Son zamanlarda tarikat adı altında faaliyet gösteren bazı zümrelerde meydana gelen esef verici alçakça işlenmiş cinsi sapıklık v.b olaylar tarikatlar konusunu enine boyuna yazmamamız gerektiğini ortaya koydu.

 

Zira dinini bilmeyen dinsiz kalır. Hakiki dinden uzak olan da insanlıktan uzak olur. Dinini yanlış bilen cahillik içinde olan kimse, her doğruyu yanlış, her yanlışı doğru bilir.

 

İnsanların çoğu batıl (sapıklık) veya küfür halindedir. Bunlar genelde kimsenin aklına uyum sağlamayan, kendi aklına göre inanan ve yaşayanlardır. Aklın Allaha ve Peygambere kolay inanabilmesi ve kalbde tâm îmân hâsıl olması için en yakın yol, kalbin Allaha bağlanması ve Allahü teâlâyı zikr etmesidir. Peygamberler aleyhimüsselam hep doğru şeyleri söyler ve yaşarlar. Onlara uyan doğru olur.

 

Ra’d sûresinin 30. âyetinde meâlen, (Iyi biliniz ki, kalbler, Allahü teâlânın zikri ile itminâna, râhata kavuşur!) buyuruldu. Ya’nî, tam îmâna kavuşur. Düşünerek, akıl ile ölçerek, bu yüksek makâma kavuşan kimse olabilmek, pek güç, hem de çok zordur.

 

Binaen aleyh, hakiki ve gerçek bir tarikatın en önemli icraatı insanlara Allahü Teâla’yı zikretmesini telkin etmesidir. Tarih boyunca tarikatlar Peygambere uymayı ve Allahü Teâlâ’yı zikir etmeyi emretmişler, insanlara güzel ahlakı öğretmişlerdir. Hiçbir tasavvuf ehli, hiçbir zaman hiç bir kimseye kötülük etmemiştir. Onlardan kötülük, ahlaksızlık, yalancılık ve olumsuzluk zuhur etmemiştir. Karıncayı incitmeyen, dağlardaki aç kurtları düşünen kimseler insanları üzecek öyle mi? Bu mümkün değildir.

 

Tarikat deyince biz bu doğru düşünen ve inanan, inandığı gibi de yaşayan kimselerin oluşturduğu toplulukları anlarız. Ahmet Yesevi, Şahı Nakşibend, Aziz Mahmud Hüdai, Şemsi Tebrizi, Mevlana, Yunus Emre, Mevlana Halidi Bağdadi, İmamı Rabbani Allah onlardan razı olsun binlerce ve onların yetiştirdiği milyonlarca hakikat güneşi büyükler tertemiz bir yol izleyip gelmişlerdir.

 

Tarihte 14 asırdan beri bu tarikatlar faaliyet göstermiş, insanları islamla, maneviyatla buluşturmuş, güzel ahlak timsali kimseler yetiştirmişlerdir. Akla hayale gelen tüm evliya zatlar büyük alimler buralarda eğitilmiş, insanlığa en faydalı insanlar buralarda zuhur etmiştir. İşte kastettiğimiz tarikat da, tasavvuf da, hakikat da bunlardır.

 

Yoksa üst akıl dediğimiz küresel güçlerin Osmanlı sonrasında Türkiye’de 72 tarikat kurduklarını itiraf ettikleri herkesçe malumdur. Dünya genelinde bu sayı 70 binden fazladır. Bu maşa teşkilatların içinde terör örgütleri de mevcuttur. Bu teşkilatları kuran ve besleyen güçler ne görev vermişse onlar onu icra eder. Hepsinin tek amacı Din-i İslamı yok etmeye matuftur. Hedefte İSLAMİYET vardır. Bunların tarikat adı altında kurduğu bu meş’um teşkilatlardan elbette güzel şeyler beklemek abesle iştigal olur. Bu teşkilatların pis icraatlarına bakarak hakiki tarikatlara ve islama saldırmak akılsızlığın zirvesidir.

 

Bu teşkilatların bazıları eski gerçek tarikatların adını kullanıyor olabilir. Bunu anlamak pek kolaydır. Ama dinini bileceksin. Dini bilgilerin Kuranı kerimden, hadisi şeriflerden ve dört hak mezhepten kaynaklıysa o sahtekâr şeyh bozuntularını hemen anlarsın. Hangi kuzu postuna bürünürse bürünsün. Çalgılı ilahilerini görür sen de iştirak edersen, eshab-ı kirama söver inanırsan, kendi nefsini ortaya koyanı sapığı beğenirsen, fıkıhtan, kelamdan haberi olmadığını anlayamazsan sen de onun gibi olursun.

 

Biz FETÖ ye “Sen demi BRÜTÜS” dediğimizde sene 1974 yılı idi. Dinini iyi bilen dinine atılan taşları iyi tanır. Yoksa her sakallıyı dede, her cübbeliyi şeyh kabul edersin. Sonra da onların pislikleri ile karşı karşıya kaldığında İSLAM bu mudur? O halde ben müsliman değilim dersin. Ve akıbetin cehennem olur.

 

Peki, eğriyi doğruyu anlamanın yolu nedir?

Bunun yolu; dini ve milli bilgilerini nübüvvet kaynağından almış olanların kitaplarından alacaksın. Bu takdirde doğru ölçüm yapan, akredite kalibresi olan bilgileri edinince yanlışları ve bozuk bilgileri hemen fark edersin.

 

Gerçek tarikat dini doğru öğretendir. İman, ibadet ve ahlak doğru olunca istikamet de doğru olur. Yanlış ve bozuk olunca dinsizlik cahillik oraya yerleşir. Ardından insanlar birbirleriyle cebelleşir.

 

Velhasıl bunları birbirine karıştırmamak lazımdır. Sahte şeyhlerle hakiki şeyhleri ayırt etmek lazım.

 

Allah herkesi doğru olan yola seadet yoluna eriştirsin.

 

 

Mehmet KARAGÖZ