Münafıklık, dinimizde, başkasına zararları bakımından en tehlikeli kalbî hastalıklardan biridir.

Hem ferdî hem de toplumsal hayatı tehdit eden nifak, insanların kalplerinde gizli olarak büyüyen bir çürüme olarak tanımlanabilir.

Münafık, dışarıdan inanmış gibi görünse de aslında kalbinde göründüğünden başka bir inanç taşır. Bu davranış tarzı, hem ahlakî hem de dini bakımdan büyük bir tehlike arz eder.

Münafıklık, "iki yüzlülük" veya "içi ve dışı arasındaki çelişki" olarak açıklanabilir. İslam’a göre, münafık, kalbiyle inkâr ederken diliyle iman eder, yani dıştan sureta Müslüman gibi görünür, ancak içinde inkâr taşır. Nifak ise, bu durumu ifade eden bir hastalık, bir haldir. Nifak, kişinin kalbinde inançsızlık barındırırken, çevresini kandırmak için diliyle Müslümanlığını ilan etmesidir.

Münafık kelime manası bakımından arapça "Nafiku"l-yerbu" deyiminden türemiştir. Tarla faresinin yuvasında karşılıklı en az iki delik bulunduğu söylenir. Bu tünellerden birine "nafıka" diğerine de "kasıa" denir. Tarla faresi birinin ucundan başını gösterir, öbüründen çıkıp gider. İşte münafığa o yüzden bu ad takılmıştır. Çünkü kendini Müslümanmış gibi gösterip öte yandan İslam'dan çıkarak kafirliğe girer.

Peygamberimiz (s.a.v) buyuruyor ki: "Münafık, iki koyun sürüsü arasında gâh sürünün birine, gâh öbürüne katılan şaşkın bir koyun gibidir. O, bu sürülerin hiçbirinde devamlı barınamaz. Çünkü her iki sürüye de yabancıdır. Münafık da tıpkı böyledir, ne tamamen Müslümanlarla kaynaşabilir ve ne de kafirlerle."

Kur’an-ı Kerimde, Medine döneminde nazil olan ayetlerde nifak hareketine ve münafıklara fazlaca işaret edildiği bilinmektedir. Münafıklıkla ilgili bazı ayeti kerimeler:

“Onlar yeminlerini kalkan olarak kullanıp insanları Allah'ın yolundan uzaklaştırırlar. Yaptıkları bu iş ne kötü bir iştir!

Çünkü onlar önce inandıklarını iddia ettiler, sonra inkâra gittiler. Bu sebeple kalpleri mühürlendi. Artık onlar hakkı anlamazlar. (Münafıkun,2-3) ile,

"Aslında inanmadıkları halde Allah'a ve âhiret gününe iman ettik” derler, (Bakara,8) ayetleridir.

Ayeti kerimelerde, münafıkların kalplerindeki inkârı gizlemeye çalıştıklarını ama en sonunda cezalarını çekecekleri ifade edilmektedir. Münafıkların, dıştan Müslüman gibi görünüp, içten dini inkâr ettikleri ve bu nedenle Allah'ın gazabına uğrayacakları belirtilmektedir.

Bir başka ayeti kerimede ise, münafıkların iç dünyası ve davranışları şöyle tanımlanır:

“Onlar, Allah’ı unuttular, O da onları unuttu. İşte onlar fasıklardır.” (Tevbe, 67) Bu ayeti kerime bize nifakla ilgili özellikleri vermektedir. Münafıklar, Allah’ı unutur ve dolayısıyla O’nun yolundan saparlar. Ayrıca, münafıklık fasıklık ile aynîleşmiştir.

Dinsiz ve imansız olan; ya kafirdir, ya münafıktır. İmansızlığını gizlemiyorsa kafirdir, gizliyorsa münafıktır. Münafık, garip bir mahluktur. Çıkarına göre sürekli değişen, bazı haramların yok sayıldığı ve kendi yaşayışına göre tasarladığı bir din anlayışı vardır, bu inanışlarında her saat başı işine geldiğine göre değişiklik yaparlar.

Peygamber Efendimizin (s.a.v.) de münafıklık konusunda birçok hadisi şerifi bulunmaktadır. Hadislerde, münafıklık, kişiyi Allah’tan uzaklaştıran, cemiyet içerisinde güveni sarsan ve düzeni bozan bir hastalık olarak tarif edilir. Peygamber efendimiz, münafıklığın belirtilerini bize açıkça bildirmektedir:

“Münafık üç alametle tanınır: Konuştuğunda yalan söyler, söz verdiğinde yerine getirmez ve kendisine emanet edilen şeylere ihanet eder.”

