NEDEN, kadınlara dokununca bozulan abdest yetim hakkına dokununca bozulmuyor?

NEDEN, Kur’an-ı Kerim'de tam 292 yerde geçen HAK kelimesini kimse terennüm etmiyor?

NEDEN, Kur’an-ı Kerim'de tam 130 yerde "salat" geçmesine ve 8-10 yerde "nüsuk" olarak tarif edilmesine rağmen tüm meâlciler salât kavramını "namaz" olarak çevirmiş?

NEDEN, biat peygamberlere bile şartlı iken, (Mümtehine-12) büyük bir çoğunluk şeyhine, liderine, partisine sorgusuz, sualsiz teslim olmuş durumda?

NEDEN, cennetle müjdelenen on Sahabe arasında Hz. Ebuzer ve Hz. Bilal yok?

NEDEN, İslâm tarihi Hz. Peygamber'in vefatından sonra hep iktidar savaşlarıyla dolu?

NEDEN, Kur'an Kursu, cami ve dindar sayısı arttıkça bizim imanımız ve teslimiyetimiz azalıyor?

NEDEN, Sahabe elindeki Kur’an yaprakları ile dünyaya meydan okurken bu din bugün iki milyarı aşan inananı ile gadre uğradı?

NEDEN, çoğunluğu demokrasi, doğruluk, hak, hukuk sananlar Hz. Lût ve Hz. Nuh'un çevresine bakmazlar ki? Onlar kaç kişiydi?

NEDEN, Hz. İbrahim tek başına idi? Çoğunluk neredeydi?

NEDEN, arı bal yapmam, güneş doğmam, gece kararmam, kış üşütmem, gündüz ışıtmam, koyun süt vermem, inek et vermem demiyor?

NEDEN peki, her şeyin hizmetine sunulduğu insan ona verilen en büyük nimet olan “AKIL” nimeti ile Rahman'ın halifeliği görevinden kaçıyor?

NEDEN, yukarıda saydıklarım ve bu konuda binlerce örnek verebileceğimiz Sünnettullah'ta hiçbir varlık reddetme imkânına sahip değilken insan kendine sunulan bu "özgürce" seçim hakkını kendi aleyhine kullanıyor?

NEDEN, ibadet denilince hepsi birbirine karıştırılarak, namaz, oruç, abdest, camiye, kiliseye veya havraya gitmek, günah çıkartmak, yağmur duasına çıkmak vb. akla geliyor?

NEDEN, din denilince akla hak, hukuk, adalet, işgaller, zulümler, tecavüzler, yoksulluk, yolsuzluk, sokak çocukları, özürlüler, açlar, susuzlar, giderek artan boşanmalar, dağılan aileler, işsizler, zam, zulüm, işkence, plansız şehirleşme, trafik, gecekondu, sanat, edebiyat, şiir, felsefe, müzik, sinema, tarih, tabiat, uygarlık vb. gelmiyor?

NEDEN, İslâm tek ve HAK din değil mi ki?

NEDEN, bütün iyilik ve güzellikleri Müslümanlar yapmaz?

NEDEN peki, bilim, teknoloji, sağlık, sanat, adalet ve insan haklarındaki güzellikleri biz değil de Yahudi ve Hıristiyanlar yapıyor?

NEDEN, onlar birlik ve barış içinde çalışırken biz sürekli birbirimizle uğraşıyoruz? Yoksa bizim dinimiz doğru din değil mi?

NEDEN, bizim dinimiz İslâm, tabi ki tek din ve doğru din dediğimiz halde her halimizle dinimizi yalanlıyoruz?

NEDEN, bizim gibi ülkelerde siyasetin girdiği yerden akıl, mantık, basiret, feraset, ahlak, vicdan ve iman çıkıp gidiyor geriye sadece hırs, öfke, kin, nefret ve düşmanlık kalıyor?

