Korkulu düş görmekten uyanık kalmak
evladır derler. Ne var ki kâbus seni gözüne kestirdiyse, uyanık olmak ya da
uyku da olmak da fark etmez oluyor. Yıl 1914 Osmanlı Devleti gördüğü düşleri
hayra yoramaz olmuştu. Çünkü heyulalar görmeye başlamıştı ve içine kurt düşmüştü.
Cihan Harbi davul zurna çalarak geliyordu. Kör kör parmağım gözüne durumu söz
konusuydu. Osmanlı Devleti korkulu düş görmemek uyanık kalmak namına,
İngiltere, Fransa ve Rusya ile ittifak ve işbirliği zemini aradı ama kapı
duvarla karşılaştı. Nitekim hedef kendisiydi dolayısıyla cellatlarıyla ortak
zemin bulamadılar.
İttifak yapacak güçlü devlet bulamayan devlet
ricali, bunaldılar, bocaladılar ve denize düştüklerini fark edip Almanya?ya
sarıldılar. Oynamayı bilmeyen gelin yerim dar dermiş. Almanya?nın oyun bilmeme
gibi bir sorunu yoktu. Yine de oyun alanı genişlemişti. Yetindi mi? Hayır. Goeben
ve Breslau adlı Alman savaş gemileri bir oyun neticesinde Yavuz ve Midilli
oldular. Ayrık otu, bir geceliğine misafir olmak ister diğer otların arasına.
Sabah olunca diğer otlar artık gitmesini isteyince, kendine iyice yer edinen
ayrık otu yeri daralan gitsin der. Sözde Türk, özde Alman gemileri ayrık otu
gibi davranmaya başlamışlardı.
Yavuz ve Midilli Almanya için güzel bir
oyun oynadı, Osmanlı?yı da oyuna getirdi. Ayağımıza çorap bulamazken bunlar
başımıza çorap ördüler. Gittiler durduk yerde Rusya?nın liman kentleri
Sivastopol, Odessa?yı bombaladılar. Rusya?ya, nazikçe buyur buradan yak
denilmişti. Enver Paşa bu oldubittiyi akşam vakti Sadrazam Said Halim Paşa?ya
??Paşam nur topu gibi iki evladınız dünyaya geldi?? diyerek haber verecekti. Nur topları çok da meşru yollardan değildi ya
neyse.
Birkaç gün sonra Rusya, Osmanlı Devletine
savaş ilan etti. Biz de seferberlik ilan ettik. Kafkas Cephesinde Rusya ile
çarpışacaktık. Sarıkamış Harekâtı böylece başlamış oldu.
Anadolu?da yokluk kol gezmekte. Asker,
Balkan Harbinden maddi ve manevi kayıplarla dönmüş. Bir savaşı daha kaldırmak
kabili mümkün görünmemektedir. Seferberlik emrinde on altı yaşındakiler de
askere çağrılmışlar. Duyanlar durumun vahametini anlamışlar ve ?vay anam?
demişler. Herkes aynı tepkiyi verince Vay Anam Kurası olarak adlandırılmış bu
kura (tertip). Gerçi altı ay sonra on beş yaşındakiler de çağrılacaktı, bizim
türkü niyetine dinlediğimiz ??Hey On beşli?? ağıtları yakılacaktı.
Rusya, 1800?lü yıllar boyunca, Osmanlı
Devleti üzerine kurduğu tahakküm neticesinde doğu illerine demir yolu kurmalarına
müsaade etmemişlerdi. Rusya bu tuzağın sefasını sürecek, biz de cefasını
çekecektik. Naçar mekkârelerle yük taşınacaktı. Yükü taşıyan hayvan;
haftalarca, aylarca sürecek yolculukta ancak yiyeceğini taşıyabiliyordu.
Yemen?den gelen askerler dört aylık zorlu
bir yolculuktan sonra yazlık kıyafetleriyle savaşa iştirak etmişlerdi.
Anadolu?dan temin edilen yeni asker teçhizat eksikliği ile karşılaşıyordu.
