Bundan birkaç yıl önceydi, mübarek Ramazan?dı.
Bin kez mağlup olsan,
bin birincisine galibiyete kalkacaksın. Yeise düşmek yok, Allah var gam yok. Değil mi ki biz
seferdeyiz zafer Allah?ın.
Heyuladan uyandığımda kaç bardak çay içtiğimi
hatırlamıyorum. İnterneti açıp, Bonzai
Ağacına baktım. İsmine inat ağaç çok güzel. Belki ismi de güzeldir ama
uyuşturucu çağrıştırdığından dimağımdan nahoş kokular gelmekteydi. Ağaçla
ilgili bilgiler okuduktan sonra sosyal medyaya göz attım. Kahramanımız Samet,
paylaşımında İngilizce yorumlar yapmış. Kızılca kıyametin kopmasına hatta bu
yazının yazılmasına sebep oldu. Samet?in İngilizce yorumlarına tepkiler patlak
vermeye başladı. Burak, Mesut, Ensari, Semih? peşi sıra yorumlar yapıyorlardı. Aliler?in gençleri coşmuştu. Bu gençler
gözümüzün nuru, gönül tahtlarımızın sahipleridir. Şunu da açıklamam gerekir ki;
Aliler bizim sülalemizdir. Büyük dedemizin ismi Ali, o vesileyle Ali?nin nesli
anlamında bize Aliler derler. Konumuza dönecek olursak, gençlerin yorumları
Samet?e had bildirme mesajı içeriyordu. Samet Türkçeyle yetinmeliydi.
Sülalemizin gençleri havai fişek gibi espriler patlatıyorlar ve tebessüme sebep
oluyorlardı. Ne var ki, o gece tebessümlerim kısa sürüyor, hüzünlerim ağır
basıyordu. Yine öyle oldu. Bir Samet, bir de Samet?in gerçeği vardı. Hüznümü
artıran nirengi noktası burasıydı. Samet kimdi, gerçeği neydi? Lisenin ilk
yıllarında öğrenci olduğumda doğmuştu. Kendisine verilen ilk isim annesinde
rahatsızlık oluşturmuştu. Çocuğunun ismini değiştirmek istiyor, bu konuda
bocalıyordu. ??Samet?? olarak
değiştirmesini önerdim. Önerim hemen kabul gördü. Samet ikinci ve asıl ismiyle
hayatına devam etti. Samet, küçük yaşlarda çok ağlayan bir çocuktu. Bir
sonbaharda; rüzgâr gün boyu uğultulu esmiş, hızar sesleri hiç durmamıştı. O gün
tek mola veren Samet?ti, gün boyu dinlene dinlene ağlamıştı. Bu durumları da
betimleyen güz şiiri yazmıştım. Sonraki yıllarda Samet?e bu durumu anlattığımda
şiiri görmek istedi. Şiiri bir türlü bulamadım, hakkını helal etmesini istedim.
Bir şartla ??Hakkımda yazı yazarsan
kabul??dedi. Samet?e adını ben verdim, yaşını Allah versin dedim. Samet
kısa sürede ata atladı, yay gerip ok attı. Avını avladı, düşmanını parçaladı.
Yedi başlı ejderhanın başlarını tek tek kesip, anne ve babasının ayakları
dibine atıp, gayri beni evlendirin dedi. Yok, öyle olmadı. Uzun süre emziği ve
biberonu bırakamadı. Annesinden aldığı beddualar arşı alaya duble yol olurdu.
Ama kızgınlıkla olduğu için şükür ki kabul olmadı. Samet hayat basamaklarından
tırmanmaya başlamıştı. İlkokul, ortaokul derken liseye gelmişti. Liseye
gelmişti ifadesinde biraz duraksamamız gerekiyor. Çünkü kahramanımız çantasını
yere vurdu ve orada durdu, ununu elemiş eleğini asmıştı. Liseli yıllar hikâyesi
şöyle devam etti. Samet ben diyeyim otuz gün, siz deyin kırk gün okula gitti.
