FATİHA SURESİ

اعوذ بالله من الشيطان الرجيم

باسم الله الرحمن الرحيم

BÜTÜN HAMDLER ALLAH'A MAHSUSTUR

          Besmele'den sonra Fatiha Suresine Allah’a Hamd ile başlamak, Allahü Teâla'nın Rahman ve Rahim sıfatları ile ifade edilen külli ve cüzi nimetlerini şükür ile karşılamak Besmele ile Fatiha Suresi arasında güzel bir bağ oluşturmaktadır.

الحمد لله رب العالمين

Hamd; Âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.         Fatiha suresine ‘’hamd’’ ile başlanması Allah’u Teala'nın kainatta bizlere ikram ettiği maddi ve manevi bütün nimetlere şükür ile başlamayı ifade etmektedir. Allah’ın insanlara verdiği en büyük nimetlerden birisi İnsanoğlunun yeryüzünde ilk kez yaratılması ve yaratıldıktan sonra bu dünyada insan neslinin devam etmesidir. Hz. Adem babamızı yaratarak bizleri bu dünyada yaşatan Rabbimize hamd olsun. 

       İkinci nimet ise; bu bu fani dünyadaki hayatın bitmesi ile Allahu Teala'nın insana ahirette vaat ettiği ikinci dirilişle başlayan ebedi ve sonsuz olan hayattır.  Hayatın nimet olabilmesi, devamı ile mümkündür. Devam etmeyen ve yokluğa giden ölüm, insanoğlu için bir azap ve endişe kaynağıdır. Bu açıdan ahiret alemi ve ahiret alemindeki hayatın devam etmesi yaratılışın en büyük ikinci nimetidir. Bizlere bu ebedi hayatı vaat eden Rabbimize hamd olsun.

      Ehamdulillah diyen bir kul; icmali bir şekilde kainatın başlangıcından sonuna kadar yapılan bütün ibadetlerin, övgülerin ve yüceliklerin Allah'a ait olduğunu ifade eder. Bunun şuurunda olan kul; Yüce Allah’a ait olan isim ve  sıfatları, Allah’tan başka hiçbir varlığa verip, onları ilahlaştırmaz ve putlaştırmaz. (Bunun için masivanın iyilikleri ve üstünlüklerinden bahsederken ölçülü olmaya ve şirke düşmemeye dikkat etmeliyiz.) Bize’’ Elhamdulillah’’ı öğreterek şirkten koruyan Allah’a hamd olsun, Resulüne de salat-ü selâm olsun. 

       İmandan sonra Allah'ı tanımak ve bilmek imanın ikinci kademesidir. Ey Allah’ım! Kitabınla, Peygamberinle ve kainattaki sanat eserlerinle bize kendini en güzel şekilde tanıtıyorsun. Ey Allah’ım! Seni öğrendikçe tanıdık, tanıdıkça sevdik. İçimizdeki İman  Marifetullaha dönüştü, Marifetullah ise Muhabbetullah’a dönüştü. Allah’ım Sen’i her şeyden çok seviyoruz.  Allah’ım! alemlerin Rabbi olarak San’a ‘’hamd’’ olsun.

الرحمن الرحيم

(O Allah) Rahmân ve Rahîm’dir.

         Ey  Allah’ım! İçinde yaşadığımız kainat kitabında  Senin yarattığın her bir varlık mükemmel bir sanat eseridir. Bunların her birisi ‘’Adeta Yaratıcısını medh için yazılmış bir kaside gibidir.’’ Bu sanat eserlerinin her birisi ‘bir alemdir’. Bu alemlerin her birisine mahsus Senin isim ve sıfatların tecelli etmektedir. Ey Allah’ım! En küçüğünden en büyüğüne kadar bütün varlıkları en güzel şekilde yaratan ve aralarına bir düzen ve intizam koyan Sensin. Senin Kitabından ve Peygamberinden öğrendiklerimle bu alemlerin sırlarını keşfettikçe diyorum ki: ‘’fe Sübhanallah, Elhamdülillah ve Allahu Ekber’’

       Ey Allah’ım! Bu dünya alemini, yeryüzü ve gökyüzü alemini ve içerisindeki canlı ve cansız varlıklardan oluşan alemlerin Rabbi Sensin. Allah’ım! semavatı melekler ve ruhani alemler ile, yeryüzünü  insanlar, bitkiler ve hayvanlar alemi ile şenlendiren Sen’sin. Bu alemlerden her birisini kader ile planlayıp düzenleyen, gözetip rızıklandıran Sen’sin. Bu alemlerden birisine hükmeden kim ise hepsine hükmeden de odur. Öyle ise; Senden başka nasıl İlahlar edinilebilirim? 

