Şu anda Mersin İli Gülnar İlçesi Zeyne beldesinde  meftun bulunan bu büyük alim ve mutasavvıf Şeyh Alaaddin Es-Semerkandi hazretleri Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed(sav)’in torunlarından olan Kerbela Şehidi Hz. Hüseyin Efendimizin soyundan  gelmektedir.

 

      Peygamber Efendimiz (sav)’in soyundan gelen Seyyidlerin büyük bir kısmı Hz. Hüseyin’in şehadeti gibi elim bir olaydan sonra dünyanın değişik bölgelerine hicret ederek cibilliyeten yatkın oldukları  Peygamber mesleği olan tebliğ görevlerine devam etmişler,  İslamiyet’in yayılmasında çok büyük gayretleri olmuştur. Özellikle Horasan bölgesi ve Anadolu’da İslamiyet’in yayılmasında büyük emekleri geçmiştir.

 

         Biz şimdi o dönemlerde yani Karamanoğlu Beyliği döneminde Anadolu’ya gelerek o zamanki ismiyle Larende daha sonraki dönemlerde ise Karaman bölgesindeki  medreselerde bir müddet talebe yetiştirdikten sonra Mersin’in Gülnar ilçesi sınırlarında bulunan Zeyne beldesine yerleşerek ilim ve irşad faaliyetlerinde bulunan Alaaddin es-Semerkandi hazretlerinden bahsedeceğiz. İlerleyen yıllar ve dönemlerde ise yurdumuzun çeşitli yerlerine yerleşerek ilim, irfan ve hayır işlerinde devam eden torunlarından bahsedeceğiz.

 

       Alaaddin Semerkandi Hazretlerinin babası Gümüşhane sınırları içerisinde bulunan Şirvan’a gelerek yerleşen Peygamber Efendimiz’in Torunu Hz. Hüseyin’in soyundan gelen Seyyid Yahya’dır. Seyyid Yahya ismi ile meşhur olan babası devrinin önemli ilim ve irfan merkezlerinde dini, fenni ve tasavvufi ilimlerde önemli derecelere ulaşmış büyük bir alim ve mutasavvıftır. Gençlik dönemlerinde Semerkand’a ilim öğrenmek için hicret etmiştir. İlmi tekamülünü tamamlayan Seyyid Yahya uzun yıllar Bu şehirde ilmi ve tasavvufi dersler vermiş ve kalmıştır. Bundan dolayı Seyyid Yahya es-Semerkandi künyesi ile meşhur olmuştur.

 

      Seyyid Yahya Semerkand’da iken saliha bir kadın olan Tac’ül Mesture ile evlenmiş ve bu evliliğinden Alaaddin dünyaya gelmiştir. Annesi saliha bir kadın olduğu gibi hamileliğinden itibaren abdestsiz yere basmadığını, şüpheli hiçbir lokma yemediğini, zikir ile meşgul olduğunu beyan etmiştir.

 

        Küçük Alaaddin ilk tahsilini annesinden ve babasından almış ve küçük yaşlarında babasının nezaretinde hafızlığını tamamlamış, kıraat ilimlerinde mesafeler katetmiştir. Yirmi yaşları civarına geldiğinde babası tarafından ilmi icazet verilmiş ve kendisine bizzat babası Ey! ‘’Bilginlerin tacı’’ ünvanı ile hitap etmiştir. Kuran’ı Kerim’i tefsir edebilecek ilme ve yeterliliğe sahip olduğunu ifade etmiştir.

 

       Seyyid Alaaddin yirmi yaşları civarında iken babası ile hac görevini yerine getirmek için Mekke’ye giderler. Hac Görevini ifa ettikten sonra babasından izni ile uzun bir sure Mekke ve Medine’de kalır. Peygamber efendimizin (sav)’in türbedarlığını yapar.

Bu dönemde Şam, Mısır, Irak ve Kudüs bölgelerine ziyaretler yaparak buralarda bulunan ilim ve irfan merkezlerinden meşhur alim ve mutasavvıflardan ders alma imkanı olmuştur. O dönemin önemli ilim merkezlerinden olan Buhara’ya yaptığı seyahat döneminde meşhur Hanefi fıkhı alimi ve mutasavvıf olan El-Buhari’ye intisap ederek akli, nakli gibi kesbi ilimlerin yanında vehbi ilimlerde de tekamül ederek bir icazet de buradan almıştır. İlmi ve tasavvufi yönden kendini yetiştiren Seyyid Alaaddin babasının yanına Şirvan’a döner.

         Şirvan’da babasınının tasavvuf ve tarikat usulleri konusundaki tecrübesinden istifade ederek tasavvufi konuda tekamül eder. Babasından tekrar izin alarak ilim ve irfan merkezlerine uzun bir seyahata çıkar.  Bu yolculuk esnasında Nişabur yakınlarında ikamet eden Şeyh Abdurrahman el-İsfehani’ye intisap etmek için İsfehan’a uğrar. Burada büyük bir hoşamedi ile karşılanır. Peygamber Efendimiz’in soyundan gelen büyük bir alim ve şeyh olarak hürmet edilir. Burada kısa bir sure ilmi ve tasavvufi dersler verir. Buradan da esas maksadı olan Semerkand’a geçer.  Semerkand’da bir müddet ilmi ve tasavvufi dersler verdikten sonra Peygamber efendimiz’in manevi işareti ile Kudüs’e döner ve burada bulunan Demr mağarasında halvete çekilerek pek yüksek manevi derecelere yükselir.

        Kudüs’te halvetini tamamlayan Şeyh Alaaddin Efendi Tekrar Medine-i Münevvere’ye dönerek bir müddet daha türbedarlık yapmıştır. Bu dönemde Mescid’i Nebevide imamlık ve kadılık yapar. Kendisine mubarek soyuna nisbeten Nakıbu’l-Eşraflık yani en üst düzey yöneticilik ve kadılık makamı verilir.

 

        Medine-i Münevvere’de Mescid-i Nevevi’de kadılık görevinin yanında  türbedarlık da yaparken manevi bir alemde Peygamber Efendimiz(sav)’in manevi işareti ile Karamanoğulları Döneminde Karaman ve Zeyne bölgesine hicret eder. Gelecek yazımızda Şeyhin hicretten sonraki hayatının 2. Bölümü olan Anadolu Döneminden bahsedeceğim İnşaallah….

ve minellahi’t-tevfik…

Selam ve dua ile…