Doğan, açıklamasında, böyle bir günün “Dil bayramı” olarak kutlanmasının yanlışlığı üzerinde durdu ve Dil Devrimi sürecinde Türkçenin yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarılması iddiasının ortaya atıldığını, fakat günümüzde dilimizin tam manasıyla yabancı dillerin boyunduruğuna sokulduğunu belirtti.

“Bugün sokakta rastlanan yabancı isimli tabelalar herkesi rahatsız ediyor. Çünkü onları herkes görebiliyor. Günlük dilde kullanılan yabancı kelimeler sürekli artıyor, bundan da şikâyetçiyiz. Oysa, asıl felaket akademik dildedir, ilim dilindedir. Bunun için üniversitelerde hazırlanan tez isimlerini gözden geçirmek yeterlidir.

“Çok boyutlu lineer ve lojistik regrasyonda robust ve sparse tahmin metodlarının zooteknide kullanımı”.

“Yüksek İşlevli Otizm ile Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Tanısı Almış Çocukların Dilsel Becerilerinin Bilişsel Gelişimleriyle İlişkisi Üzerine Bir Gözlem.”

İki örnekten birincisi, üniversitelerimizin fen bilimleri alanında yapılan bir tezin başlığı, ikincisi bir dilbilimi tezinin başlığı…Hakikat yoruma gerek bırakmayacak kadar ortada!

Devlet milletin diline sahip çıkmalı; resmi metinler, kanunlar, yönetmelikler yoluyla yabancı kelime girişine engel olunmalıdır. Millî Eğitim Bakanlığı ders kitaplarında sözlüklerde bulunmayan uydurma kelimelere yer vermekten vaz geçmelidir.

          Türkçe dil devrimi ile yabanca dillerin boyunduruğuna sokuldu!

Dil bayramının kaçıncı yılındayız? Dil Devrimi savunucularına soruyoruz: Boyunduruğunuzla mutlu musunuz?

Dil Bayramı, yüzyıllarca konuşulan, yazılan, büyük edebiyatçılarımızın şaheserlerini yazdığı dile karşı bir harekettir. Yûnus Emre’den başlıyarak büyük eserler ortaya koyan şairlerimize yazarlarımıza karşı bir tavırdır.

Türkçemizin altı asrını dolduran Süleyman Çelebi, Fuzulî, Bâkî, Nabî, Nef’i, Nedim, Şeyh Galib, Âşık Ömer, Karacaoğlan, Sinan Paşa ve Evliya Çelebi başta olmak üzere klasik dönemin büyük şair ve yazarlarıyla birlikte modernleşme devrinin büyük isimlerine Mehmed Âkif’e, Yahya Kemal’e, Refik Halit’e, Ahmet Haşim’e, Ömer Seyfeddin’e, Necip Fazıl’a, Sabahattin Aliye, Ahmet Hamdi Tanpınar’a ve yirminci yüzyılımızın diğer büyük edebiyatçılarına saygısızlıktır. 

Bir dilin bayramı o dille yazılan abidevî eserlerle kutlanır. Yûnus Emre ve Fuzulî başta olmak üzere büyük klasik şairlerimizin divanları, mesnevileri, Tazarruname, Seyahatname…gibi eserler kendi dönemlerinde bizim dil bayramımıza vesile olmuştur. Safahat, Kendi Gök Kubbemiz, Huzur, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Küçük Ağa gibi şaheserler 20. Yüzyılda köklü Türkçenin bayramlarını bize idrak ettirmiştir.

Dil Devrimi’nin muhtevasına uygun bir şaheser bugüne kadar ortaya konulamamıştır, dolayısıyla bu dilin bayramı da olmaz! Bu sahte bayramlarından vaz geçip, dilimizin bugünkü perişan durumu üzerinde düşünmeli ve köklü medeniyet dilimizin sürdürülmesi için bütün gücümüzle çalışmalıyız.