Son zamanlarda Türk siyasi hayatında yeni olmayan Osmanlı’nın son dönemlerinde Sultan Cennet Mekan Abdulhamit Han Hazretlerini tahtından indiren Ermeni, Rum, Sabetay, Yahudi ve  yerli işbirlikçileri ‘’Hürriyet’’ isteriz gibi akla ve hayale gelmedik iftira ve karalama kampanyaları yapmışlar ve tahttan indirmişlerdi.  Osmanlı sultanları içerisinde müşfik; yani muhaliflerine dahi şefkati ile meşhur olmuş bir Padişahı Müstebit ve Kızıl Sultan gibi yaftalar ile suçluyorlardı. Hedefleri Padişahı tahttan indirip, yerine Gayr-ı Milli ve Gayr-ı İslami bir yönetim  kadrosu oluşturarak Bin yıllık Devlet-i Aliye-i Osmaniyi Orta Anadolu’da dar bir alana sıkıştırmak ve denetimleri altına almaktı.

       Şimdi ise ülkemizde demokratik usuller ile seçilmiş bir Cumhurbaşkanı olmasına rağmen Milli İrade ve sandıktan çıkan sonuca itiraz ederek ‘Tek Adam’ ve ‘Diktatör’ gibi yakıştırmalar ile Demokrasi ve Cumhuriyeti inkara yönelmişlerdir.

 

     Bundan yaklaşık yüz yıl önce dönemin Amerikan devlet başkanı olan Yahudi kökenli Wilson planına göre İstiklal Savaşı ile bağımsızlığımızı ilan ettiğimiz Anadolu Topraklarını da bizlere çok görmüşler ve Anadolu’yu yeniden üçe bölerek parçalamayı hedeflerine koymuşlardır. Buna göre;

    1-Türkiye’de bir iç karışıklık veya  darbe girişimi ile bu ülkeyi bölgeyi üçe bölmek istiyorlar. Böylece 21. Yüzyılın Türk’lerin ve İslam’ın yüzyılı olmasının da önüne  de geçmek istemektedirler.

 

    Bunun için ABD, AB ve İsrail Suriye’de bir iç karışıklık çıkartarak bu bölgedeki Sunni Müslüman nüfusu mülteci duruma düşürmek suretiyle  O bölgeleri boşaltıp terörle demografik yapısını değiştirdikten sonra Kuzey Suriye’de ilk etapta bir Terör devleti  kurdurmak istiyorlar. Daha sonraki dönemlerde ise bu terör devletinin sınırlarını Kuzey Irak ve bizim doğu ve güneydoğu illerini de içine alacak şekilde genişletip bu günkü İsrail’i büyük İsrail devletine dönüştürmeyi hedeflemektedirler. İsrail’in 21. Yüzyılın kendilerinin yüzyılı olacağını iddia ediyor ve hiç kimsenin buna engel olamayacağını söylüyorlar.  İsrail’in bu hedefini çok iyi bilen Devletimiz ve Hükümetimiz şer odaklarına rağmen her şeyi göze alarak Suriye’ye askeri müdahalede bulunmuş ve üs   kurmuştur.

    2- Amerika ise başarısız Fetö darbesinden sonra bunlardan ümidini kestiği için Yunanistan’a üs kurmuş ve ağır silahlardan oluşan büyük bir yığınak yapmıştır. Bu telaş ne diye soran Türk Resmi makamlarına karşı da çocuk avutur gibi gayr-i ciddi bir şekilde Rusya’ya karşı diye cevap vermişlerdir. Fetö darbe girişiminde de ağır bir yenilgi alan Amerika’nın Türk ordusundan darbe ümidini kesmesi ile güç kullanmaya karar verdiği anlaşılmıştır. Afganistan ve Irak’da kara savaşı yapma cesaretini gösteremeyen Amerika’nın uçaklar ve uzun menzilli silahlar ile hava sahamıza girerek Stratejik hedefleri bombalayıp ülkemizi çökertmek için yığınak yaptığını çok iyi bilen devletimiz kendi hava sahasını korumak amacı ile  Rusya’dan Hava Savunma Sistemi olan S400’leri almıştır. Bu sefer de hedefine ulaşamayan Amerika bütün umudunu seçimlere yani İtilaf gücü olan Millet İttifakına bağlamış ve bunu da birinci ağız olan Biden açıkça deklare etmiştir.

 

  Bu yığınağın temel amacından birisi ise Yunanistan ile bir çatışma ortamına girilirse destek bahanesi ile Marmara Bölgesi başta olmak üzere İzmir ve Egeyi işgal edip Yunanistan’a bağlamaktır. Türkiye bu oluşumu da bertaraf ederek Mavi Vatan Düşüncesini geliştirmiştir.

 

     3- Orta Anadolu’da ise çevresi Yahudiler ve Yunanlılar ile kuşatılmış küçük bir Türkiye istiyorlar. Türkiye bu planları Beka Meselesi olarak algılamış ve Ülkemize karşı kurulan tuzakları ve planları Suriye’ye mudahele ve Mavi Vatan tezleri ile yırtmış atmıştır. Milli Savunma hamleleri ile de bölgesinde kendisinden izinsiz bir oldu bittiye izin vermeyeceğini de bütün dünyaya deklare etmiştir. Şer Odakları ve yerli işbirlikçileri tarafında oluşturulmak istenen böl, parçala ve işgal et niyetinin bu Hükümet zamanında yapamayacaklarını anlayan ABD, AB ve İsrail mevcut Cumhur İttifakının gitmesini istemektedir. Bütün güçleri ile Millet ittifakını desteklemektedirler.