Bir okul günü okulda değildi. Böyle günlerde herkes gazeteci olur teferruatına
kadar sorarlar. Herkes niye okulda olmadığını soruyordu. O ise soruları gayet
rahat cevaplıyordu. Not: Okuyacağınız bu cevap kendisinin orijinal cevabıdır. ??Benim adam olmayacağım belli oldu. Bari
gidip armut çırpayım.?? Samet okumadı ama adam oldu, hem de adamın hası.
Fakat zorlayıcı bir süreç de yaşamadı diyemeyiz. Delikanlılık yıllarında
haytalık zirvedeydi. Üç gün çalışır, otuz üç gün izin kullanırdı. Pek tabii ki
hiçbir işte dikiş tutturamadı. Çok sonra tantuni işine girince burada tutundu.
Kendi iş yerini kurdu. Yazın bana anlattıklarının bir kısmını size aktarıyorum.
??Ben okuyamadım ama elemanlarımın çoğu
üniversiteli.?? Allah bozulmasına fırsat vermesin keyfi pek yerindeydi.
Samet fırsat ve sahne bulabilse Cem
Yılmaz?a rakip olabilecek nüktedanlığa sahipti. Ama hep bastırıldı. Bonzai
Ağacı gibi budandı. Sevmediği işlere
gönderilerek hep zorlandı. Uzayabilecekken daima kısa kalması sağlandı.
Bizim memleketimizde Bonzai Ağacı
budamak yok. Bizim memleketimizde ??adam tırpanlamak?? var. İnsan baş aşağı döndürülür, mum gibi
söndürülür. Ahmet Muhip Dranas?ın ?Testi?
şiirini iliklerine kadar yaşarsın. Hatta daha kötüsü, yaşadıklarını sen de
birilerine yaşatırsın.
??Dolu bir testiydim
ben/ Baş aşağı ettiniz beni/ Eh boşalıverdim derken/ İyi mi ettiniz yani/
Sevgiler vardı içimde/ Ezgiler vardı iyilikler/ Boşaltıverdiniz hem de/ Düşürüp
kırmaktan beter/ Hoş yine bir testiyim/ Yine varım ama bomboş.??
Şairin dediği gibi yine varlığımız devam
eder ama içimiz bomboş. Aileden başlayarak eğitime paydaş olanlar, insan
yetiştirme işini yeni baştan ele almalılar. ??Allah hiçbir nefse gücünün yeteceğinden fazla yük yüklemez.?? (Bakara
286) ayetini görmezden geliriz. İnsanlara kaldıramayacağı hatta
kaldırmaması gereken yükü yükleriz. Bilmeyiz ki, kediyi istediğin kadar besle
yük taşıtamazsın.
Samet, beslenme ve
diyetetik okullarında sağlıklı ve dengeli beslenme uzmanlığına yönelecekken,
uzay fiziği, uzay matematiği onu hırpaladı. Okuldan soğuttu, hatta okuldan
kaçırttı. O uzayı balkonlarından yeterince izliyor. Tercihi Nasa değil masa
oldu. Şimdi hesap masasında matematiği de fevkalade iyi. Samet gibi milyonlarca eğitim malul ve gazisi var. Bütün insanlar
şaheser olma potansiyellerine sahipler. Uygun yerlerinden kesilip biçilip
şaheser olacakken, yanlış yerlerine vurulan çekiçlerle ucube haline gelir. Bu
tezgâhtan geçenler, tezgâhın başına geçip sonrakileri aynı tezgâhtan
geçirirler. Etrafında köpek besleyen, köpek gezdiren insanları görürsünüz.
Köpeği gezdiren, köpeği istediği yere götürmektedir. Lakin Kangal Köpeği bu
duruma istisna. Kangal Köpeği gezdireni kendi istediği yere götürürmüş. Çocuk yetiştirme metotlarımız Kangal Köpeği
gibi sert ve haşin. İlla kendi istediği yere peşinden sürükleyecek. Bu
sorunu nasıl çözeceğiz sorusunun cevabı çok basit değil. Karmaşık ve birden
fazla paydaşı ilgilendirmektedir. Hülasa ??YUMURTAYI
HANGİ UCUNDAN KIRMALI??? yakın gelecekte de cevaplanamayacak gibi
gözüküyor.