Karaman`ımızda malum 60 yıl öncesine kadar inen bir gazetecilik faaliyeti var. Karaman`ın Sesi ve Karaman` da Uyanış bu sektörün temelleridir. Hasan Özünal ve Merhum Sami Mangırcı`nın hizmetleri temel oluşturdu.

 Daha sonra Medeni Yavuzaslan ve Ahmet K. Cicibıyık bu hizmeti büyük bir özveri ile sürdürmeye devam ediyorlar.

 İlk defa Karaman`da gazete temsilciliği ve büro faaliyetini Türkiye Gazetesi başlatmıştır. Yıl 1985. Bu faaliyetleri ile Karaman`ın ulusal basına geniş bir kapısı açılmış oldu.

 Bizim göreve başlamamızdan sonra Karaman`da Gazeteciler Cemiyetini kurma çalışmaları başlattık. Gazeteci sayısı çok azdı. Bu fakir, Hasan Özünal, Mesut Çetin, Ahmet Kocaoğlu, Mustafa Kutun, Perihan Hanım, Osman. Halit Tartan da vardı ama bizimle ilgilenmezdi.

 Kanunen dernek kurmak için 15 kişi gerekli idi. Biz de kadro tamamlamak adına Dr. M. Armutlu, Arif Özer, Abdurrahman Evren, Ruhan Türedi, Hasan Bircan gibi esnafları da aramıza alarak, Karaman Gazeteciler Cemiyetine resmiyet kazandırdık.

 Bazı arkadaşlar tenezzül buyurup katılım yapmadılar. Ama olsun, Biz darılmadık. Gücenmedik. Yolumuza gariban gariban devam ettik.

Hatta ilk toplantıyı 25 katılımcı ile bizim 10 metrekare bir ofiste, ilk genel kurulumuzu da, bir marangozhane (Hasan Bircan`ın dükkânı) de yapabildik. O zaman pasif bir gazeteci arkadaş, bu durumu aşağılayarak makale konusu yapmıştır.

Biz gazeteciler, hep birlik ve beraberlik içinde olduk. Merhum Dr. Mehmet Armutlu`nun kısa süren kurucu başkanlığından sonra 3 dönem başkanlığını yapmakla şereflendiğim cemiyetin açılışını içişleri bakanı İsmet Sezgin`e yaptırdık. Törene âli cenap Karaman`lı hemşehrilerimiz çok kalabalık şekilde iştirak ettiler. Sayın Milletvekilimiz S. Osman Sevimli`de törene katılarak onulandırdılar.

Sayın Ekrem Özdoğru abimiz, mekânını tahsis etmişti. Hatta çaylar da benden demişti. Allahü Teala, ondan ve emeği geçen herkesten razı olsun.

 Hemen Karaman için çalışmalara başladık. Cemiyetimizin aylık yayın organı dahi vardı. Hem kendi gazetelerimizde, hem de cemiyet yayın organımızda, özene bezene yazardık. Fotoğrafları kendi banyomuzda TAB ederdik. Hem etkin, hem yaygın, hem de mefkûre sahibi idik. Gündem bizde idi. Karaman da konuşulan bir konu bizler tarafından ortaya atılırdı. 4 tane TV ortak yayın yapar, belediye başkan adaylarının ortak yayında tartışmalarını sağlardık. Birçok TV ve radyoların kuruluşu o dönemde omuz vermemizle gerçekleşti.

İçinde bulunduğumuz durum böyle iken ne yapabiliriz tezini aramızda tartışırdık.

Bir törende bir daire müdürü ?BASIN? yazılı masaya kurulmuş, diğerlerini de yanına almış, yerimizi işgal etmişlerdi. Ayrıca, hakaret dahi etmiş, ?basın zaten nerde yemek var, onlar orada, boş foto çekerler? gibi aşağılayıcı şeyler söylemişti.

Biz vali beye gidip ?basın mensupları bu güne kadar kaç lira yemek yediler hesabı çıkartın ödemeye geldik.? Deyince Merhum valimiz çok üzüldüler, ?onlar adına ben özür diliyorum.? Buyurdular.  Ama bizim fren tutmuyordu. Müdürleri bir takibe alalım bakalım ne yapıyorlar dedik,

 Merhum Vali Aydın Arslan zamanında, resmi araçların özel işlerde kullanıldığı ile ilgili haberler alıyorduk. Gazeteci arkadaşlarla kısa bir araştırma yaparak doğruluğunu görünce araştırmayı sürdürdük. Toplanan bilgi ve belgeleri dosyaladık.

 Her gün çocuğunu Konya`ya özel koleje götürüp getirenler,

Her gün sertavulda keyf sürenler,

Semt pazarlarında ailecek file-poşetleri bağaja dolduranlar

Antalya`ya sefaya gidip gelenler

Gece karanlığında kaybolan kedilerini arayanlar

Ohoo daha neler neler objektiflere dökülmüştü.

Parmaklarımızı ısırmıştık. Ulan şimdi bu ne olacak diye düşündük, düşündük ve dosyayı Sayın Vali`ye arz ettik.

Merhum Vali kendi çapında soruşturma açtı.

Nice daire müdürleri tir tir titredi.

Daha sonra, resmi araçlar uzun zaman rahat etti.

Aşırı israf önlenmişti.

Bu günlerde devletimizin ucu gözüken ekonomik sıkıntıları olduğu söylentileri çoğaldı. Muhalif fikirde olan basın kurumlarından sonra, taraftar basın kurumlarında bile bu tür söylemler görülüyor.

Mesela M. Şevket Eygi, Abdurrahman Dilipak v.b yazarlar ciddi ciddi yazıyorlar.

Doğru da olabilir. Dereyi görmeden paçaları sıvamak istemiyorum. Bizim ülkemiz iyi bir lider gözetiminde ve akıllı politikalar yapılarak yönetilirse, birkaç ülkeyi çok rahatlıkla besler.

Mevcut durumda böyle bir tehlike görmüyorum. Ama şimdi söyleyeceklerimin zenginlikle fakirlikle alakası yok. Her zaman uygulamamız gereken kurallardır.

Yani biz zaten inancımız gereği devlet malını, kendi malımızdan daha fazla korumaya azm eden insanlar değil miyiz?.

Hazreti Ömer Efendimizin radıyallahü anh bu konudaki düsturu herkesin dimağındadır. Yani önce devlet israfı yok etmeli, millet de buna uymalıdır.

Çözüm budur.

Binanenaleyh, eğer devletimizin imkânlarını çar-çur edenler varsa, onları takibe almalı. Yakalananlar hem deşifre edilmeli hem de zaruri ve özel eğitime alınmalıdır.

Bu takip ve uygulamalar, tüm Türkiye genelinde yapılmalı. Her dairede hizmet araçları var. Ayrıca müdür, şube müdürleri, şefler için de makam araçları varsa derhal tasfiye edilmelidir.

Sanırım gazeteci arkadaşlara bu günlerde yine aynı şekilde hayırlı bir görev daha düşüyor. Bu görevi, birileri verecek diye beklerseniz; daha çok beklersiniz.

Organize olun,

Strateji geliştirin.

Görev paylaşımı yapın.

Hazırlıklı olun.

İhbar hattı kurun.

Bazen yanlış anlama ve görmeler olabilir, bunları iyi ayrıştırın.

Haklıyı, haksızı bir çuvala koymayın.

Sonra derleyip toparlayın ve gereğini yapın.

 

Sevgili genç gazeteci arkadaşlar!

Buyurun görev sizin!