Münafıklar, toplumda güvenilir olmaktan da çok uzaktırlar. Konuşmalarında yalan söylemeleri, verdikleri sözleri tutmamaları ve başkalarınca emanet edilen şeylere ihanet etmeleri, onların en belirgin özellikleridir.

Münafıklar yaptığı işin vebalini düşünmeden yapar; Mümin ise amelinin akıbetini bilerek yapar. Ayrıca münafıklar Allah'ı kandırmak gibi imkansız bir işe kalkıştıkları için de ahmaktırlar.

Peygamber Efendimiz’in bir başka hadisi şerifi de, münafıklığın insanlar arasındaki tesirlerine dair bize uyarı yapar:

“İçinizde münafık bulunması, sizin için en büyük musibettir.”

Münafıklar, dıştan Müslüman gibi görünürken aslında toplumun huzurunu bozacak davranışları her an sergileyebilirler. Bu durum, toplumsal barışı tehdit eder ve büyük bir felakete yol açabilir.

Gerek insanî ilişkilerde gerekse alışverişlerde münafıklık yapan ve kötü niyet taşıyanları Peygamber Efendimiz kesin dille uyarır:

"Bizi aldatan bizden değildir"!

Bu hadisi şerif, ticaretten siyasete kadar, yalan, dolan ve düzenbazlıklar ile kılıktan kılığa girerek karşısındakini kandırdığını sananlara hitap etmektedir.

Allah resulünün "bizden değildir" dediği bu kesimin vay haline!

Münafıklık, sadece ferdî bir mesele değil, aynı zamanda toplumsal bir sorundur. Münafıklar, hem ferdî hem de toplumsal ilişkileri bozabilecek potansiyele sahiptirler. Münafıklık, dıştan gösterilen iman ile içten beslenen inkâr arasındaki çelişkiden doğar. Bu çelişki, zamanla kişinin ahlaki değerlerinden sapmasına yol açar ve toplumsal yapıyı tehdit eder. Münafıklık, bir milleti içten kemiren bir illet olmaktadır.

Kültürümüzde münafıklık ve nifak kavramlarına dair birçok kibarı kelam ve atasözü de yer alır. Bu sözler, nifak ve münafıklığın tehlikelerine dikkat çeker ve halkın bilinçli olmasını sağlar. Bunlardan bir kaç misal verelim:

-"İçini kemiren, dışını yıkar." Bu söz, nifak ve münafıklığın kalbî bir sorun olduğunu ve zamanla dışa vuracağını anlatır. Kişinin içindeki nifak, dışarı vurduğunda da zararlı sonuçlar doğurur.

-"Dost kara günde belli olur" sözü de, münafıkların sadece zor zamanlarda gerçek yüzlerinin ortaya çıktığını ifade eder. Münafıklar, yalnızca çıkarları doğrultusunda hareket ederler, gerçek dostluk ise zor zamanlarda belli olur.

Münafıklar, söylediklerine değil, yaptıklarına bakıldığında daha iyi anlaşılırlar. O yüzden eskiler "Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz" demişlerdir. Ayrıca "küp, içinde ne varsa dışına onu sızdırır" da denir. Bu sözler, münafıklığın dışa vurmasının sadece sözle değil, fiilleriyle de ortaya çıktığına dikkat çeker.

Cenabı Allah, bize mümini münafıktan ayıran ve bizi doğru yolda tutan bir kuvvet olarak imanı bahşetmiştir. Bu imanla, müminlerin kalpleri huzura erer ve nifak gibi kirli duygulardan arınır. İslam toplumunun sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi için, cemiyeti meydana getiren insanların dürüstlükle hareket etmeleri ve nifak gibi tehlikelere karşı uyanık olmaları gerekir.

Hülasa-i kelâm, Mevlânâ'nın öğüdünü hatırımızdan çıkarmamalıyız:

"Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol!"

Rabbim bizleri, milletimizi, ordumuzu, yurdumuzu, dahili ve harici düşmanların ve kendilerini bizden gösteren münafıkların şerlerinden muhafaza eylesin.

Cumamız mübarek olsun