Küçük
bir araştırma yapıldığında görülecektir ki, Karaman ilim ve irfan merkezi
olduğu dönemlerde başta İstanbul olmak üzere, Osmanlı topraklarının en ucra
köşesine kadar çok büyük alim ve evliya yetiştirmiş ve göndermişti. Yani
Karaman?ın manevi coğrafyasının sınırlarını çizmek mümkün değildir.
İşte
bu gönül padişahlarından birisi de, ?Bülbülcüzâde?
lakabıyla tanınan Karaman?lı Şeyh
Abdülkerîm Fethi Hazretleri?dir.
Babası
kendisi henüz doğmadan önce ticaret maksadıyla İstanbul?a gitmiş orada
yerleşmiştir. Nazmi`ye göre babası ticaretle iştigal ediyordu.
İlk
hocası önemli bir âlim olan babasıdır. Sonra Kara Süleyman Efendidir. Henüz 20
yaşına gelince Şeyh Abdulehad Nuriye intisab etmiş, tesavvuf, tefsir ve hadis
ilimlerini tahsil etmiştir. Sonrada onun halifesi olmuştur.
Büyük
gurur kaynaklarımızdan Karaman?lı Ulemâdan Abdüllatîf Efendi?nin oğlu olan bu
zât-ı şerîf, Fâtih ve Ayasofya Câmi?lerinde kürsü şeyhliği yapmıştır.
?Bülbülcüzâde? diye tanınır. 1624-25 te İstanbulda doğdu. Kasım 1694 de vefat
etti.
Daha
sonra Nişancı Mehmet Paşa Câmii meşîhatına ve vâizliğine atanmıştır. Abdülkerim
Efendi, Karabaş Velî Ali Alâaddîn?in 1090/1679?da Limni Adası?na sürgüne
gönderilmesi ile boşalan Atîk Vâlide Tekkesi Şeyhliği görevini de yapmıştır.
Henüz
22 yaşında bir genç olmasına rağmen, Şeyh Nûrî Efendi?nin de himmetiyle
Ayasofya ve Süleymaniye Camilerinde şeyhinin yerine bazı zamanlar vaaz etmiş,
Nûrî Efendi?nin vefatından sonra da yevmü?l-hâmis(Perşembe)?de Ayasofya
Camii?nde ikindi namazını müteakip, yevm-i ehad(Pazar) günlerinde de Sultan
Ahmed Camii?nde 50 şer akçe ile vaizlik görevine atanmıştır.
1677
senesinde Ümmî Sinânzâde Hasan Efendi?nin yerine Fâtih Câmii Cuma vaizliği
tevcîh olunmuş ve böylece silsile-i meşâyih-i selâtîne dâhil olarak, sırasıyla
1090 Rebîulevvel /1679 Nisan ayında Beyazıt, 1690 Nisan?ında Süleymâniye ve
ardından 1691-2?de de Esîrî Şeyh Ali Efendi?nin vefâtıyla boşalan Ayasofya
Camii Kürsü Şeyhliğine atanmıştır. Ayrıca Abdülkerim Fethî Efendi aynı zamanda
devrin padişahı IV. Mehmed tarafından kendisine şeyh ve vâiz tayin edilmiştir.
Nazmî?nin
bildirdiğine göre vefatından 5-6 sene önce felç olmuştur. Ancak Nazmî, o
haldeyken bile kendisini ziyarete geldiğini söylediğine göre kısmî bir
rahatsızlık geçirmiş olmalıdır. Abdülkerim Efendi Kasım 1694 tarihinde Perşembe
günü vefât etmiş, şeyhi Nûrî Efendi?nin türbesinin kıble yönüne defnedilmiştir.
Nazmî
vefâtına şu ifâdelerle târih düşürmüştür.
?Târîh-i
fevtini didi Nazmî du?â ile,
Abdülkerîm
Efendi?ye Cennet ola mahall? (Sene: 1106)
Abdülkerim
Efendi, şeyhi Nûrî Efendi gibi şâirdir ve ?Fethî? mahlasıyla yazdığı şiir ve
ilâhîlerinden oluşan bir Dîvân?ı vardır. Şu ilâhi ona aittir:
?Gönül
âyinesi olsun mücellâ,
Senin
bir zerre-i ?aşkınla Mevla,
Görünsün
sûretâ ma?nâ musaffâ,
Gönül
âyinesi olsun mücellâ.?