         Ey Allah’ım! Kabir aleminin, berzah aleminin, haşr aleminin ve ahiret aleminin de Rabbi Sen’sin. Kabre girdiğimizde orasını Cennet bahçelerinden bir bahçe yapacak olan Sen’sin, Berzahta bizleri misafir edecek olan Sen’sin, İsrafil’in sura üfürmesi ile ‘’kalk’’ emr-i İlahisi ile bizleri yeniden diriltecek olan Sen’sin, Haşr meydanında bizleri toplayacak ve amellerimizi değerlendirecek olan Sen’sin. Cennet ve Cehennemi yaratarak, itaat edenleri mukafatlandıracak, isyan edenleri cezalandıracak olan Sen’sin. Allah’ım kabirlerimizi cennetten bir bahçe, berzah alemini dinlenme yeri, haşr meydanını gölgelik, mizanda sevabımızı ağır, cennette mekanımızı ali eyle.  

        Ey Allah’ım! Sen Rahman ve Rahimsin.  Rahman olarak bu dünyada bizleri en güzel şekilde yarattığın ve yaşattığın gibi; bizleri ahirette de tekrar hayat verip diriltecek olan Sen’sin. Bu dünyada iken San’a iman ettik, hiçbir şeyi San’a ortak ve şirk koşmadık. Elimizden geldiği kadar ibadet ve kulluğumuzu yaptık, fakat bunlar ebedi hayat için yeterli değil. Ey Allah’ım!  hata, kusur ve günahlarımızı ört, eksiklerimizden dolayı bizleri sorguya çekme. Ey Allah’ım Sen Rahimsin, merhametine ve bağışlamana sığınıyoruz. Bizleri affet, bizleri bağışla. Sen’den başka sığınacak yerimiz yok,  bizleri Cennetinle ödüllendirdiğin kullarından eyle.

مالك يوم الدين

Allah, din (ahiret) gününün sahibidir.

        Ey Allah'ım! din gününün sahibi sensin. Biz dünyada iken San’a iman ve ibadet ettik, Uluhiyetini kabul ettik. Bizden olmayanlar ise Senin dinine, kitabına ve peygamberlerine iman etmekten uzak durdular. Bunlar yeryüzünde ilahlaştırdıkları insanları ve cansız varlıkları putlaştırarak onlara tapınmakta, onların inanç ve düşüncesini benimsemekte ve onların yolunda  gitmek için ‘’and’’ içmektedirler. Bunlar San’a iman eden kullarına da karşı gelmekte, Sen'in kullarını dinlerinden uzaklaştırmaya çalışmaktadırlar.  Cebri, keyfi ve küfri uygularlar ile  kendilerine tabi olmamızı istemektedirler. Onlar bu dinsizliği ve zulmü yaparken kendi batıl davalarını gizlemekte ve kendilerinin ‘’ıslah ediciler’’ olduğunu söylemektedirler. Allah’ım bizleri bu kafirlerin ve munafıkların şerlerinden muhafaza eyle. Din gününün sahibi kim ise; ben bu dünyada Ona iman ve itaat ettim. Din gününde sözü geçmeyenin bu dünyada hükmü de geçmez. İman etmeyen haindir, hain ise merduttur. Allah’ım Sen’in reddettiklerini biz de reddediyoruz, Sen’in sevdiklerini biz de seviyoruz.

          Ey Allah’ım!  Hak ve batılın ayrıldığı din günü olan ahirette aynel yakin olarak gözümüzle hak ve hakikatı gördüğümüzde: Ey itaat eden kullarım! buyurun Cennetime diye davet ettiğin kullarından olmak istiyoruz, bizleri yüz üstü bırakma Allah’ım.  Keşke toprak olsaydım da hiç dirilmeseydim diyenlerden eyleme Allah'ım…Keşke dünyaya tekrar dönsek de bir daha yaşasaydık diyenlerden de eyleme  Allah'ım! …veya; eyvah! bütün ömür sermayemiz yok oldu gitti, diyenlerden de olmak istemiyoruz, Allah’ım. Biz inanıyoruz ve ümit ediyoruz ki; Kıyametin o dehşetli gününde Sen’den başka sığınacak yerimiz ve bizi kurtaracak kimsemiz yok. Bunun için diyoruz ki: Allah’ım! haşr gününde bizleri Peygamber efendimizin(sav) şefaatine mazhar olanlardan ve ‘onun ‘’Hamd Sancağı’’ altında gölgelenlerden eyle.

اياك نعبد واياك نستعين

(Ey Allah’ım) Biz yalnızca Sana ibadet eder ve yalnızca Sen’den yardım dileriz.

