Bir asırdan fazladır eğitimde iki yakamız bir araya gelmiyor. Masum melekler halinde okula ilk adımlarını atan yavrularımız, büyüdükçe daha karamsar, daha hırçın bir hal alıyor. Eğitim yolculuğu, kemale doğru bir seyir izlemiyor. İlim, hilim ve vakara vasıtalık etmiyor. Topluma ışık saçması gereken ilim yuvalarımızın kapılarında güvenlik güçleri nöbet tutuyor. İktidar, bakan, program değişiklikleri; konferanslar, paneller, sempozyumlar durumun ıslahına yetmiyor.

Bize göre bu sorun, eğitimin odağındaki varlığın, yani insanın yanlış veya eksik tanımlanmasından kaynaklanıyor. Zira insan nasıl tanımlanırsa ona göre konumlandırılır. Nasıl konumlandırılırsa ona göre ihtiyaçları belirlenir ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda eğitilir. İnsanı, parçası olduğu evren kompozisyonundan bağımsız tanımlamak mümkün olmadığına göre insanın tanımını ve onun için biçilen eğitim modelinin kodlarını ise toplumların ontolojik gerçeklik karşısındaki tavırları, yani hayat felsefeleri belirliyor.

YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ...