Algı ve Olgu

Olgu; vakıa, hakikat. Algı; hissetmek. Olgu nesnel, algı öznel. İnsanların algıları değişmeye başladığı zaman, olayları değişik hissetmeye başlar. Farz-ı misal grip olan bir kişinin sıcaklık algısı farklıdır. Aynı kişinin hastalık öncesi sıcaklık algısı farklıdır. Kişi aynı sıcaklık dereceleri için farklı reaksiyonlar gösterir.

Toplum algıları da değişkenlik gösterebilmekte. Olgu farklı, algı farklı olabilmekte. Gerçekte yaşananlarla topluluğun algıladığı arasında makas açılabilmekte. Yelpaze genişlemekte. Gerçeğe muhalif yalanlar üremekte. Cinlerin cirit attığı, toplum mühendislerinin fink attığı yer tam da burası.

Algı rasyonelden uzaklaşıp, olguyla arasına mesafe koyar. Bireysel ve toplumsal hastalıklar baş gösterir. Kara propagandalar devreye girer. Zengin, fakir; tok, aç halini alır. Güpegündüz aydınlığın orta yerinde karanlık hissi yaşanır.

Büyüklerimizin anlattığı (hadis-i şerif olarak da rivayet edilir) hadise zuhur eder. ?Gün gelir bir kuzu sürüdeki tüm koyunları emer. Dönüp açım diye meler.? Algısı bozulan insanların yaşadıkları bundan başkası değildir.

Gerçeklik duygusunu yitirenin ayağı yerden kesilir. Doyumsuzluğa ulaşır. Doyumsuzluk saldırgan bir tüketime yol açar. Tüketip yok etmek, değerleri aşındırır. Değerli olan ne varsa erozyona uğrar. Mutluluğum emniyet sübabı olan değerler aşındığında mutluluk yok olur. Mutsuz bireyler dirençsiz hücreler gibidir. Topluluk yıpranır. Toplum kendi içinde huzursuzluk üretmeye başlar.

Çözüm; mizan düzgün kurulmalı. Ölçü doğru yapılmalı. Tartılan neyse onda hile yapılmamalı. ?Ölçüde ve tartıda hile yapanların vay haline.? (83/1) uyarısı kulak arkasına atılmamalı. Hülasa olgular, algılara feda edilmemeli.

Larende.com ailesine ve okurlarına saygı, sevgi ve selamlarımla?