‘’Euzü billahi mineş-şeytanirracîm,

Bismillahir-rahmanirrahîm.’’

اعوذ بالله من الشيطان الرجيم

باسم الله الرحمن الرحيم

    Günlük hayatımızda Euzü ve Besmele çekmek dini inançlarımız ile iç dünyamızın  kuvvetli bir etkileşiminin eseridir. Biz biliyor ve inanıyoruz ki; bizi gören, bizi işiten, bizi bilen ve her şeye gücü yeten Allah vardır, birdir ve O’ndan başka ilah yoktur.

        Ben inanıyorum ki; insanlara vesvese ve kötülük veren şeytanlardan, insanlardan ve cinlerden Allah’a sığınırım. Allah’ım beni onların gizli ve açık her türlü şerlerinden muhafaza eder.

      Ben euzü dediğim zaman; Alemlerin Rabbi olan Allah’a sığınıyorum. Öyle ise; Yüce Allah vardır, birdir ve her şeye gücü yeter, beni her türlü kötülükten korur inancıyla Allah’a olan iman ve teslimiyetimi  sunmuş oluyorum.

      Bana ‘’euzü’’ yü öğreten Hz. Muhammed(sav) ise Allah’ın elçisidir. Beni her türlü şirkten, şerden ve fuhşiyattan  uzaklaştırarak Cehennem azabından korumak istiyor. Bu kötülüklerden Allah’a sığınmak suretiyle salih bir kul olarak  ümmeti ile birlikte Cennette olmamı istiyor.

       Besmele çekerken ise; Allah’ın dışındaki masivadan uzaklaşarak bu dünya hayatında her an ve her zaman Allah’ı hatırlamayı ve Allah’ın adı ile hayırlı işlere başlamayı kalben ve aklen niyet edip dilim ile de ilan ediyorum. Besmele bu yönüyle ‘’Tevhit’’inancının mebdei ve menşei oluyor. Tevhit inancının temelini oluşturuyor.

   Euzü ve Besmele ile bir taraftan Allah’a sığınırken, diğer taraftan, Rabbi Rahimimden  yardım istiyorum ve yalvarıyorum: ---Ey Rabbim! bana bu dünyada ve ahirette iyilik ver. Beni bütün Müslüman kardeşlerim ile beraber  Cehennem azabından koru.

       Kendim için yaptığım bu duadan sonra, sebeb-i vucudum olan anne ve babam aklıma geliyor ve onları da duama dahil ediyorum. Bu da yetmiyor, gönlüm istiyor ki; kadın-erkek  bütün mü’minler kurtuluşa ersin. Bunun için duama onları da katıyorum ve diyorum ki:

     Ey Rabbim! hesap günü geldiğinde senden başka melce ve mence kalmadığında; beni affet, anne be babamı da affet ve bütün mü’minleri de  affet diye, duanın en çok makbul olduğu namazlarımda sabırla sana iltica ediyorum.

       Euzü-Besmele çekerken bütün bunları külli bir şekilde aklımdan ve kalbimden geçirerek günde 5 vakit Rabbimin huzurunda kıyama durunca; abdestimi, niyetimi ve namazımı şefaatçi yapıyorum.

        Bismillah; İmam-ı Şafii hazretlerinin ifadesi ile bir ayet olmasına rağmen öneminden dolayı Kur’an’da 114 kez geçmektedir. Bu açıdan bir Müslüman’ın     Kur’an’a  ‘’Bismillah’’ ile başlaması genel kural olduğu gibi; Müslüman için Bismillah her hayrın başıdır. Biz dahi bütün hayırlı işlere besmele ile başlarız.  

     Besmele hayırlı ve güzel bir işe başlarken o iş ve davranışta Rabbimizin rızası esas alarak  hayır ile başlamayı ve yine -Allah izin verirse-hayır ile o işi tamamlamayı ifade eder. Besmele aynı zamanda Allah’a teslimiyettir. Besmelenin başındaki ‘b’ harfi kendisinden sonra gelen herbir kelimenin başına su gibi sirayet eder eder ve şu anlamları katar:  *Allah’ın adıyla başlıyorum,

*Allah’ın Cemal ve Celal isimleri ile başlıyorum.

*Rahman olan Allah’ın adıyla başlıyorum,

 *Rahim Olan Allah’ın adıyla başlıyorum manalarını ifade eder.

 Kul böylece; Allah'ın adıyla başladıktan sonra o işin her kademesinde Allah'ın izin ve rızasına muvafık hareket tarzını kendisine ölçü yapacağını gösterir. İşine Allah'ın izin ve iradesi ile devam edeceği niyetini sunar.

      Besmele'de Allah'ın adıyla başlamak bizim yapmaya niyetlendiğimiz her işin,  yüce Allah'ın esmasından ve sıfatlarından biri veya birkaçı ile alakalı olması hasebiyle önce Allah'ın ismini zikrediyoruz.  Çünkü Allah lafzı bütün esma ve sıfatların tamamını kapsadığından külli bir niyet ile şuurlu veya gayrı şuuri bir tarzda Allah'ın inayet ve kudretini istemiş oluyoruz.

