Ve bir gün her şey geride kalacak… Tüm sevdiklerimizden ayrılacağız. Eşlerimizden, çocuklarımızdan ailemizden ve dostlarımızdan… 

Uğruna geceleri uykusuz kalıp ömür tükettiğimiz, belki namazlarımızı terk ettiğimiz, kalp kırdığımız, kul hakkına girdiğimiz, faize ve harama bulaştığımız dünyalıklarımız, mallarımız, birikimlerimiz, banka hesaplarımız, maaş kartlarımız, şirketlerimiz, çek koçanlarımız, evlerimiz, arabalarımız, mobilyalarımız, sahip olduğumuz her şey artık başkalarının malı olacak… 

Bir gün tüm makamları ve koltukları terk edeceğiz. Tüm unvanlarımız ve apoletlerimiz alınacak. Masamızdaki ve kapımızdaki isimliklerimiz sökülecek. Bürokrasinin koridorlarında, sokaklarda, şehirlerde, marketlerde, AVM’lerde adımlarımız olmayacak artık. İsmimiz bile anılmayacak, unutulacağız… 

Ve bir ses duyacağız bitti artık…
Tüm koşuşturmalar, yoğunluklar ve yorgunluklar son bulacak… Tüm randevular iptal edilecek. Tüm gündemler değişecek. Doların artması, Türk lirasının düşmesi, borsa hareketleri, siyasi tartışmalar, seçim tahminleri, eşimizle kavgalar, akrabalar arası küskünlükler, ana haber bültenleri… Yalnızca kendi derdimize düşeceğiz… 

Tüm planlarımız, hedeflerimiz, hazırlıklarımız yarıda kalacak. Kızımızın düğün hazırlığı, oğlumuzun sınav telaşı, makamda yükselme sınavımız, terfi hesapları, akademik takvimler, yatırımlar, bütçe hesapları, kışa hazırlık, yeni alınan evin ve arabanın taksitleri, izlediğimiz dizinin en heyecanlı bölümü, emeklilik hayalleri, her şey ama her şey yarıda kalacak… Keşke biraz daha vaktim olsa… 

Ve bir ses duyacağız bitti artık, vakit tükendi…
Hep başkalarının evlerine ulaştırılan ölüm haberleri, bir gün bizim evimize de ulaştırılacak. Hep başkalarının evinden yükselen feryatlar, bir gün bizim evimizden de yükselecek. Hep başkalarına okunan yasin, bir gün bize de okunacak… 

Sevdiklerimizin, küçük kızımızın, oğlumuzun, torunlarımızın, eşimizin, anne-babamızın gözyaşları, ağlama sesleri ve acı çığlıkları arasında yıkanacak bedenimiz. Bizi de kefenleyecekler ve bir tabuta koyacaklar. Tarifi imkânsız bir korku yaşayacağız o an. Bir yandan ölüm şaşkınlığı, bir yandan sevdiklerimizin feryatları, bir yandan sorgu sual korkusu… Tabuttayız artık… Meğer her şey boş, her şey yalanmış… Ya Rabbi yok mu bir fırsat daha? 

Ve bir ses duyacağız bitti artık! Her şey geride kaldı…
Namazımız kılınıp, tabutumuz kabristana doğru yola çıkarken tarifi imkânsız pişmanlıklarımız olacak. İşte o an bütün hayatımız bir film şeridi gibi geçecek zihnimizden. Kılınmamış namazlar, tutulmamış oruçlar, verilmemiş zekâtlar, ödenmemiş borçlar, iyi yetiştirilememiş çocuklar, kırılmış kalpler, kul hakları, yalanlar, gıybetler, sahtekârlıklar, ikiyüzlülükler ve günahlar… 

Eşimle bile helalleşemedim. Çocuklarımı da son bir kez göremedim. Vasiyetim vardı ama zaman kalmadı. Hacca gidip tevbe edecektim. İyi bir kul olacaktım. Ya Yabbi! bir şansım daha yok mu? Tevbe edebileceğim, salih ameller işleyebileceğim bir geri dönüş yok mu Allahım? 

Ve bir ses duyacağız bitti artık. Her şey bitti. Sana sunulan bütün fırsatları tükettin… 

En sevdiklerimizden iki kişi indirecek bedenimizi kabre. Sağ yanımız üzerine kıbleye döndürecekler yüzümüzü. İlk kez toprağın soğukluğunu hissedeceğiz bedenimizde. Sonra üzerimize tahtaları koyacaklar. Etraf kararacak biraz. Sadece tahtaların arasından sızak ışık var. Sonra toprak atacaklar üzerimize. Kabrimiz tamamen kararacak. Zifiri karanlıklar içerisinde kalacağız… Yapayalnız, bir avuç toprak, pişmanlıklarımız ve bir de amellerimiz var… 

Toprağın altında yukarıdan gelen konuşmaları da duyamıyoruz artık. Hafif bir ses geliyor sadece “Yasin ve’l Kur’ani’l hakim” Evet, bu Yasin bu sefer bizim için okunuyor… 

Şimdi Hamdolsun âlemlerin rabbi olan Allah’a. Çok şükür bu günümüze. Henüz hayattayız ve yaşıyoruz. Pişman olacağımız o dehşetli gün gelmeden önce ölüme hazırlanalım! 

Çünkü hayat, ölüme hazırlıktan ibarettir…

Rabbim cümlemizi ölüme hazırlananlardan eylesin. AMİN
Zihni Ertuğrul 
NOT: ALINTIDIR