Üç yıl önce ünlü otomobil markalarından birinin servisinde çok sayıda mühendis ve teknik personele liderlik eden bir yöneticiyle tanıştım. Kahvelerimizi yudumlarken “Hoca’m, ben ilkokul mezunuyum.” dedi. Şaşırdım. Kısaca hikâyesini anlattı: “İlkokulu bitirdikten sonra çırak olarak bir tamirhanede çalıştım. Askere gittim. Döndüğümde bu servise girdim. Kademe kademe ilerledim. Usta, ustabaşı, şef derken bulunduğum alanın yöneticisi oldum. Yöneticiliğe başlayınca ortaokul ve liseyi dışarıdan bitirdim. Mezuniyetim söz konusu olduğunda ‘İlkokul mezunuyum’ diyorum.” Alanında yetkin; tutum ve davranışları, beyefendi kişiliği, konuşmaları, kullandığı iletişim dili örnek ve takdire değer. Cemiyet meselelerine kafa yoran duyarlı bir şahsiyet.

Konuşmasından üniversite mezunu olanlar dâhil bazı çalışanların tutum ve davranışlarından rahatsız olduğu izlenimi edindim. Temel amaç ve ana araç hâline getirilen diplomanın başarılı olmak, terfi etmek/ettirilmek için yeterli olmadığını düşündüm. Günümüzde her ne kadar akademik başarıya odaklanılsa da altın bilezik dediğimiz “mesleğin, mesleki eğitim ve gelişimin, yeteneklerin keşfedilmesi ve keşfettirilmesinin, girişimci ruh ve cesaret kazandırılmasının; azim, gayret ve becerinin ne kadar önemli olduğunu” daha iyi belledim.  Elbette bunların yanında “karakter, sebat ve kanaat” de önemli. En azından bu yabancı şirkette bunlara dikkat ediliyor.

Bu görüşmeden sonra alanım olan edebiyat sahasında ‘günümüzdeki bakış açısıyla, yaptığı görevler ve çalışmalar için uygun diplomaya sahip olmadığını’ düşünebileceğimiz şahsiyetleri araştırmaya başladım. Diploma mı, yetenek ve girişimcilik mi önemliydi? Diploma veya yeterli diploma olmasa da iş güç sahibi olunuyor muydu?

Gördüm ki edebiyatımızın tanınmış simalarından şair-yazar Yahya Kemal Beyatlı, ilkokul/ortaokulu Üsküp’teki Yeni Mektep ve Mekteb-i Edep’te okumuş; lise öğrenimini Üsküp, Selanik, Vefa idâdilerinde sürdürse de mezun olamamış; Fransa’ya giderek Paris Meaux Koleji, École Libre des Sciences Politiques, Sorbon Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü ve Edebiyat Fakültesi’ne devam etmiş, ancak hiç birinde mezun konuma gelemediğinden diploma alamamış. Çok iyi Fransızca öğrenen, sanat ve tarih kültürü, medeniyet tarihi, Batı edebiyatı, Türk edebiyatı, Türk tarihi, Türk dili, millî kültür, musiki, tiyatro alanlarında kendini yetiştiren Beyatlı, herhangi bir diplomaya sahip olmamasına rağmen öğretmenlik, üniversite hocalığı, Lozan’da müşavir delegelik, TBMM’de beş dönem milletvekilliği; Varşova, Madrid, Lizbon elçiliği ve Pakistan büyükelçiliği görevlerinde bulunmuş.

Meşhur hikâyecilerden Sait Faik Abasıyanık, Adapazarı İdâdisi’nde iki yıl okuyup İstanbul Erkek Lisesi’ne geçiş yapmış, disiplin suçu nedeniyle gönderildiği Bursa Erkek Lisesi’ni bitirmiş. Başladığı Darülfünun (İstanbul Üniversitesi) Edebiyat Fakültesi’ni bırakarak yabancı dil öğrenmek için gittiği Fransa’da Champollion Lisesi ve Grenoble Üniversitesi’nde edebiyat eğitimi almış. Hiçbir okuldan mezun olmadığı için diploma alamadan yurda dönmüş; Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği, babasının verdiği sermaye ve iflasla sonuçlanan zahire ticareti, adliye muhabirliği, balıkçılık yapmış. Çok iyi Arapça ve Fransızca bilen yazar, Mark Twain Derneğince 1953’te çağdaş edebiyata hizmetlerinden dolayı onur üyesi seçilmiş.

Düşünür-yazar Ziya Gökalp, sonradan tamamladığı lise öğrenimini yarıda bırakarak Arapça, Farsça, Fransızca öğrenmiş; Mülkiye Baytar Mekteb-i Âlîsi’ne kaydolmasına rağmen bazı nedenlerden dolayı eğitimini tamamlayamamış; küçük memuriyetler, Fransızca öğretmenliği, milletvekilliği gibi görevlerde bulunmuş.  