Mevâ?iz
ve sülûk?a dâir eserlerinden başka Kadı Beyzâvî Tefsiri?nin bazı yerlerine
Tâ?likât ve Tercüme-i Hadîs-i Erbaîn isimli bir risâlesi vardır
Abdülkerim
Efendi?nin iki oğlu vardır. Vefâtıyla boşalan tekkelerin meşîhatlıkları da
oğulları tarafından doldurulmuştur. Büyük oğlu Mustafa Efendi (öl.
1138/1725-26) babasının yerine Nişancı Mehmed Paşa Tekkesi şeyhliğine, küçük
oğlu Abdürrahîm Münîb Efendi (öl. 1125/1713) ise, Üsküdar?da bulunan Atîk
Vâlide Tekkesi Şeyhliğine getirilmiştir. Abdürrahîm Münîb de ilâhîleri olan bir
şâirdir ve babasının yanına defnedilmiştir. ?Fâzıl-ı Refîk? ibâresiyle vefâtına
târih düşürülmüştür.
Bülbülcüzade
?Nişancı-yı Cedîd Camii avlusunda Bülbülcüzâde Efendi Tekkesi? ni kurmuş ve
işletmiştir. "Nişancı Tekkesi" diye de anılır. Bülbülcüzade,
Halvetiyye?nin Şemsiyye kolundan Abdülahad Nûri Hazretleri?nin olmuştur.
Bülbülcüzade
Abdulkerim Fethi Efendiden sonra tekkenin ikinci şeyhi, Şeyh Abdülkerîm Fethi
Efendinin büyük oğlu Şeyh Mustafa Efendi?dir; 1138/1725-26 yılında bek? âlemine
geçti.
Şeyh
Mustafa Efendi?den sonra ise, irşad postuna oğlu Şeyh Abdülbâki Efendi geçti, o
da 1164/1750-51 yılında vefat etti. İrtihâli Boğaziçi?nde, Rumeli Hisarı?nda
olup, şiddetli kış dolayısıyla mübârek nâşı atalarının yattığı Sıvâsî Tekkesi
hazîresine götürülemeyip Rumeli Hisarı Şehitliği?ne konuldu. Mezar taşında
şunlar yazılıdır:
Ahter-i
burc-i kerâmet kim o şeyh-i ârif
?Allah
Allah? diyerek tutdu reh-i Hallâk?ı
El
yudu çirk-i sivâdan ayağın çekdi tamâm
Destine
câm-ı ecel sundu o demde sâki
Azm
edüb mürg-ı rûhu eyledi adne pervâz
Bildi
yok nef?i bek?ya deneyüb âfâkı
Rûh-i
pâkine dedi hâtif ayn-ı târîh
Arş-ı
âlâda mekân kıldı bu Abdülbâki
Tekkenin
son şeyhinin ölüm yılı olan 1905?e kadar takip edilebilen tekke, muhtemelen bu
bölgeyi yok eden yangınlardan birinde ortadan kalkmıştır.
Hemşehrimiz
Bülbülcüzâde Abdülkerîm Fethi Efendi, şâir ve bestekârdı. Çok nefis bir dîvânı
vardır. Sevilen ve dillere sakız olan şiirleri hala sevgiyle dillerde dolaşır.
Daha çok mistik ve lirik Şiirleri çok şairlere emsal teşkil etmiş, taklit
edilen bir şairdir. Şiirlerinden bir örnek sunmak istedik. En çok sevdiği en
çok aşık olduğu Peygamberimize yazmış olduğu na`tlardan En meşhur olanı
aşağıdaki nât-i şerîfi birlikte okuyalım.
Cemâlin
pertev-i nûr-i Hüdâ?dır yâ Resûlallah
Kelâmın
cümle vahy-i kibriyâdır yâ Resûlallah
Raûf
u hem Rahîm?le müsemmâ oldu zâtın çün
Şefaât
eylemek sana sezâdır yâ Resûlallah
Zülâl-i
rüyete âtşân olup yandım harâretden
İçir
câm-ı visâlinden şifâdır yâ Resûlallah
Vücûdun
âlemîne rahmet iken nice redd olsun
Ümîdim
hazretinden bir ricâdır yâ Resûlallah
Gubâr-ı
hâk-i pâyini abîr-i cânım etsem âh
Kabûl
eyle Efendim yek atâdır yâ Resûlallah
Kerem
kılsan mübârek ayağına yüzüm sürsem
Bana
hil?atle tâc-ı bîbahâdır yâ Resûlallah
Ne
gûne arz-ı hâl etsin der-i lütfunda sultânım
Bu
müflis derdmendin bir gedâdır yâ Resûlallah