    Besmeledeki ‘’Rahman ve Rahim’’ sıfatlarının peş peşe  gelmesi ise; bu iki sıfatın birincisinin bu alemin keşmekeştiği içerisinde aciz bir insanın veya canlının yaşayabilmesi ve hayatına devam edebilmesi imkansızdır. Bunun için İnsan bütün alemlerin sahibi ve hakimi olan bir kudrete dayasın ki; O kudret, hayat için zorunlu olan hava, su, toprak ve güneş gibi dört temel unsuru bir araya getirerek bu dünyayı yaşanabilir bir mekana çevirsin. Yine hava, su, toprak ve güneşe hükmeden ve bunların yerli, yerine yerleştiren kimse beni rahmet ve merhameti ile kuşatan da O’dur.  O rahmet ki yeryüzünü bir döşek gibi toprağıyla taşıyla döşedi, yeryüzünde ırmakları yarattı, gökyüzünden suyu indirdi, bitkiler ve hayvanlara hayat verdi. Gökyüzünü ‘’dam’’ gibi yarattı semavat tabakaları ile yeryüzü arasında hava, su, rüzgar, ısı ve ışık gibi denge koydu. Güneşi yarattı, gezegenleri etrafında dengeledi. Böylece gece - gündüz oldu, ısı - ışık oldu, hava-su oldu, hayatın kaynağı oldu. 

     Yüce Allah bu dört temel unsuru bir araya getirerek yeryüzünü bitkilere hayvanlara ve insanlara mekan yaptı. Bitkiler ve hayvanlar da insanların hayatının devamı içindi. İnsan aklı ve duyu organlarıyla bunların farkına vardığı zaman diyordu ki:

      Ey yüce Allah'ım! güneşi gökyüzüne ısı ve ışık kaynağı yapan, dünyamıza merkez yapan sensin. Gökyüzünden yağmurları indiren yeryüzünde ırmakları akıtan ve her şeyi sudan yaratan sensin.

      Ey Allah'ım! gökyüzü ile yeryüzü arasında denge koyarak havayı tutan, yağmuru yağdıran ve suyu hayatın temel unsuru yapan sensin. Ey Allah'ım aynı topraktan çeşit çeşit meyve ve sebzeleri farklı tat ve lezzetleri benim için yaratan ve beni besleyen sensin. 

      Ey Allah’ım! Ben; hava, su, bitkiler ve hayvanların kendi lisan-ı halleri ile sana yaptıkları ubudiyet ve zikirlerine onları tüketerek son verdim. Şimdi onların vekili olarak onların San’a yaptıkları ubudiyet ve zikirleri, konuşan bir dil olup ‘’Subhanallah, Elhamdulillah ve Allahuekber’’ diyerek Sana sunuyorum kabul et. 

    Ey Allah’ım!  Sen Rahmansın, sen rahmetinle ve merhametinle bu dünyayı ve kainatı benim için yaşanabilir bir yurt ve mesken yaptın. Senin rahmetin bütün alemleri kuşatmıştır.

        Büyük alemde yüce Allah'ın Rahman olarak hakimiyetini anlayan insan bir anda alem içerisinde kendisinin küçüklüğünü acizliğini ve faniliğini fark ediyordu. Alem kararsızdı, kendisi de kararsızdı. Her gün büyük alemin dağılması mümkün olduğu gibi kendisinin et ve kemikten oluşan küçük alemi de her an dağılabilirdi. En büyük sermayesi olan hayatı yok olabilirdi. İşte böyle bir haldeyken Allah inancı rahim burcunda tecelli ediyordu ve şöyle niyaz ediyordu:

      Ey Rahim olan Allah'ım bu hayatı hiçbir hakkım yokken bana sen verdin ve beni bu dünyada umulmadık bir şekilde rızıklandırdın. Hayatımın levazımatını da verdin, beni eşrefi mahlukat yaptın. Ben de iman ve teslimiyet ile sana kul oldum.

      Ey Allah'ım! aciziyetimi, imanımı ve kulluğumu şefaatçi yaparak diyorum ki; sen merhametlilerin en merhametlisisin, sen ezelisin ve ebedisin. Bu alemi ‘’kün fe yekün’’ ile halk ettiğin gibi; ebedi alem olan ahiret alemini de halk edersin.

      Ey Allah'ım! bana bu dünyada verdiğin hayat nimetini orada da ver, beni bu dünyada çeşit çeşit rızıklar ile rızıklandırdığın gibi orada da rızıklandır.

Allah’ım! bu dünyadaki hata ve günahlarımdan dolayı sana tövbe ediyorum, beni affet ki; senin huzuruna günahlarımın hacaleti(utancı) ile çıkmayayım.  ‘’Sen affedicisin, affı seversin, beni affet’’, beni cehennem azabından koru. Çünkü cehennem kafirler, münafıklar ve müşrikler içindir.

   Ey Allah'ım! bu dünyadayken sana iman ettim, senden başkasını ilah edinmedim sadece senin huzurunda kıyama durdum, rukuya gittim, secdeye vardım. 

     Ey Allah'ım! kıyamda iken Allahu Ekber diyerek bütün şirkleri reddettim.  Senin resulünün öğrettiği ayet ve sureleri yeni nazil oluyormuş gibi okuyarak sana sundum.  Ruku ve secdede seni tesbih ettim.  Teşehhüdde  resulünden öğrendiğim şekilde, bütün tahiyyeleri, salavatları ve duaları sana sundum.

     Ey Allah'ım! hata ve günahlarım ile davetini kabul ettim, huzurunda boynumu büktüm gözyaşlarımı akıttım, sana sığındım, senden yardım istedim. Allah'ım Rahim sıfatınla beni affet, beni bağışla, bana merhamet et. Hata ve kusurlarımı ört ki; huzuruna temiz bir şekilde çıkayım.

     Ey Allah'ım! Sen merhametlilerin en merhametlisisin, affedicisin, affı seversin, beni affet.

     Selam ve Dua ile... 

     ...ve minellahi’t tevfik.