Şair-yazar Necip Fazıl Kısakürek, Darülfünun Felsefe Şubesi’nde başladığı yükseköğrenimini tamamlamadan devlet bursuyla gittiği Fransa’da Sorbonne Üniversitesi’nden diploma almadan yurda dönmüş; bankalarda müfettişlik ve muhasebe müdürlüğü, öğretmenlik, üniversite hocalığı, yayıncılık yapmış.

Romancı Hüseyin Rahmi Gürpınar, Mülkiye Mektebi’ni hastalığı nedeniyle tamamlayamamış, memurluk, gazetecilik, milletvekilliği; Mekteb-i Hukuk’tan ayrılanlardan şair Mehmet Emin Yurdakul, çeşitli kamu görevleri ve milletvekilliği; roman-hikâye yazarı Refik Halit Karay, çeşitli memurluklar, yöneticilikler,  öğretmenlik, gazetecilik; romancı ve diplomat Yakup Kadri Karaosmanoğlu, gazetecilik, büyükelçilik, milletvekilliği; edebiyat tarihçisi, yazar, devlet adamı M. Fuat Köprülü, kendisini yetiştirerek öğretmenlik, üniversite hocalığı, milletvekilliği, bakanlık yapmış.

Şair Faruk Nafiz Çamlıbel, Tıp Fakültesi’ni bırakarak öğretmenliğe başlamış; uzun yıllar edebiyat öğretmenliği yaptıktan sonra siyasete atılmış. Yazar, eleştirmen Nurullah Ataç, bir süre devam ettiği Darülfünun Edebiyat Bölümü’nden ayrılıp kendi çabasıyla Fransızca öğrenerek Fransızca öğretmenliği, tercümanlık, çeşitli memuriyetler ve TDK yayın kolu başkanlığı yapmış; emekliliğine kadar Cumhurbaşkanlığı tercümanlığında bulunmuş.

Şairlerden Ahmet Muhip Dıranas, Hukuk ve Edebiyat fakültelerini; Cahit Sıtkı Tarancı, Mülkiye Mektebi, Yüksek Ticaret Okulu ve Paris’teki Sciences Politiques gibi okulları; Orhan Veli, İÜ Felsefe Bölümü’nü yarıda bırakmış. Dıranas; memurluk, sanat yönetmenliği, çeşitli kurumlarda başkanlık ve yönetim kurulu üyeliği; ticarete atılan Tarancı sonradan memurluk ve tercümanlık; Orhan Veli ise memurluk yapmış.

Romancı Tarık Buğra, İÜ Tıp, Hukuk ve Edebiyat fakültelerine devam ettiyse de hepsini yarıda bırakıp gazetecilik ve yazarlık; şair ve yazar Abbas Sayar, İÜ Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden ayrılıp öğretmenlik; şair-yazar Attila İlhan, İÜ Hukuk Fakültesi’ndeki eğitimini tamamlayamayıp gazetecilik; şair Can Yücel, AÜ Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nden ayrılıp spikerlik, turist rehberliği, çevirmenlik;  yazar Gülten Dayıoğlu, Hukuk Fakültesi’ni bırakıp öğretmenlik, yazarlık; şair Ülkü Tamer, Gazetecilik Enstitüsü’nden ayrılıp tiyatro oyunculuğu, dergi yönetmenliği, çevirmenlik yapmış.

Lise öğrenimini yarıda bırakanlardanyazar Mehmet Seyda, Pertevniyal Lisesi’nden ayrılıp memurluğa; romancı Kemal Tahir ise Galatasaray Lisesi’ndeki eğitimini bırakarak önce kâtipliğe, sonra gazeteciliğe başlamış. Hastalığı ve ailesinin geçim sıkıntısı nedeniyle Vefa İdâdisi’ndeki lise eğitimini yarıda bırakan yazar Peyami Safa, kendini bir kültür insanı olarak yetiştirmiş, öğretmenlik, memurluk, gazetecilik yapmış.

Ortaokul öğrenimini yarıda bırakan romancılardan Yaşar Kemal, ırgat kâtibi, ırgat başı, traktör şoförü, kontrolör, vekil öğretmen, arzuhalci; Orhan Kemal ise bulaşıkçı, matbaa ve çırçır işçisi olarak çalışmış.Huzur romanıyla tanınan yazar Şule Yüksel Şenler, ortaokulu bıraktıktan sonra bir süre terzide çalışıp ardından gazeteciliğe başlamış.

Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi) mezunlarından Hamdullah Suphi Tanrıöver, öğretmenlik, üniversite hocalığı, Millî Eğitim Bakanlığı, büyükelçilik ve yedi dönem milletvekilliği; şair Tevfik Fikret de memurluk, öğretmenlik, yayın yönetmenliği, gazetecilik, okul müdürlüğü yapmış.