    Gelelim Ümit Özdağ ve Sinan Oğan’ın bu projedeki rollerine.

Gerekli gereksiz her konuda Türk Milliyetçiliği adına açıklamalar yapan bu şahıslar Devletimizin ve Milletimizin bekasını hedef alan bu konularda Amerika, Avrupa ve İsrail’in aleyhinde hiçbir açıklama yapmışlar mı?..  Ülkemizi bölme ve parçalama gibi  temel beka meselesi ile ilgili gençlere yönelik bir çalışma yapmışlar mı?..  Bu boyuttaki bir işgal planına sessiz kalmak nasıl bir milliyetçilik ile açıklanabilir?...

      Bu sinsi planlar işlerken vatandaşlarımızı ve özellikle  gençlerimizi Selçuklu ve Osmanlı devletlerinden bu yana devam Geleneksel İslam dediğimiz Ehl-i Sünnet inancından uzaklaştırarak ‘’Yeniden Türkçülük’’ anlayışı çerçevesinde 1000 yıllık tarihinden, dininden ve kültüründen uzaklaştırdıktan sonra bunların yerine batının kokuşmuş Irkçılık, sapkınlık, uyuşturucu ve sefahat hayatını kurtuluş olarak sunmak suretiyle gerçek Türk ve İslam olan Milletine büyük bir ihanet içerisine girmektedirler.

      Ümit Özdağ aslen karmaşık bir etnik yapıya sahip Dağıstan kökenlidir. Babası ise rahmetli Adnan Menderes’e darbe yapan ve bakanları ile birlikte idam edilmesinde aktif rol alan darbecilerdendir. Bu da baba ve oğulun gayr- milli olduklarını göstermektedir.

       Ümit Özdağ İsrail gizli servisi ile işbirliği yapmış ve kendisine ASAM adında  Siyonistler adına faaliyet gösteren bir düşünce kuruluşunu kurmuştur.

 Gazeteci ile bir röpörtajında kendisine yöneltilen İsrail seyahati ile ilgili soruda kendi ağzından verdiği cevaba göre; MOSSAD ve CIA davetlisi olarak İsrail’e gittiğini ve oradaki gizli mahfiller ile çeşitli görüşmeler yaptığını açıkca utana sıkıla itiraf etmiştir.  Büyük İsrail devletini kurma planına destek sağlamak amacıyla Ülkemizdeki Suriyeli mültecileri hedef almakta ve bunların ülkelerine geri dönmelerini istemektedir. Başka bir şey de vaat etmiyor. Milletine ve devletine İhanet boyutundaki bu gizli niyetini Türk Milletçiliği ile  kamufle etmektedir. Gerçek niyetini Milletimize mal olmuş bu temiz kavramlar ile gizliyor. Bunu ‘’Şova’’ dönüştürerek toplumsal tepki oluşturmaya çalışmaktadır.

      Sinan Oğan’a gelince;

      O da Ümit Özdağ gibi Suriyelilerin ülkelerine geri gönderilme konusu üzerine siyasetini bina etmesi ise; Suriyeli mültecileri ülkelerine göndermek suretiyle Türkiye’nin oralarda askeri üs bulundurması ve güç kullanmasının gerekçelerini ortadan kaldırmak ve Türkiye’yi Suriye’den çıkarmak istiyorlar.  Böylece boşaltılan bu bölgelerde Terör devleti kurmak istiyorlar.

     Sinan Oğan ile ilgili sosyal medyadaki soyunun Hazar Yahudi’lerinden olduğu, Azerbaycan ikameti esnasında katliamdan kurtulmak için Şia inancını benimsediği ilgili iddialar ile bir tekzip yayınlayıp, yayınlamadığını bilmiyoruz. Fakat kesin olan bir şey var: O da İstanbul’un göbeğindeki Şiaya ait Camiye gittiği, oranın imamı ve mollası ile birlikte olduğu aşikar olarak internet sayfalarında dolaşmaktadır. Gittiği Caminin içinde Humeyni resimleri asılı ve her tarafta Farsça yazılar ve kitaplar var. Şiaya ait cami derneğinin internet sayfasında Ali Özdündüz ile birlikte olan fotoğrafında açıkça Şia olduğu, Azeri olduğu belirtiyor. Oraya da Hazarların Tatlar soyundan geldiği, bu soyun da Yahudi olduğu iddia ediliyor. Yine aynı Sinan Oğan Çin’in Uygur Türk’lerine yaptığı zulmü kabul etmiyor, abartılı olduğunu söylüyor.

       Milliyetçi gençleri kışkırtmak amaçlı Suriyeli bir esnafın Arapça tabelası önünde Ümit Özdağ ile fotoğraf paylaşan bu şahıs, niçin Humeyni’nin resimleri ve Farsça için aynı tepkiyi göstermiyor?..

O zaman bunlar hangi Millet ve Devlet’in Milliyetçileri?...

      Bu yaklaşım sahipleri bu Millet’ten olamaz…

      ‘’İslam’ın 1000 yıllık bayraktarlığını yapan ve Milliyeti de İslamiyet olan bir soydan gelen bir insan  her ne kadar günahkar da olsa Vatanına ve Milletine ihanet etmez.’’