BEŞ YILIN SON UYARISI…

Yüz yıl önce Osmanlı'ya ve Sultan Abdülhamid'e yapılanlar günümüzde ülkemize ve Erdoğan'a yapılmaya çalışılmaktadır. O gün batıda eğitilen jöntürklerin ve kiralık beyinlerin oluşturduğu yerli ve yabancı işbirlikçilerden; Yahudi, Ermeni, Rum ve dönmelerden meydana gelen İttihat ve Terakkicilerin tek hedefi Abdülhamid’in gitmesi idi, sonrası yoktu! Abdülhamit gitti, Osmanlı yıkıldı, darmadağın olduk. İmamesi kopmuş tespih taneleri gibi 40-50 pareye bölündük. Şimdilerde yeniden bir araya gelen güncel İttihat ve Terakkicilerin de tek hedefi Erdoğan’ı indirmek! Ülkeye ne olursa olsun! Bunlar da tıpkı yüz yıl öncekiler gibi maalesef ülke yararına çalıştıklarını iddia ve zan ediyorlar! Yüz yıl öncesinden ibret alalım ki tarih tekerrür etmesin. Milletimizin son kalesi olan her karışı şehit kanlarıyla sulanmış bu mübarek vatan yeniden müstevlilere payimal edilmesin.

İnsan fıtratı gereği cemiyet halinde yaşamak mecburiyetindedir. Milleti meydana getiren unsurlar içinde her görüşten insanlar, toplumlar olabilir. Siyasi görüşümüz ne olursa olsun, ortak kaygımız vatanın bölünmez bütünlüğü olmalıdır. Biz farklılıklarımızla bir bütünüz, bir aile gibiyiz, hep birlikte Türkiye’yiz. Ancak “Kema tekunu yüvellu aleyh” milletler layık olduğu idarecilerle idare olunurlar. Milleti idare edecek olanlar da bu milletin içinden çıkmaktadır.

Sorulduğunda kendilerini sağ olarak tanımlayan beş parti alacakları oy hesabıyla kemiyetleri önemsiz olsa da, bu durum ancak saflarını belirlemiş olacak ve başkasının değirmenine su taşımaktan, masum insanları yakacak ateşe odun atmaktan ve onların yapacağı her melanete ortak olmaktan öteye gitmeyecektir. 

İnsanlarımız o kadar anlaşılmaz hale geldiler ki söyledikleriyle yaptıkları birbirini tutmaz oldu. Yüzü dost özü düşman olanlar, dili mümin kalbi şeytanlaşmış olanlardan artık insan ikrah ediyor. Adam Ayasofya Camiine gidip namaz kılıyor, dindarım diyor; gidip ezana sövene, İmamı dövene, camileri ahır yapanlara oy veriyor! Adamlar milliyetçiyim diyor, ülkücüyüm diyor gidip HDP ile aynı yere, vatanı böleceğiz diyenlere oy veriyor! ...

*Adamlarda kösele gibi yüz var. Tutturmuşlar bir helalleşme yapacağız herzesi! Sen bu milletin asli unsuruna yüz senedir zulmettiğin halde utanmadan helalleşmekten bahsediyorsun. Bu milletin dinine imanına tasallut etmenizi, bi-günah binleri darağacında sallandırmanızı, elindeki avucundakine el koymanızı… bir yana koyalım; Osmanlı devletinin padişahını, sultan hanımlarını ve İslam birliğinin sembolü Halifeyi gece yarısı pijamalarıyla sürgün edip kafir beldelerinde el açtırıp namerde muhtaç etmenizi, cenazelerinin bile parasızlıktan rehin tutulmasını nasıl, nasıl helalleşeceksiniz? Vallahül azim zerre miskal hak terettüp ediyorsa haram olsun, haram olsun…

*Milletimiz çoğu konularda yıllardır hasret kaldığı rahatlığı, bolluğu, varlığı iyice özümsediğinden, yıllardır kısa yoldan kolayca daha da çoğu, daha da ferahı, daha çok zenginliği ister ve bekler oldu. Allah şükrünü eda edenlerin kazancını daha da artırsın. Ama kimse mevcut durumuyla, haliyle yetinmez, şükretmez oldu. Dar günlerde çoğu kimse tutumlu olmaya, kemer sıkmaya yanaşmadı, dayanamadı… 

Bürokratik ve köktenci statükoculuğu yıkan, milletin uzun yıllardır hasretini çektiği öz benliğine kavuşmaya başlamanın verdiği rahatlık, zamanla çeşitli kademelerde gevşemeye yol açmıştır. Bazı kademelerdeki hatalar genele teşmil edilmeye; topyekûn bir karalamaya girişilmiştir. Gerçi birçok hata da vaki olmuştur. Çünkü “benî beşer, mutlaka şaşar,” hiçbir insan hatadan salim değildir. Böylece bunalan halkın siyasi proje ve algı tuzaklarıyla galeyana getirilmesi mümkün hale gelmiştir.     

