Necati ALODALI       
                                                                         
ÖZLÜYORUM!

 

İnsan yaratılışı gereği yalnız yaşayamaz. Cemiyet içerisinde ünsiyet kurabileceği kimselerle, hayati ihtiyaçlarını karşılayabilecek kimselerle, okul arkadaşlarıyla, askerlik arkadaşlarıyla, yol arkadaşlarıyla dostluklar kurar. Uzun yıllar geçtiğinde insan eski dostlarına hasretlik çeker, onları özler. İnsanlar bu hasretliği, bu özlemi, eski dostlarını kaybedip yeni dostlar edindiğinde ve yeni dostlarının kifayetsiz çıkması halinde daha çok eskiye bir özlem, bir hasretlik duyar. Aslında, siyasi konularda yazı yazmayı hiç düşünmüyordum.  Ancak, yeni dostların! hal-i pür melallerini gördükçe hasretlik kıvılcımları parıldadı, bu hasretliği, bu özlemi kişileri belirtmeden ironik şekilde aktarayım dedim.

 

Eski CHP’yi özlüyorum… Birçoğu terki dünya etmiş olsalar da eski CHP’yi ve yöneticilerini özlüyorum. Geçmişe bir göz atarsak; 25-30 sene gibi kısa bir süre içerisinde köklerine kibrit suyu ektikleri din adamlarının bilhassa kasaba ve köylerde ölülerine usulünce 2 kova su dökecek kimse bulamadıklarından İmam Hatip kursları ve okulunu açmaya mecbur kalan CHP’yi özlüyorum. Diğer İslam ülkeleriyle amelî düzeyde irtibatı koparmak için ezanı Türkçeye çeviren, Türkçe ibadet ettirmeye çalışan CHP’yi özlüyorum. 

 

1945 yılında Aras Nehri üzerindeki Boraltan Köprüsünde Stalin’in isteği üzerine 146 Azeri aydınını geri çevirip Ruslara teslim ederek anında hepsini elleri bağlı kurşuna dizdiren CHP’yi özlüyorum.  

 

1950 öncesi dönemlerde cami, medrese, han-hamam gibi birçok vakıf eserlerini çeşitli bahanelerle satan; onları ahır, samanlık, depo, meyhane gibi gayr-ı meşru durumlarda kullandıran CHP’yi özlüyorum.

 

Yol vergisi ve Ağnam Vergisini ödemek için yoksul vatandaşın elindeki bir koyun iki keçisini sattıran, kendi harmanından kendi buğdayını çalıp saklamak için toprağa gömdüren CHP’yi özlüyorum. 

 

Köylerde, mahallelerde, yasak olduğundan gizli gizli Kur'an okuyan-okutan hocaları Jandarma dipçiklerinde kıvrandıran CHP'yi özlüyorum. Doğunun tamamına yakını tertemiz, devletine bağlı, vefakâr ve inançlı insanlarına; halkın değerlerine tepeden bakan, inanç ve yaşayışlarına zıt insanlardan sürgün gönderilen amir, memur, öğretmen v.b. ile yöre insanlarına her türlü zulmü reva gören, devlete karşı kışkırtıp, körpecik beyinleri yıkıcı, bölücü fikirlerle yıkattıran CHP’yi özlüyorum. Yıllardır bu milletin başına bela olan yıkıcı ve bölücü örgüt elemanlarına münbit ortamı sağlayan, mevcut durumun tohumlarını ektiren CHP’yi özlüyorum. 

 

Vagonlar dolusu eski kaynak kitapları, belgeleri, el yazmalarını Bulgaristan'a satan CHP’yi özlüyorum. Evlerde bulunan eski el yazması kitapları ve Kuran’ları korkudan ahırlara gömdüren CHP’yi özlüyorum. Memur takımından nadiren namaz kılan olsa "takunyalı, yobaz, softa, gerici" diye yaftalayıp; baskı, zulüm ve sürgünlere maruz kılan CHP'yi özlüyorum.
 

 

Halkın üç dönem yüksek oylarla seçtiği Başbakanını “Türkçe ezanı aslına çevirdiği için” idam sehpasında sallandırırken; askere, polise kurşun sıkan vatan haini anarşist Deniz Gezmiş’ler idam sehpasında iken “kıymayın bu vatan çocuklarına” diyen CHP’yi özlüyorum. 

 

Bu vatanın evlatlarını yıllarca sağcı-solcu; Alevi-Sünni, Ülkücü-Akıncı-Devrimci diye ayrıştıran, onları birbiriyle çarpıştıran, binlerce vatan evladını hayatlarının baharında kara toprağa yollayan CHP’yi özlüyorum.

 

Yeni bir İmam-Hatip Okulunun, Kuran Kursunun açılmasına, yeni bir Cami yapılmasına karşı tavır koyan; milli ve manevi her değere karşı çıkan, engelleyen; laiklik kalkanını dinsizlik olarak algılayıp devleti dinsizleştirmeye uğraşan, başörtüsünü yıllarca laiklik kıskacıyla, kamusal alan zırvasıyla zulüm aracı yapan CHP’yi özlüyorum. Mikrofonu açık unutup, hacca gidecek birisi için “Araplara para yedirmeye mi gideceksin” diyen CHP’yi özlüyorum. Başörtülü Milletvekilinin Meclise girmesine tahammül edemeyip “burası meydan okunacak yer değildir, bu kadının (İslâmi görüntüsünün) haddini bildirin diyen CHP’yi özlüyorum. 

 

Peki, niye, niye, niye? Bu hasretlik niçin, bu özlem neden?