         Ey Allah’ım! ‘’Biz ancak San’a ibadet ederiz ve ancak Sen’den yardım dileriz.’’ ayetini okuyan bir kul olarak, ben olmaktan çıkıyoruz. Buradaki ‘’biz’’ ifadesi ile bir anda kıbleye yönelen, ‘’Allahu Ekber’’ diyerek kıyama duran büyük bir cemaatin üyesi oluyoruz. Milyonlar, belki de milyarlar dil ile Rabbimize imanımızı ve teslimiyetimizi arz ediyoruz. Böylece  sarsılmaz bir bağ ile manevi alemde birbirimizle kenetlenerek kuvvetli bir ‘’hablul metin’’ oluşturmaktayız. Bu gün yeryüzünde tanımadığımız halde  iman bağı ile bağlı olduğumuz bütün Müslümanlar beş vakit namazlarında Fatiha-i Şerif okuduklarında bu ortak duaya katılmaktadır. Dünya Müslümanları olarak bu birlikteliğimizden oluşan iman kardeşliğimizin derecesi nerede… müslüman olmayanlar ile işbirliği yaparak Müslüman kardeşine tuzak kuranların  esfel-i sefaletleri nerede? Bunun için Yüce Allah ‘’Mü’minler ancak kardeştir.’’ buyuruyor. Bu ayet Müslümanlar’ın ancak kardeş olabileceklerini, kardeşliğin dışında düşmanlığa sebep olacak durumlardan kaçınılmasını bizlere emrediyor. Mü’min kardeşlerimiz için yaptığımız bu dualaşma Ahirette bizi birbirimize şefaatçi yapacaktır.

اهدنا الصراط المستقيم 

 Allah’ım bizi dosdoğru yola, kendilerine nimet verdiğin kimselerin yoluna ilet.  

       Ey Allah’ım! ‘’Kendilerine nimet verdiğin kimselerin yolu gibi, bize sırat-ı müstakim üzere hidayet ver’’ Dalalette oldukları için gazabına uğramış olanların yoluna bizi götürme.’’   Bu ayette  Allah’u Teâlâ öncelikle bizlere sırat-ı müstakim denilen Allah’ın yoluna yönelmemizi ve dua ederken de bu yol için dua etmemizi istiyor. Yüce Allah ‘’kendilerine nimet verdiğimiz kimseler derken;  Sırat-ı müstakimin, başta Peygamberler olmak üzere Onların getirdiği İlahi Kitabların tarif ettiği yol olduğunu bizlere öğretiyor. Bu yol ‘’Cadde-i Kübra-İ İslamiyye’’ diye tarif edilen başta Peygamberler, Onlara iman edenler, ve onların yollarını bizlere gösteren kilometre taşları olan Selef-i Salihin dediğimiz evliyalar ve ulemalardan oluşan nurani bir yoldur. Bu yol  şaşmaz ‘’sevad-ı azam’’ yoludur, bu yol ‘’hablullahtır’’ Yani; bu yol Allah’ın ipine sımsıkı  sarılan Ümmetin yoludur. 

     Sırat-ı Müstakimde aynı zamanda insanlara verilen üç temel iç güdünün kontrol edilmesine, ‘’ifrat ve tefritten’’ kaçınılmasına ve orta yol olan ‘’vasat’’ üzere yaşamaya da işaret edilmektedir. Bunlar: Kuvve-i Akliye, Kuvve-i Gazabiyye, Kuvve-i  Şeheviyedir.

*Kuvve-i Akliye: Aklın ifrat ve tefritten uzaklaşarak ‘’Hikmet’ ile kavramasıdır.

*Kuvve-i Gazabiye: İnsanın meşru haklarını koruyabilmesi için ‘’Cesaret ve adalet’’ ile hareket etmesidir.

*Kuvve-i Şeheviyye: İnsanın yemede, içmede, istek ve arzularında ‘’Helal ve iffet’’ dairesinde hareket etmesidir. Allah’ım bizi Ahir Zaman Peygamberinin ümmetinin özelliği olan ‘’vasat’’ ölçüsü ile yaşayan kullarından eyle.

صراط الذين انعمت عليهم غير المغضوب عليهم ولا الضالين

Allah’ım bizi gazaba uğrayanların ve sapıkların yoluna götürme.

          Ey Allah’ım! Bizi dalalette oldukları için gazabına uğrayanlardan eyleme. Yani Sen’in dinine, kitabına, peygamberine, ezanına ve camine  karşı gelen kafirlerden ve munafıklardan eyleme. Peygamberlerine ve İman eden kullarına zulmettiklerinden dolayı bu dünyada iken  gazabına uğrayan kafirlerin, münafıkların, sapıkların ve putperestlerin yoluna bizleri götürme. Allah’ım bizleri Sen’in mülkünde San’a isyan ve inkar içerisinde olan keferelerin ve munafıkların yoluna götürme. Onlar ki; nasıl bu dünyada helak olmuşlar ise ahirette de onların bir kurtarıcısı olmayacak. Bizlerin ise; Rabbi, Mevlası Sen’sin. Bizleri himaye eden koruyan ‘’Hafız’’ sensin.  Allah’ım bizleri insan ve müslüman olarak bu dünyada yaşattığın gibi ahirette de kendilerine nimet verdiğin kulların ile Cennetinde yaşat. Gazabına uğrayarak Cehennemlik olan kefere ve fecerelerden bu dünyada bizi uzak tut. Cennet ile Cehennem birbirinden ne kadar uzak ise; bizi ve soyumuzdan gelenleri onlardan uzak tut. Bizi onların fitne ve fesadından koru.

  Ey Allah’ım kulun ve halilullah’ın olan Hz İbrahim (as)in duası ile niyazımı bitiriyorum:  

“Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul eyle.” “Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, ana babamı ve inananları bağışla.”

Amin… ve min-ellahit-tevfik.