Türkiye gündemini günlerdir meşgul eden “Köfteci Yusuf olayı” yurdum insanının yarım yamalak bile yapmayı beceremediği boykotun Siyonist düzen tarafından yerli bir firmaya fatura edilmesi durumudur.
Bizim insanımız saftır, kolay kanar-kandırılır. Ancak, ne kadar saf olursa olsun işleyen kendi çarkına çomak sokmaz, kendi ayağına sıkmaz!
Siyonist ağının firmaları olarak cola ve emsali içecekler, McDonald's, Burgerking, Domino's, Starbucks v.b. fastfoot yiyecek-içeceklere milletimiz çeşitli yollarla müptela edilmiştir. İtrailin Filistin’de bigünah halkı soykırıma başlamasıyla bu firmalardan yapılan alış veriş kurşuna dönüşmekteydi. İnsanlarımız bu vesilesiyle, firmalara karşı başlatılan boykot çağrılarına tam uymasalar bile; bir yıldır katliam yapan itrailin mühimmat teminine büyük darbe vurduğundan yabancı firmaların yerli rakiplerine türlü entrikalar ile geri adım attırma çabaları yoğunlaştı.
Köfteci Yusuf’u bilmem, tanımam. Ancak, altaylıdan portakala kadar yerli ve milli ne varsa karşı olan yazarların Yusuf'a da karşı olmasından dolayı Yusuf'un doğru yolda olduğuna emin oldum. Bu hengâmede yerli firma olduğu için, mallarını Yusuf’a satamadıklarından, mafya aracılığıyla işe tehdit ve şantajı da karıştırarak uygulanan basmakalıp senaryo ile darbe vurulmaya ve sindirilmeye çalışılmaktadır.
Ayrıca, günlük yüz ton et tüketilen iki yüz elliyi aşan şubeden ikisinde zerre miskal karıştırıldığı iddia edilen domuz eti Türkiye’de yıllardır devlet kontrolünde üretilmekte; bir siyasinin iftiharla söylediği gibi “yarım domuzu 15 dakikada yemesi” için içki satan zincir marketlerin bazısında serbestçe satılmaktadır.
Türkiye’de var olan azınlıklar yanında kuruluştan sonra Gayri Müslim 200.000 + 700.000 aile Türk adı soyadı ile vatandaş olmuştur. Adı ne olursa olsun bunlardan çoğalan kimseler de bu hayvanın etini yemektedirler. Onlara özel ürün sağlayan aynı firmalar Müslüman halkımıza da güya helal ürünleri yıllardır satmaktadırlar.
İşin acı tarafı ise; canlılar içerisinde eşini ve kızını kem gözlerden kıskanmayan tek yaratık domuz ve domuzlaşan kimselerdir. İnanç erozyonu sebebiyle helal-haram duygusundan da uzaklaşıldı. Bu da demek oluyor ki bilerek yahut bilmeyerek yıllardır millete bu melun hayvanın karışımından az çok yedirilmiştir. Değilse Neyzen Tevfik’in “Geldikleri gibi gitmediler, kimi itini, kimi bitini bıraktı gitti, yoksa bu kadar şerefsizin bizden olması mümkün değil!” dediği gibi, güzelim yurdumu bu kadar hain doldurmaz; yollar, sokaklar, caddeler bu kadar kasap vitrinine benzemez, ecnebi yurduna dönmezdi!
Mehmet Akif merhumun serzenişi gibi:
Yüreklerden çekilmiş farz edilsin havf-ı Yezdan'ın,
Ne irfanın kalır tesiri katiyen ne vicdanın.
Muasır medeniyet seviyesine böyle mi yükseleceğiz?
Eyvahlar olsun!..
Havf-ı Yezdan: Allah korkusu
Tüm ifadeler:
1818