…          

*İnsan nisyan-unutma ile maluldür. Yaşları itibariyle babalarına, dedelerine çektirilen sıkıntıları bilmeyenler; bunların devri zamanlarında Camilerin gayri Müslimlere bile satılıp meşru olmayan işler (parti binası-bar-pavyon-fuhuş yeri gibi) için kiraya verildikleri Meclis kayıtlarıyla sabittir. Allah demenin bile suç sayıldığı dönemleri (merhum Osman Yüksel Serdengeçti TRT’de çalıştığı dönemde “Allah” dediği için 10 yıl hapse mahkûm edildi); başörtülü kızlarımızın yerlerde sürüklenip üniversitelerden atıldıkları, yokluklar, kıtlıklar, kuyruklar orta yaşlı ve yaşlı çoğu kesimlerce unutulmuştur. Yanlış tercih yapılırsa yaşayan görecektir. Çünkü yaşananlardan ibret alınmadığı için tarihin tekerrür etmesi kaçınılmazdır. 

 

Kendilerini mümin ve muhafazakar addedip yaşayışları bu minvalden uzaklaşmış yahut dejenere olmuş büyükçe bir kesim, kendisini yönetecekleri tercih ederken, kıstas olarak inançları ile uyuşmadan adeta kendisi ile yaşayış ve inanç biçimleri örtüşmeyen kimselere yönelmişler, başlarına gelecekleri bilerek yahut gafletle cellâdına meftun olup boynunu uzatan dembesteler gibi akıbetlerine doğru sürüklenmişlerdir…  

Evet, Bosna’dan Kerkük’e; Kudüs’ten Mekke’ye, Bakü ve bütün Türk dünyasının, mazlumların ve İslam Âleminin ümidi olan Erdoğan bu millete beş beden bol gelmiştir, büyük gelmiştir! Yıllardır millete verdiği hizmetlerle en az %70 oy alması gerekirken 49,5’ta kalıyor. Adam her şeyin önüne geçti, geçti de şu nankörlüğümüzün önüne geçemedi! Cenabı Allah verilen nimetlerin kadri kıymetini bilmeyenlerden ve küfranı nimet yapanlardan mutlaka verdiği nimetlerini bir şekilde geri alır.

 

  *Ne acı ki bu milletin akıllanması için başına bir gelecek vardır. Çünkü bir kimsenin-toplumun milletin aklını başına alması için eskilerin deyimiyle “yek musibet bih ez çeli çile” bir musibet, bir belâ, kırk kere çile (penceresiz bir odada kırk gün süre ile kimseyle görüşmeden dünyevi işlerden uzak, perhizli ve münzevi yaşamak) çekmekten yeğdir.

Fakat maazallah gelecek olan baran-ı belâ sadece ona sebep olanlara değil milletin bütününe şamil olacak; sıkıntıyı sadece talep ve tercih edenler değil seksen beş milyon ve İslam âlemi çekecektir. Onun için Cenabı Allah, kendi halinde olup, münkeri nehyetmeyen ve sessiz kalanların ağzından “etühlikuna bima faala’s-süfehaü minna”(içimizdeki akılsızların-beyinsizlerin yaptıkları yüzünden bizi de helak edecek misin) buyurmaktadır. Peygamber efendimizin şu hadisi şerifi de böylelerini işaret etmektedir: “Öyle bir zaman gelecek ki doğru söyleyenler yalanlanacak; yalancılar ise doğrulanacak. Güvenilir kimseler hain sayılacak, hainlere güvenilecek” işte bu tipteki sefih kimseler karakterleri mucibince küfranı nimette bulunmaya devam etmektedirler. Fakat Hadisi şerifte şöyle buyrulur; “ettaibü min’ez-zenbi kemen la-zenbe leh” Günahından tövbe eden hiç günah işlememiş gibidir. Onlar için 28 Mayıs köprüden evvelki son çıkıştır.

 

Rabbim şahittir ki, biz gücümüzün yettiği kadar, elimizden geldiği kadar, dilimizin döndüğü kadar bu milleti uyarıyoruz! Alan alır, almayan kendi bilir!