Her ne kadar altı ay iktisat tahsili yapsakta;
Öyle bir iddiada bulunamam.
Fakat tümüyle boş biride değilim gibi.
En azından veriler onu gösteriyor bana.
Yedi yaşında köyde dedemin öküzlerini güderek başladım aile bütçesine katkı vermeye.
Şimdi yetmiş bir (71) yaşımda boşta gezer olsamda:
Ekonomi konusunda iddialı sayarım kendimi.
Emekçi halktan biri olarak başladım hayata.
Kısaca yapmaya çalıştığım işler:
Kışları okul yazları soluksuz emek işçiliği.
Şimdi şimdi öğrendiğime göre bizim okulun çoğunluğu öyleymiş.
Bulgurhanede amelelik.
İnşaatlarda amelelik.
Odun deposunda baltacılık.
Taş ocağında işçilik.
Semt pazarında ticaret.
Derken memuriyet.
Mustağmel mobilet ticareti.
Evde yorgan dikimi.
Örgü makinesi ile kışlık iç giyim imalatı.
Yaşım otuz beş olduğunda:
Üstü ağaç ve kamış örtü,
toprak damlı evim olmuştu.
Sekiz pencerenin beşine pencere takabilmiştik.
Üçünde tuğla örülüydü.
Olsun fakat kirada değildim.
Kabir gibi olsun, kendinin olsun denirdi o zamanda.
O tarihten sonra işime yoğunlaştım.
Emek işçiliği yapmadım.
Ufak tefek ticaret yapmaya çalıştım.
İlk atandığım köyde hazırladığım hutbelerim var.
Gerçi fazlasıyla tuhaf geliyorlar ama.
Çünkü "adil düzen" bülteni gibiler.
Olsun emek ürünü en azından.
EKONOMİSTMİYİM e gelince.
Şu anda her şeye rağmen cari açık vermiyorum.
Her ne kadar fazla da veremiyorsamda.
Yâni denk bütçe sayılır bizimki.
Dile kolay.
Altı çocuğun tamamı lise, üçü üniversite mezunu.
Torunlarla beraber şu anda bizim köye denk nüfus var civarımda.
Söylemesi ayıp:
( niye ayıp onu'da bilmiyorum ya)
Oturacak kadar evimiz, onbeş yaşında yürüyen arabamız var.
Denk bütçe meselesine gelirsek.
Biz eski Erbakancıyız.
Denk bütçe biz'im işimiz.
Biz'de hayalin hududu yoktur.
O konuda iddialıyızdır.
Sonra biz ayağını yorganına göre uzatan nesiliz.
Kasaba minnet etme diyerek büyüdük biz.
İşten artmaz, dişten artar dendi biz'e.
Hazıra Hasan dağı olsa dayanmaz'ı iyi bilir bizim nesil.
Arabanın kontağını görünmeze atarız ve bulamayız yerine göre.
Pastırma sucukla görüşmeden yıllar yılı yaşarız biz.
Bulgur, patetes biz'i bilir biz'de onları.
Gerçi onlarda şu sıralar pek tanıdık gibi durmuyorlar ama.
Bir şekilde geçinmek zorundayız.
Bütçe denkleştirmek israf musluğunu sonuna kadar kapatmakla olur inancındayım.
Efendim "başkaları zevk-ü sefa içinde yüzerken" denebilir.
Doğrudur.
Kaz büyük yumurtluyor diye tavuk da kendini harap edecek değil.
Ben'im adıma gelen faturalar ben'im cebime bakıyor.
Ben onu bilir onu derim.
İki tüyo verip bitireyim.
Geceleri ampulleri söndür, tlf.nun ışığı ile idare et.
Sofradan çorbayı eksik etme sıcak tutar.
Nasıl sizce ben bir ekonomist sayılırmıyım.?
Sağlıcakla kalın.
Mustafa UYSAL
Emekli İmam Hatip.
Kişi anne - babasını nasıl seçemiyorsa dünyaya geldiği aile ortamını ve yaşam kalitesini de aynı şekilde belirli bir süre seçemiyor. Kendi kararlarını kendisi alabilecek duruma gelinceye kadar yaşamı devam ediyor. Kendi kararlarını alabildiği dönemde yine geçmişteki yaşadıkları, alacağı kararlarda mutlaka etkili olur. İnsanca yaşamanın haricinde, kaliteli bir hayat yaşamak herkesin hakkı. Doğal olarak kalite anlayışı kişinin hayata bakış açısına göre de değişir. Örneğin bir kişi düşünün ki kazanma hırsı ile istediği okullarda okumuş, kariyerli işlerde çalışmış, çok para kazanmış ve kazandığı para ile sakin bir göl kenarında, küçük bir dağ evinde ailesi ile yaşamak ve balık tutarken dinlemek tek hayali. Diğer tarafta tek sahip olduğu küçük bir dağ evi ve ailesi ile balık tutarak geçimini sağlayan bir kişi. Her ikisi de sakin bir ortamda bir dağ evinde ailesi ile balık tutuyor. Yaşam kalitesi: Hayattan nasıl keyif aldığın ve mutlu olduğun anlara bağlıdır.
