“Küllü nefsin zaikatül mevti, sümme ileyna türceun” 
       “Her nefis ölümü tadıcıdır, sonra bize döndürüleceksiniz.” 

       Allah tarafından yaratılan her canlı için önceden takdir edilen hayat süresine ve bu süre sonundaki ölüm vaktine ecel-vade diyoruz.

       Allah tarafından canlılar için takdir edilen süre Araf suresi 34. ve Yunus suresi 49. Ayetlerinde bildirildiği gibi ne bir an geciktirilir, ne de öne alınır.

       Ecel, tahakkuk edişi şekliyle; herhangi bir müdahale olmadan normal ölümle olmuşsa “eceli müsemma”; kaza, hastalık ve dış müdahaleyle gelmişse “eceli kaza” şeklinde ifade edilmiştir.

       Ayrıca dilimize bu konuda pelesenk olmuş “eceli gelmek, eceline susamak, ecel aman verirse, ecelsiz ölmek, eceliyle ölmek, ecel teri dökmek, ecel şerbeti içmek..” gibi deyimlerimiz de vardır. 

       Ecel'de son noktayı görevi gereği Azrail koyar. Bütün mevcudata konacak son nokta da kıyamet olmaktadır. Bütün canlılara ecel vaktinin gelmekte olduğu haber verilmektedir. Bilinen bir hikâyedir:
       Adamın biri bir vesile ile Azrail ile tanışmış, arkadaş olmuş ve arkadaşına:          
        -“Biliyorum, senin elinden kurtuluş yok, ancak benim senden bir isteğim var, geleceğin zaman bana haber verirsen hiç değilse hazırlık yapar ve bazı işlerimi tamamlamaya çalışırım” der. 
      Fakat aradan uzunca bir süre geçtikten sonra Azrail bu arkadaşının canını almaya gelir. Arkadaşı:
       -“Hani bana söz vermiştin, niçin habersiz geldin?” der. Azrail de: 
       -“Ben sana haber verdim ama sen anlamadın. Önce saçın sakalın ağardı, sonra dizlerinin dermanı kesildi, ellerin titremeye başladı, bütün bunlar benim geleceğimin birer habercisiydi” der.

       Üzülerek ifade edelim ki, yaratılmışlar içerisinde, istisnaları hariç, ölümü düşünmeyen ve hazırlanmayan tek canlı insandır. Hayvanların çoğu (fil, aslan, kedi v.b) ölümünün yaklaştığını hissedip hemcinslerinden uzaklaşır, öleceği yere gider, yerini hazırlar!

       Ecelimiz takdir edilen vakitte ve takdir edilen yerde mutlaka tahakkuk edecek, sayılı olan nefeslerimiz sona erecektir. Çünkü:

       Ecel hedefini şaşmayan oktur,
       Nereye kaçarsan kurtuluş yoktur!

       Yazımın başındaki ayetle de (Ankebut, 57) bildirdiğim gibi her nefis, her canlı ölümü tadacak ve bizi yaratana döndürüleceğiz. Önemli olan, ebedi âleme eli boş olarak, hazırlıksız olarak gitmemektir. Onun için her an gelmesi muhtemel olan misafiri gönül rahatlığı ile karşılayabilmek için son nefes endişesini hatırımızdan çıkarmamalıyız.

       Hz.Yusuf (A.S.) Peygamber olduğu halde (Yusuf suresi 101. Ayetinde) son nefes endişesi taşıdığını ifade eder:      
 “Benim canımı Müslüman olarak al. Beni salih kulların arasına kat".

       Rabbim son nefesimizde cümlemize hüsnü hatimeler nasip eylesin.
       Cumamız mübarek olsun