Ne kadar da masum duruyor öyküler,
kendi mecrasında. Birazcık kapı aralasan, incelesen Çapanoğlu çıkıyor altından.
Sonra asıllar maşeri vicdan çığlığı ile haykırmaya başlıyor. Bu haykırış, isyan
imajadır. Sîret, Suret?e başkaldırır her daim.
Heykeltıraş Pygmalion, fildişinden kadın heykeli yapar. Yaptığı heykele
bir müddet sonra âşık olur. Tıpkı yaptıkları puta tapanlar gibi. Tadı damağında
kalacak putlarını helvadan yapanlar gibi. Hayal gerçekliğin gelişmesinde yol
açabilecek, ufuk çizgisidir. İnsan sanatçı da olsa, çizgiyi aştığı an haddini
aşar. Haddini aşan zıddını yaşar.
Doğu ülkelerinde efsaneler ve masallar yaygın olarak anlatılır. Gencin
biri göl kenarında yaptığı heykelin suda yansımasına âşık olur. Olmazlar
masallarda hemencecik oluverir. Masal bu ya, gencin durumuna acıyan heykel
canlanır. Heykel canlanınca hevesi kaçan genç, bu defa heykelin suda
yansımasına âşık olur. Canlanan heykel suda kıyaslanmasına itiraz eder. Bilir
ki gölgesine yenilecektir. Çünkü gölge kusursuzdur. Kendisi maşukun tasarımı
bile olsa artık ?ete kemiğe bürünmüştür?. Oysa hayalinin hayali kusursuzdur.
Hayali cihan değenin, hayalinin hayali nelere değmez ki?
Daha fazlasını istemek, fazlayı kaybetmeyle sonuçlanır. Dimyat?a pirince
giderken evdeki bulgurdan olunduğu gibi. Gölgesinin ağırlığını taşıyamayan,
rekabetine katlanamayan heykel aşığını terk eder.
Mevlana ??Öfke gözleri kör eder?? der. İşin esası gözleri kör eden
sadece öfke değil, aşırı sevgi de gözleri kör eder. Abartı gerçeğe zarar verir.
Lüzumundan fazla beklenti yenilgiye zemin hazırlar.
İçeride büyütülen ?Leyla?lar birer heykeldir. Hayallerde ki ?Leyla?lara
gösterilen ihtimam onları kusursuz, şaheser haline getirir. İnsan ne kadar
meraklıdır kendi elleriyle başına bela açmaya ?ya da tapacağı putlar dikmeye?.
Sonrasında ??Ben melamet hırkasını kendim giydim eğnime?? diye söylenir durur.
Maşukuna üzülen Leyla, Mecnun?a ??İşte ben geldim?? dediğinde Mecnun ??Sen de
kimsin?? diyecektir. Mecnun içinde kusursuz Leyla dururken, kara kuru Leyla?yı
ne yapsın?
Hz. Musa Tur Dağı?na gittiği zaman, Samiri altından bir buzağı yapmıştı.
Rüzgârın üflemesiyle böğürtü çıkaran buzağısına tapmıştı. Kavminin gözünü büyüleyen bu iş, gönüllere
süslü görünmüştü. O güçlü düşman (şeytan) sırt üstü yıkacağı adamın ayağını
yerden keser. Her haram promosyon olarak mahrumiyeti getirir. Topluluğu azdıran
Samiri, mahrumiyet olarak topluluktan uzak kalmış ve çöllere düşmüştür.
Yalnızlıklar, çöllere düşmek gibidir. Mahrumiyetin olduğu yerde hak
gaspı aranabilir. ??Şu başınıza gelenler yapıp ede geldiklerinizden başkası
değil?? İlahi ikazına muhataplık mevzu bahistir.
Ünlü ressam Michelango?ya Musa sevgisi, Musa heykeli yaptırır. Michelango?nun sevgisi, Musa?dan heykele
kaymıştır. Heykelin karşısına geçip ??Konuş ey Musa?? diye haykıracaktır.
Sevdiklerinin heykellerini dikmeye gidenler, umumiyetle sevdiklerinin
kesik başlarıyla dönerler.
Hakikati malihulya ile aslı gölge ile kavga ettirmenin neticesi baştan
bellidir. Hakikat ile hayalin birlikte hareket etmesi gerekir. Doz aşımına
uğramayan hayaller, hakikatlere renk katar.
Ne var ki haddi aşan zıddı yaşamaya çoktan başlamıştır bile. Hayale
mağlup olan hakikatlere yenileri eklenir durur sürgit.
Yunus Emre der ki; ??Bilemedin sen
seni, sedefte ne cevhersin / Mısıra sultan iken Ken?an arzu kılarsın??.
O çok aldatıcının işbirlikçisi (nefs)
kendi kendini aldatmaya yeter de artar bile. Oysaki eldeki bir kuş daldaki on
kuştan evladır. Daldaki bir kuş için eldeki on kuştan geçmek neden? Sebebi belli: Gölgeler kusursuzdur.