NEDEN, “din insan için” gönderilmişken, dinidarlar ise “insan din için” gönderilmiştir zannediyorlar?

NEDEN, “din insanı korumak ve mutlu etmek için” gönderilmişken, dinidarlar "dini korumaya ve dini mutlu etmeye" çalışıyorlar?

NEDEN, ateşe dayanıklı kefen üreten din bezirgânları üşüyen çocuklara sıcak tutan elbiseler üretemiyor?

NEDEN, her gün onlarca cenazeye rağmen, sönen onca ocağa rağmen, dağlanan onca yüreğe rağmen bu kanın durması; huzur ve sükûnetin gelmesi, barışın tesis edilmesi adına; asıl adı barış, esenlik, selâmet olan İslâm dini ve kendisini bu dinin temsilcisi sanan ne Diyanet ne herhangi bir cemaat ne bu amaçla kurulan STK’lar ve ne de herhangi bir topluluktan bir ses çıkmıyor?

NEDEN, İslâm “gönül kazanma” dini iken, “haşlama ve dışlama” dinine dönüştürüldü?

NEDEN, gönül alması gereken İslâm, etrafa korku saldı?

NEDEN, sevdirme dini olan İslâm, haddini bildirme ve sindirme dini oldu?

NEDEN, sevgi gösterisi olması gereken İslâm, gövde gösterisi oldu ve din olmakla hiçbir ilgisi kalmadı?

NEDEN kardeşim, şeyhinin bir anda bir yerden diğer bir yere uçtuğunu aynı anda birkaç yerde olabileceğini söylüyorsun da Fahri Kâinat Hz. Muhammed (S.A.V)’in Mekke’den Medine’ye giderken Peygamber olmasına rağmen mağarada üç gün saklandığını ve bir yere uçmadığını söylemiyorsun?

NEDEN, Hz. Musa suda yürüyemedi denizin yarılmasını bekledi?

NEDEN, Hz. Yakup bir anda oğlu Hz. Yusuf’un yanına, kuyuya gidemedi?

Kur’an denilince dinidarların aklına, Allah'ın insanlığa mesajı ya da bize sunduğu hayat tarzı değil de bir ölü kitabı, mezar kitabı, mevlit kitabı ya da dua kitabı akla geliyorsa!
Hatta Kur’an denilince akla ahenkli biçimde okunan ve mest olunan bir şiir veya şarkı akla geliyorsa! Kur’an’ın ilahi bir mesaj ve yasa kitabı olduğunu bilen ilahiyatçılar O’nu uygulamaktan çok; O’nun üzerinden bir paye ve konum kazanma yoluna gitmişlerse!
Neticede on dört asırdan beri Kur’an’ın ne olduğuna karar verememiş bir Müslümanlık ve Yaradan’ı zerre kadar önemsemeyen O’na inanmayan ama inanıyormuş gibi yapan bir gruptan başka bir şey değilse!

NEDEN ve KİMDEN ŞİKAYETÇİYİZ?

İslami zihin, bilgi ister evrensel bakış ister bağımsız düşünme yeteneği ister ve en önemlisi de biraz da bunları elde ettirecek akıl ister. Ezberi olan, bir fikre körü körüne bağlı olan, geleneksel anlayışından ödün vermeye yanaşmayan, geleceği yorumlamaktan korkan, yaşadığı olumsuzlukların nedenini arama zahmetine girmeyen, kendi öğretisinin dışında bir yorum getirenleri lanetleyen ve aşağılayan, öğretisindeki kusurları örtmek için bin bir bahane uydurmayı adet haline getirenler, “Her şeyimiz iyi de biz ve bizim gibi olanlar niye böyleyiz?” sorusunu kendine bir defa bile sormamış olanlar ve bu bağlamda neden-sonuç ilişkisini yaşam tarzı olarak benimseyemeyenler bu davetimizin muhatabı değillerdir.

 

Ahmet TOSUNCU