"Ne kendi etti rahat, ne âlem buldu huzur, 
    Yıkılıp gitti cihandan dayansın ehli kubur"

(CIA BAŞKANINA DEFİN RUHSATI:)
    İşitdük ki, ol melaini merede, hanaziri  gırede, lem yüflah, lemma yüflah. Kâinat nizamının ifsadı, nifak ve fitne ihracı içün teşekkül ettiğiniz teşkilatı mahsuseniz ahalisinden fitneci başı nam mıgırdiçyan fetö mürd olmuş. Laşei kerihesini toprağın kabul etmeyeceği ayan beyan tebellür etmekleyin ba'dezzeman  necis cesedi teaffün eyleyip halkı iz'ac edeceğinden derince bir çukuru kireçleyip içine yuvarlayıverin.
    (Yeryüzünü karıştırmak, milletleri birbirine düşürmek, insanlar arasına düşmanlık yaymak için kurduğunuz özel teşkilatınız mensuplarından, kendi ve çevresi iflah olmayan erivani asıllı fetönün öldüğünü işittik. İğrenç leşini toprağın kabul etmeyeceği cümlenin malumu olduğundan ve zamanla pis cesedi kokuşarak halkı rahatsız edeceğinden derin bir çukura kireç dökerek yuvarlayın!)
    …
    Bağlı olduğu merkez gibi yalnız Türkiye’de değil dünyanın her köşesinde ikiyüzlü faaliyetlerle siyonizme ve gayri Müslimlere hizmet eden, ülkemizdeki bir nesli mahvedip kötü emellerine alet eden büyük münafık fetö sonunda zebanilerine teslim oldu.
    Saf Anadolu Müslümanlarını dinle, imanla, Kuran’la kandıran; kendine kayıtsız şartsız bende ettiği cemaatini 50-60 sene himmet adı altında haraca bağlamış; yakın çevresindekileri hesapsız zenginliklere gark etmiştir.

    İslâm’a ve öğrencilere hizmet ettikleri kandırmacılığıyla, saygı duyulan bir hoca efendi görüntüsü altında 50 yıl halkı, siyasileri ve devlet kademesindekileri sinsi emellerine alet etmiştir. Amerika’daki efendilerinin destekleriyle bazılarının adını bile bilmediğimiz ülkelerin büyük çoğunluğunda kendilerine eleman yetiştirmek üzere okullar açtılar. Yetiştirdikleri elemanları tıpkı Hasan Sabbah’ın haşhaşileri gibi kayıtsız şartsız üstlerine bağlı ve itaatkâr oldular.
     Yetiştirdikleri öğrencileri eğitimden askeriyeye, emniyetten yargıya kadar bütün devlet kurumlarına yerleştirerek paralel bir devlet yapısı oluşturmuşlardı. Her birimden sorumlu ağabeyler ve gurup imamlarıyla bütün kurumlarda kendilerine has bir yapı oluşturdular. Kurdukları düzeneğin çarkına uymayanları anında linçe tabi tutarak aforoz edip harcıyorlar, gerekirse yok ediyorlardı. Örgüt yapısı üstlerine sadakat esasına dayalı olarak çalışıyordu. Eğitimden sorumlu imam bir marangoz, emniyetten sorumlu imam bir terzi, askeriyeden sorumlu imam bir öğretmen olabiliyor, bu kurumların üst kademelerindekileri bile imamlarının emir ve talimatlarına kati bir itaat içerisindeydiler.

    Yurtdışındaki okul öğrencileri arasında düzenledikleri Türkçe olimpiyatları sayesinde her görüşten siyasi partileri yanlarına çekip kimisini gönüllü, kimisini tehdit ve şantajla kendilerine hizmet eder hale getirmişlerdir. 
    Kurumlara alınacak personeli ve öğrencileri bunlar belirliyor, sınav kurullarını ve soruları önceden tespit ederek öğrenci ve elemanları alıp gerekli prosedürleri sağlayarak kurumlar ele geçiriliyordu.

