Zekât, sadaka ve infak; kulu, Cenâb-ı Hakk’a kulu yaklaştıran ibâdetlerdir. Bu ibâdetleri îfâ ederken de hassâsiyet ve îtinâ göstermek lâzımdır.

Veren, dâimâ, alana bir teşekkür edâsı içerisinde ikrâm etmelidir. Verirken alanı asla istihfâf etmemeli, verdikten sonra da kesinlikle başa kakmamalıdır. Bilhassa muhtaç olup da istemek mecburiyetinde kalan muhtaçları; «Daha yeni verdik, bugün git yarın gel!» gibi çirkin sözlerle azarlamaktan sakınmak gerekir.

SADAKALARI ALLAH ALIR

Âyet-i kerîmede buyurulur:

“Güzel söz ve bağışlama, arkasından incitme gelen sadakadan daha hayırlıdır…” (el-Bakara, 263)

Çünkü bunlar, sadakaları Allah katında iptal eden çirkin davranışlardır. (Bkz. el-Bakara, 264)

Veren kişi unutmamalıdır ki; «Sadakaları Allah alır.» (et-Tevbe 104)

Hadîs-i şerifte buyurulur:

“Hiç şüphesiz ki sadaka, muhtaç onu almadan önce Allâh’ın (kudret) eline geçer. (Yani muhtaca verilen sadakaları önce Allah alır, sonra fukaraya devreder.)” (Münâvî, Künûzü’l-Hak?yık, s. 34)

İşte bu hakikati gönülden hisseden Hak dostları, infâkın îtina ve zarâfetle edâ edilmesi gerektiğini hatırlatmışlardır.

Ebu’l-Leys Semerkandî Hazretleri de şöyle buyurur:

“İnfak hususunda aslında veren kimsenin alan kimseye karşı büyük bir teşekkür edâsı içinde olması gerekir. Çünkü veren, alan kimse vesilesiyle dünya ve âhiretteki birçok iptilâ, musibet ve sıkıntılardan kurtulmuş olacaktır; hepsinden daha mühimi Allâh’ın rızâsını kazanacaktır.”

Nitekim sahâbe-i kirâm efendilerimiz, infâk ederken, muhataplarına bir teşekkür ve minnet yükü yüklemeyerek şöyle diyorlardı:

“…Biz sizden bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz. Doğrusu biz, çok çetin ve belâlı bir günde (kıyâmet gününde) Rabbimiz’den (O’nun gazabına uğramaktan) korkarız.” (el-İnsân, 9-10)

İnfak bu zarâfetle edâ edildiğinde kulu Allâh’a yaklaştıran rûhâniyet dolu, feyizli bir ibâdet olur. Cenâb-ı Hak; merhametli, cömert ve infak sahibi kullarına sonsuz keremiyle mukabelede bulunur ve yardım eder. Hadîs-i şerifte buyurulur:

“Siz, cömerde ta‘n etmeyin. Cömert eğer sürçerse, Allah onu (mecâzî olarak) elinden tutup kaldırır.” (Heysemî, VI, 282)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2020 Ay: Aralık, Sayı: 190