Sabah ezanı ile yola düştüm.

Eski mahallemin camiinde sabahı kıldıracağım.

Babamdan miras baston yoldaşım.

İkiyüz metre ileride aşağıdaki safta gördüğünüz mübarekle karşılaştık.

Gâh önüme geçer.

Gâh hizamda yürür.

Bazen arkada kalır.

Bazen on metre ileride gider.

Altı yüz metre sonra camideyiz.

Merdivenlerde ben'i bekliyor.

DEDİM'Kİ:

Burada kal çıkışta gideriz.

Kaldı.

Vakit geldi benimle beş kişi farzı edâ ediyoruz.

Henüz Fatihayı yarıladım.

Biz'im yoldaş önümden aheste aheste volta atmaya başlamasınmı.

Tahiyyatta dördüncü voltasını atıyordu.

Selamla birlikte şu resimde gördüğünüz yerde yerini aldı.

Bakarmısınız Allah lillah aşkına.

Ben haşr sûresinin son kısmını okurken işte böyle oturdu.

Ben hayvanların kendi lisân-ı halleri ile Allah'ı tesbih ettiklerine inanırım.

Fakat namaz kıldı, oruç tuttu gibi sözlere pek inanmam.

Namaz bitti yolculuk zamanı.

Fakat biz'im yoldaş hiç oralı değil.

Cami sıcak geldi galiba.

Yahu hadi gidelim.

Caminin içini turluyor.

Gödetli müezzin amcaya havale ettim kendisini.

O yalvarıyordu ben çıkarken.

Pisi pisi pisi gel.

Gel pisi pisi pisi pisi gel.

Tahminim:

Öğle namazında pişi var sanıyor.

Öğleye de gideyim bakayım.

Sandığı gibi mi durum.

Kalın sağlıcakla..

İyi pazarlar herkes'e...

Mustafa UYSAL

Emekli İmam Hatip.