Ekonomi kısmına gelince…
Doktor, öğretmen, mağaza sorumlusu, fabrika işçisi veya üniforma giyen bir görevli düşünün. Toplumu oluşturan farklı sosyo-ekonomik seviyelerde olan insanların aynı harcamaları yapması beklenemez. Beklenemediği gibi insanlardan tasarruf yapmaları istenirken de biraz makul ve mantıklı olmak lazım. Akşam elektriği kapat, TV ışığında otur, tatile yazın değil kışın çık, banyoda 4 dakikadan fazla kalmayın, saçlarınızı havlu ile kurutun demek akıl tutulmadır. Alım gücünün düşük olması sebebi ile borçlar ile boğuşan insanlar ile dalga geçmektir. Bizim insanımızın akla değil kaliteli ve insanca yaşamaya ihtiyaçları var. Bu yaşam kalitesini sunmakta Yöneticilerin görevidir. Yaşam kalitesine gelince; çalışan insanlar yılda üç-beş gün çalışma ortamından uzaklaşıp, ailesi ile tatil yapamıyor. Ayda bir defa da olsa ailesi ile pikniğe veya bir lokantaya gidip yemek yiyemiyor. Bir hafta sonu ailesi ile dolaşıp hoş vakit geçiremiyor. Bütün bunlardan geçtik, çocuklarına bayramlarda yeni kıyafet giydirmenin mutluluğunu dahi yaşatamıyor. Kısacası eşinin ve çocuklarının taleplerini karşılayamadığı için yüzlerine bakmaktan utanıyorsa ki utanması gereken onlar değil. Yaşam kalitesinden de bahsedemeyiz…
Benlik davasını bırak
Muhabbetten olma ırak
Sevgi ile dolsun yürek
Hoşgörülü olmaya bak…
Yunus Emre
Fakat bizim itibarimiz ne olucak ampulleri sondurur isek
İtibardan tasarruf olmaz...
Hic yakistiramadim size
Mevcut enflasyonu hukumet kendi elleriyle
Biz tercih ettik buyuyoruz yuksek ihracat diyerek soylerken
Garibanin yediginden ictiginden tasarruf yapincaya kadar
Damadini ekonominin basina getirmeyecekti.
Padisahlik yok ulkede
Simdi de nas var diyerek enflasyonu bir yila yakin inkar ettiler simdi secim icin
Omer gibi olcklar karungibi degil...
1600 tl ev kirası
150 tl aidat ve bina temizlik gideri
1000 tl aylık pazar
2500 tl aylık market (Gıda,temizlik,vb.)
600 tl yaz kış ortalama doğalgaz
100 tl yaz kış ortalama elektirik
100 tl ortalama aylık telefon
60 tl aylık ortalama internet
50 tl yaş kış ortalama su
300 tl yaz kış ortalama 2 öğrenci okul
200 tl aylık ortalama sağlık
600 tl 1 aylık 2 öğrenci en düşük okul harçlığı
850 tl bir bebeğin aylık mama.bez.ve diğer giderleri.
500 tl bu ailenin aylık ortalama giyim giderini karşılamanız ve bunun yanında ben bu hayatı yaşıyorum demeniz gerekir. Hayat bununla bitmiyor ama ben yazmaya utandım… Ayrıca yazınızda ekonomik sıkıntıdan bahsederken sorumlusu yönetenler değilde ;vatandaşların savurganlığı, hesabını yapmadığı, ayağını yorganına göre uzatmadığı,gibi bir algı oluşturulmaya çalışılmış gibi bir his oluştu bende. Müslüman günah işlemekten korkandır.Herşeyi bilmemize gerek yok birazda haddimizi bilelim yeter…
Göz doygunluğu gönüle tesir edermiş.
Kanaatkar olanın herdaim hayatını huzur çevrelermiş.
Ne güzel anlatmışsınız.
Muhterem hocam!
Siz iyi bir ekonomiste taş çıkarttırırsınız.
Bizler geçmişi yaşadık ve neler çektik biliyoruz.
Ondan dolayı elimizdeki ve başımızdakiikerin kıymetini iyi bilmek lazım .
Sırtında yumurta küfesi olmayan basiretsiz ve vatansız haydutlara fırsat vermemeliyiz
Saygılarımla