Cephede ve cephe gerisinde lekeli humma
olarak da bilinen tifüs büyük zayiatlar verdiriyordu. Bu bahiste bir hakkı
teslim etmemek, ahde vefaya aykırı olacaktır. Tifüsle mücadele eden 3. Ordu
hekimleri savaş sonrasında ?Tifüs
Aşısını? bulmuşlardı. Bütün insanlığın hizmetine sunulmuştu.
Kasım 1914?te ilk çarpışmalarda, Köprüköy
ve Azap Muharebelerinde Rus birlikleri püskürtülmüş, düşmanın elinde bulunan
sınırların içine girilmişti. 3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa?nın aşırı
ihtiyatlı tutumu sebebiyle ordu Erzurum?a ricat etti. Kuvvetle muhtemeldir ki
Sarıkamış?ın ele geçirilmesine de engel oldu.
Enver Paşa, ordunun geri çekilmesine çok
kızmış ordunun sevk ve idaresini üzerine almıştır. 22 Aralıkta Sarıkamış Harekâtı
başlamıştır. 5 Ocakta bitecek harekât, artçı birliklerinde esir edilmesiyle 15
Ocakta nihayete erecektir.
Dağ gibi yürekliler, dağa yürüdüklerinde ayaz
ve tipi de üşüyorlardı. Kar üzerine kelebekler gibi düşüyorlardı. Kargalar,
kurtlar insan bedenine üşüşüyorlardı. Köprülü Şerif İlden, kargalar soğumuş
ceset yemek istemiyor, can çekişen sıcak bedenleri tercih ediyorlardı diye
yazmıştır.
Bütün hata ve eksiklere rağmen
Sarıkamış?a ulaşılmıştı. Askerimiz Sarıkamış?a girmişti. Ne var ki trenle gelen
taze Rus Kuvvetleri çarpışmanın seyrini değiştirmiş ve öncü birliklerimiz sokak
aralarında veya açık alanlarda şehit edilmişlerdi. Rus askeri, Sarıkamış
civarına ulaşan Soğanlı Dağlarında ve Allahuekber Dağlarında ki henüz donmamış
askerlerimizi esir almıştır.
Bütün olumsuzluklara rağmen, Sarıkamış?ı
almaya ramak kalmıştı ki bu basit bir hadise olmayacaktı. Çarpan etkisinin
yüksek olacağı muhakkaktı. Neler olmuştu ki tüm Kafkaslara özgürlük
götürecekken tüm Doğu?yu esarete terk etmiştik. Araştırma ve incelemelerim
neticesinde şu beş temel sebepten ötürü galibiyet tacını başımıza takacakken,
mağlubiyet zilletini boynumuza taktık. Yine araştırmalarım neticesinde bu
belirteceğim beş sebepten herhangi biri eksik olmasaydı zafer bizim olacaktı
intibaını edindim.
1- 3.Ordu Komutanı Hasan
İzzet Paşa, Kasım ayında, Köprüköy ve Azap Muharebelerini kazandıktan sonra,
ordusunu Erzurum?a ricat ettirmeyip, kış şartları ağırlaşmadan Sarıkamış?a
hücum edebilirdi. Batı Cephesinde Almanlarla ağır zayiatlar vererek çarpışan
Rusların ağırlıkları da bu mıntıkada değildi.