    Bütün bunlar olurken dini alanda efendilerinin istekleri uygulamaya konuluyordu. Dinde yeni ve ılımlı bir yol açıp dinler arası diyalog furyasını başlattılar.
    Vatikan'ın Türkiye'deki Büyükelçisi, Fener Rum ve Ermeni Patrikleri ve Türkiye'deki Musevilerin Baş hahamı ile sık sık ve değişik vesilelerle buluşuyor; aldıkları talimatları uyguluyordu. Patrik Bartelemeo ve Papa ile görüşüp ellerini öpüyor, bağlılıklarını bildiriyordu.
    Vatikan’da Papayı ziyareti sırasında açıkladığı, Şanlı Urfa'da üç dini bir araya getirecek bir okul açma ve Harran'da bir İslâm-Hıristiyan ilahiyat okulu kurma düşüncesinin de ABD'de hazırlanan planlar doğrultusunda yapılmaya çalışılacağını söylüyordu. Hıristiyanlığın ikinci bin yılsonu kutlamaları münasebetiyle Ortadoğu'nun önemli kutsal mekânları olan Antakya, Tarsus, Efes ve Kudüs'ü birlikte ziyaret etmeyi Papa'ya teklif etmişlerdir.

    Dini konulardaki tahrif ve tahribatları cemaate ılımlı bakanların birçoğunun gözünü açtı. Çünkü işe kelime-i tevhitten başlayıp Gayr-i Müslimlerin hoşuna gidecek şekilde düzenlemeye gitmişler, “La ilahe illallah” yeterli; “Muhammed’ün resulullah”a gerek yok diyebilmişlerdir. Cuma Hutbelerinde okunan “İnned’dine ındellahil-İslam” (Allah yanında din İslâm’dır) ifadelerini kaldırtmaya çalışmışlardır. 
    28 Şubat sürecinde Batı Çalışma Grubuna şirin görünme gayreti ile Kuran-ı Kerimde ayetle sabit olan örtünmeyi-başörtüsünü “füruat-teferruat” sayarak ayeti tahfif ve inkâra yeltenmişlerdir. 

    Devletin yurtiçindeki okullarına ve dershanelerine sıkı takibata geçmesi üzerine Fetö örgütlü olarak idareye karşı örtülü bir savaş başlatmıştır. Akamete uğrayan 17-25 Aralık yargı ve emniyet darbe girişimlerinden sonra 15 Temmuz 2016 da dış destekli darbe ve işgal girişimine kalkışmışlar; milletin parasıyla alınan devletin silahlarını milletin üstüne çevirmişler, kendilerinden olmayan her kurum ve kuruluşu bombalamışlar, 251 vatan evladını şehit ederek bu millete yeniden bir kahramanlık destanı yazdırtmışlardır. 
    15 Temmuz’un akabinde ilan edilen olağanüstü hal ile paralel devlet oluşturan kirli örgütün yargı, emniyet ve askeriye içerisine çöreklenen elemanları büyük ölçüde temizlenmiş, hainler adalete teslim edilmişlerdir. 

    Siyasi mülahaza ile bazılarının cephe aldığı, düşman olduğu üstad Kadir Mısıroğlu 1980 darbesi sonrasında yaşadığı Avrupa’da o yıllarda verdiği bir konferansta, “Fethullah’ın Amerika’ya kaçacağını, orada gebereceğini ve oraya gömüleceğini, çünkü böyle birisine vatan toprağının nasip olmayacağını” söylemişti. Dedikleri birer birer yaşandı...

    Fetö ile ilgili yaptıkları tahribat ve tahrifatları yazarak tamamını ifade edebilmek mümkün değildir. Şehrimizde ve tüm Türkiye’de önceleri safiyetle, bilahare gönüllü eleman olarak bu örgüte kapılanlara defalarca gittikleri yolun yanlışlığı ve vatana millete ihanet boyutuna vardıkları anlatılmış; vakit geçirmeden pişmanlıkla geri dönmeleri söylenmiştir. Bu güruhu 15 Temmuz’a rağmen hala desteklemeye devam eden varsa Fetönün elindeki kana onlar da ortak olmuşlardır. Onlara Fetönün kendi bedduasını iade edelim. “Allah onların evlerine” ateşler salsın, yuvalarını yıksın.”

    Son sözümüz yine hendekmekân fetöye hitaben olsun:

    Münkir münafığın soyu,
    Yaktı harap etti köyü 
    Mezarına bir tas suyu, 
    Dökenin soyu kurusun

    Rabbim kabrini ateşle doldursun, zebaniler yoldaşı olsun.
        -0-
    Şehitlerimizin ruhları şad; Cumamız mübarek olsun.