Şair Ümit Yaşar Oğuzcan, Eskişehir Ticaret Lisesi’nden mezun olduktan sonra Türkiye İş Bankası’nda çalışmaya başlamış, Halkla İlişkiler Müdür Yardımcısıyken emekli olmuş. Oyun yazarı Hasan Nail Canat, imam hatip lisesinden mezun olduktan sonra fabrikalarda çalışmış, tiyatrolarıyla tanınmış. Yazar Ahmet Rasim; Darüşşafaka İdâdisi’nden mezun olmuş, bir süre Posta ve Telgraf Nezareti’nde memurluk ve milletvekilliği yapmış, geçimini yazarlık/gazetecilik yaparak sağlamış. Süleymaniye Kız Numune Mektebi mezunu yazar-mütefekkir Samiha Ayverdi, özel dersler alarak yetişmiş, Fransızca öğrenmiş, sivil toplum kuruluşlarında kuruculuk veya üyelik yapmış.

Hikâye-roman yazarı Tarık Dursun, ortaokulu bitirdikten sonra hayata atılıp çalışmaya başlamış. Yavuz Bahadıroğlu ismiyle tanınan ve yüzlerce eser kaleme alan Niyazi Birinci de ortaokul mezunu olup gemicilik, balıkçılık, çay eksperliği, muhabirlik, istihbarat şefliği,  gazetecilik, yayın ve şirket yöneticiliği yapmış.

Yazar Kemalettin Tuğcu, okula gitmemiş, özel ders almamış, kendini yetiştirip Fransızca öğrenmiş; yayınevi ve dergi sekreterliği, arşiv şefliği, idare ve yayın müdürlüğü yapmış. Hikâye-roman yazarı Memduh Şevket Esendal da düzenli bir eğitim görmemiş, kendisini yetiştirerek Arapça, Farsça, Fransızca öğrenmiş; politikaya atılmış, elçilik, öğretmenlik, gazetecilik, milletvekilliği yapmış. Türkü olarak iyi bilinen Mihriban’ın şairi Abdurrahman Karakoç, ilkokul mezunu; unutulmazlardan halk şairi Âşık Veysel’inhiçbir diploması yok.

Bu araştırmayı yaparken aklıma Gaziantep Şahinbeyli makine imalatçısı Mennan (Aksoy) Usta, hayırsever iş adamı Sakıp Sabancı, Harvard Üniversitesi’ni bırakan Microsoft’un kurucusu Bill Gates, aynı üniversiteden atılan Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg, Reed Üniversitesi’ni akademik hayatın disiplinine uyum sağlayamadığı için bırakan Apple’ın kurucusu Steve Jobs da gelmedi değil.

Bu örneklerden pek çok ünlünün gerekli diplomaya sahip olmadan yetenek, beceri ve girişimcilikleri sayesinde çok önemli başarılara imza attıkları anlaşılmaktadır.

Üniversite, lise, ortaokul öğrenimlerini yarıda bırakan veya ilkokul, ortaokul, liseden sonra üst öğrenime devam etmeyen bazı tanınmış yazar/şair/edebiyatçılarımız da ilgi, yetenek ve becerileri doğrultusunda, özellikle okuyarak “dil, edebiyat, tarih, sanat, yabancı dil, basın, yayın, meslek” alanlarında kendilerini geliştirip gazetecilik, dergicilik, editörlük, matbaacılık, yayıncılık, öğretmenlik, üniversite hocalığı, çeşitli memuriyetler, kamu kurumları ve özel sektörde yöneticilikler, politikacılık, milletvekilliği, bakanlık, diplomatlık, ticaret, sanat yönetmenliği… yaparak hayat mücadelesini ‘imkansız sanılanı başararak’ sürdürmüşlerdir.

Yaşadıkları dönemin şartları farklı olsa da bu şahsiyetler, günümüzde gerekli diplomaya sahip olmadıkları için yapamayacakları iş, memuriyet ve görevleri pekâlâ yapmışlar; yaptıkları işlerin yanında yazarlık, şairlik ve edebiyat alanlardaki diğer çalışmalarıyla önemli izler bırakmışlardır.

Sonuç olarak; bir araç olan diplomayı amaç hâline getirmeden, yeteneklerin diplomadan daha önemli olduğu bilinciyle çocuklarımıza “okumanın, azmin, gayretin önemini; kendini yetiştirip geliştirmeyi, yeteneğini keşfettirmeyi/keşfetmeyi, dil öğrenmeyi, buluş gücü edinmeyi, girişimci ve cesur olmayı, çözüm odaklı düşünmeyi, hayatın mücadeleden ibaret olduğunu” özümsetip psikolojik sağlamlıklarını güçlendirebilirsek hem birey hem toplum olarak eğitim adına önemli kazanımlar elde edeceğimize inanıyorum. Bu altyapı oluşturulduğunda diploma zaten doğal sonuç olacaktır. Ancak diploma uğruna çocuklarımızın azimlerini, gayretlerini, yeteneklerini, girişimcilik ruhlarını tahrip ediyorsak bu hiç sağlıklı değil!

Mustafa USLU