna - Ramazana kavuşmak, idrak edebilmek için” dua ettiğimiz Ramazan ayı Cuma akşamı kılacağımız ilk Teravih namazıyla başlıyor.

Ramazan ayı, ruhani bir yenilenme ve manevi derinleşme fırsatı sunan bir aydır. Ramazan ayı, gaflete düşmüşlere yeniden maneviyata yönelme fırsatı sunan bir mevsimdir. Bu mübarek ayı en verimli şekilde değerlendirmek için öncesinde kendimizi ruhen ve zihnen hazırlamamız önemlidir. Oruç sadece gün boyu katlanılan bir açlık değil, aynı zamanda bizlere sabrı, şükrü ve manevi arınmayı öğreten bir ibadettir.

Ramazan'a girerken, öncelikle kendimizi halis niyetle oruca hazırlamalı, orucu sadece mide ile değil, elimizle, dilimizle, gözümüzle, kulağımızla, tüm bedenimizle tutmaya niyet edilmelidir. Bütün ibadetlerimizi daha şuurlu ve samimi bir şekilde yerine getirme şuuruna sahip olmalıyız. Beş vakit kıldığımız namazlara Ramazan’dan sonra da özen göstermek, Kur’an-ı Kerim okumak ve halisane tövbe ederek “tövbe eden hiç günah işlememiş gibidir” düsturunca kalbi arındırmak, aynı günaha bir daha dönmemek bu sürecin birer parçası olmaktadır.

Ayrıca, gönül temizliği ve manevi itminan için affetmeyi, kin ve öfkeden uzak durmayı; dilimizi kötü sözlerden, kalbimizi kötü düşüncelerden uzak tutmayı alışkanlık haline getirmeliyiz. Ramazan, sadece ferdî ibadetlerin değil, aynı zamanda yardımlaşma ve paylaşma bilincinin de güçlendiği bir aydır. Özellikle bu ayda empati yaparak, bizler sıcak evimizde oruç tutarken, sığınacak bir evi olmayanları, aç bi-ilaç yaşamaya çalışanları, üstünde, başında, ayağında giyeceği olmayanları düşünmek, yoksullara, ihtiyaç sahiplerine yardım etmek, bizde olanı olmayanlara vermek; sadaka, fıtra ve zekât konularına dikkat etmek Ramazanı hakkıyla ihya etmenin önemli bir göstergesi olmaktadır.

Rabbim, bizleri, kendisini büyük hesaba hazırlayanlardan eyleyiversin. Ramazanın feyzinden, bereketinden, mağfiretinden hakkıyla istifade edenlerden eylesin.

Cumamız ve Ramazan'ımız mübarek olsun.