2-Ruslar tarafından
batırılan Mithat Paşa gemisinde bulunan teçhizat ve mühimmat, eksiğimizin
çoğunu temin edebilecekti. İlginçtir, gemide dönemin şartlarında oldukça lüks
sayılacak savaş uçakları bile vardı
3- Dönemin en önemli
stratejik kazanımı istihbarattı. Harekât planı yanında olan Yarbayımız en
kritik dönemde Rus öncü birliklerine yakalanır. Tüm planımız Rus eline geçer,
lakin bu durumdan askerimiz haberdar değildir.(Muhabere eksikliğine en çarpıcı
örnek: 23 Aralık 1914? te Narman üzerinden Oltu?nun güneydoğusuna yapılan ileri
harekâtta havanın sisli ve dumanlı olması nedeniyle 31. ve 32. Fırkalar
yanlışlıkla birbirlerine ateş açmışlar ve 2000 askerin şehit olmasına neden
olmuşlardı)
4-Hafız Hakkı Paşa (
Enver Paşanın bacanağıdır, 3. Ordu komutanı olmuş ve tifüsten şehit olmuştur)
24-25 Aralık gecesi Enver Paşa?ya çektiği telgrafla 25 Aralıkta Sarıkamış?ta
olacağını belirtmişti. Sarıkamış yerine farklı mülahazalarla Ardahan yönündeki
artçı birlikleri tepelemeye yönelmiş. Bir taktik hata neticesinde Allahuekber Dağlarında
tipide binlerce askerimizin şehit olmalarına sebebiyet vermişti. Hafız Hakkı
Paşa direkt Sarıkamış?a yönelse netice farklı olacaktı.
5- 29 Aralık günü 93. Alay
mevcudu altı yüzü bulan eratla beraber kumandanları, saat 16.00 sularında son
derece fedakârlık ve şiddetle Sarıkamış?a saldırarak içine girmeye muvaffak
olmuştu. Ne var ki 29. Tümen gerekli desteği vermemişti. İlerde Kars Sarıkamış
tren yolunun tahrip edilmeyişi de ayrı noksanlık.
Nihayetinde Enver Paşa 3 Ocakta esir
olmaktan kurtuldu. Lakin 4 Ocakta başta 9. Kolordu kumandanı İhsan Paşa ve
birçok üst rütbeli subay ve henüz şehadet şerbeti içmemiş eratın büyük
çoğunluğu esir alınmışlardı.
Esirler trenlerle ömürlerinin
felaketlerini yaşamaya götürülüyorlardı. Geride kalan bahtı karalar beyaz
karlara, morarmış bedenlerini mürekkep damlaları gibi düşürürken tarihe not düşmek
ister gibiydiler. Kelebekler gibi bedenlerini karlara usulca bırakırken, cennete
güvercinler gibi kanat çırptılar.
Savaş sonrasında, savaşa iştirak eden birçok
kişi anılarını yazdılar. Bu anılardan üç tanesini hatırlamakta fayda var.
Rus General, Türk askerini esir almaya
geldiğinde, donmuş bedenlerle karşılaşır. Savaş sonrası anılarına ??Bize değil,
biz gelene kadar Allah?a teslim olmuşlardı?? diye yazmıştır.
General Nikolski, İngiltere?ye telgraf
çeker ?? Türkler çıldırmış gibi dağlara saldırıyor, telgrafın tellerini
donduran soğuk Türkleri durduramıyor?? diyerek Batı?da yeni cephe açılmasını ve
yükünün hafifletilmesini ister.
Savaş sonrası bir Alman subay ??Enver Paşa
askerine çarık dağıtamadı ama kurşungeçirmez muskası dağıttı?? diye yazmıştır.
Kayıplarla ilgili çeşitli tevatürler
vardır. Alman Feliks Kuze,30.000 ölü 7000 esir var demiştir. Commandant Larcher?in 1926?da kaleme aldığı ve
Türk kayıpları konusunda en çok kullanılan Batı kaynağı olan ?Büyük Harpte Türk
Harbi? eserine göre kayıplar, 90.000 ölü ve 40.000 ila 50.000 esir olduğunu
belirtmiştir. Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, 22 Ocak 1935 günü Harp
Akademisi?nde verdiği konferansta Türk kayıplarının 60.000 olduğunu ifade
etmiştir. Genel Kurmay kayıtları da 60.000 şehit olduğunu ifade eder. Daha birçok
sayı zikreden olmuştur. Sayıların değişmesi neticeyi değiştirmeyecektir.
Ortada cehennem sıcağı gibi yakıcı bir
hakikat var. Ordular her zaman galip de olur mağlup da. Fakat hazırlıksız işe koyulmanın,
tedbirsizliğin bedelini ağır ödedik. Ayaklarında potini hatta çarığı olmayan
askerin boynundaki kurşungeçirmez muska bir işe yaramadı.