 

Çünkü eski CHP ve CHP’liler Hz. Mevlâna’nın “Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” dediği gibiydiler. Oldukları gibi göründüler; göründükleri gibi de oldular. İçleri de dışları gibiydiler, yani münafıklık yapmadılar, inandıkları yolda icraatlarını sürdürdüler.  
 

Ya yeni CHP neler yaptı?
 

Yeni CHP; pusulası bozuk, dümeni kırık, dalgalı denizde yol alan bir gemi gibi yalpalayıp gidiyor…
 

Baktılar, gördüler, bu millet bir yüzyıl daha geçse onları bu halleriyle iktidara getirmeyecek... Ne yapalım? Ne edelim dediler...  Yüzyıllar geçse de bu milletin İslâm’dan uzaklaştırılamayacağını gören batının ve Siyonistlerin güdümündeki siyaset mühendislerinin yeni yol haritaları ile yeni CHP’yi inşa etmeye başladılar. Bu milletin rağbet ettiği siyasi görüşleri ve icraatları taklit etmeye, onları savunur görünmeye çalıştılar. İçlerini sıkıntılar bassa da suret-i Haktan görünmeye çalıştılar. Fakat çoğu yerde foyaları kısa zamanda ortaya çıkıyordu. 
 

Yeni yol haritaları gereğince (samimi olanları müstesna) gittikleri yerlerde abdestsiz namazlar kıldılar, Cuma salâsı başladığında “ezan okunuyor ara verelim” dediler, dinleyenlerin pek azı cılız bir sesle “bu ezan değil, salâ” dese de, çoğu da bilmediğinden (dini değerlere önem veren!) bu sözü alkışladılar. Oruç tutmasalar da vakti girmeden iftar ettiler. Bazen bir günde üç-dört yerde iftar yaptılar. Bazıları, eşinin bir oturuşta yarım domuzu yediğini gururla anlattılar. Terör örgütü elemanlarıyla kol kola yürüyüşler yaptılar. 15 Temmuzda bu milletin istiklâli için hiç tereddüt etmeden canlarını feda edip şehit olan 250 vatan evladına “ tiyatro yapıyorlar” dediler. Seçim öncesi camilere gidip Yasin okudular, namazlar kıldılar, ertesi günü şampanya patlatarak kutlama yaptılar. Seçimlerin üzerinden bir vakit geçince cumayı bile gösteriş olmasın diye yalnız başlarına gizlice(!) kılıyorlar. İstanbul’da çarşaflıya rozet taktılar, Mersin’de çarşafı parçaladılar. Bir birlerinin ve rakip gördüklerinin kuyusunu kazıyor; tuzaklarla, kasetlerle koltukları kapıyorlar. Bir birlerine “sıkıştıkları vakit bir yalan atıyor, ortalığı karıştırıyor”, “yalanların kurgu yeri genel merkez“ diyor, tecavüzler aldı başını gidiyor, birisi de çıkıp “Ordu satıldı” diyor… Daha neler, neler, neler… Saymakla bitiremeyiz.

 

Ne acı ki bu saf milletin bir kısmını da kandırmayı başardılar. Kimilerinin oylarını aldılar, kimileriyle ittifak yaptılar. Bu zoraki ittifak aslında eşyanın tabiatına aykırı bir kaynaşma oldu. İttifakın iki ortağı icraatlarını sergileyip K.Çekmece’de Çocuk parkının zeminine PKK amblemini yaptırırken diğer ortaklar nasıl hazmettiler bilmem, sadece seyrettiler. Hele ki Kaymakamlık duruma el koydu da söktürdü. Ancak bu durum belediye başkan yardımcısını görevden almakla geçiştirilecek bir mevzu değil, bütün taşların yerinden oynaması gerekirdi. Kurdukları ittifaktaki tek gayeleri, tek ortak amaçları, Amerika, Almanya, Fransa ve İsrail… gibi, tüm batının, ortak düşmanları olan Türkiye’nin başındaki yönetimden kurtulmaktı. Ama bunların mumu yatsıya kalmadan sönecek; bu necip milletin evlatları silkinecek, üzerindeki külü atıp kendine, bu millete, milli ve manevi değerlerini horlayanlara karşı kor haline geleceklerdir... Zoraki ittifaktaki arkadaşlara diyeceğim şudur:
    “Geçme namert köprüsünden, ko aparsın su seni,
              Yatma tilki gölgesinde, ko yesin aslan seni”

    İşte bütün bunlardan dolayı eski CHP’yi özlüyorum. 

    Dışları da içleri gibiydiler, ne yapacaklarını bilirdik bari…

oOo 

 

Yeni neslin anlayamayacağı düşüncesiyle bin yıldır kullandığımız, ancak çoğu unutturulan bu kelimelerin günümüz Türkçesiyle karşılıkları aşağıya çıkarılmıştır.
 

 

Ünsiyet          : Arkadaşlık, ahbaplık
Hasretlik        : Sevdiğinden ayrı kalma, özleme  
Hal-i pür melal: Acıklı-hüzünlü durum
İroni              : Bir olaya eleştirel açıdan bakmak, söylenen sözün tam tersini kastetmek
Terki dünya etmek: Ölmüş olmak
Gayr-ı meşru   : Doğru olmayan, kanunun izin vermediği durum
Ağnam Vergisi : Koyun ve keçilerden alınan vergi
Amelî İrtibat    : İbadetlerin uygulanmasındaki birlik
Reva              : Uygun, yakışır
Münbit           : Verimli, bereketli
Suret-i Hak     : Görünüşte haktan yana imiş gibi yapmak
Zoraki            : Zorla, istemeyerek, gönülsüzce
Namert          : Mert olmayan, güvenilmez    
Ko                 : Bırak
Aparsın          : Götürsün, geçirsin