Cihannüma Karaman Şubesi tarafından düzenlenen Pazar Sabah Namazı Buluşmaları Devam Ediyor. Bu haftaki sohbette sır konusu işlendi. Aktekke Camisinde eda edilen namaz sonrası Hatuniye Medresesine geçildi. Şükrü Özdemir Hoca?nın  Kur?an-ı Kerim tilavetiyle başlayan program KMÜ İslami İlimler Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Nasseruddin Mazheri?nin sohbetiyle devam etti. Nasseruddin Mazhari Konuşmasında;

?Değerli dinleyiciler! Bu günkü sohbetimizde sır tutma konusunu işleyeceğiz. Sır tutma çok geniş bir meseledir. Aile sırrı, akrabaların sırrı, kurum sırrı, şirket sırrı, devlet sırrı. Bu gibi sırların ifşası ahlaki ve vicdani sorundur. Sır tutmak şahsiyet ister, metanet ister, kişilik ister, olgunluk ister. Her kes sır tutmaya layık değildir, yapamaz da. Hz. Peygamber (s.a) sır tutma konusunda ashabını eğitmiş, onlara sır tutmayı öğretmiştir. Sırrın emanet olduğunu defalarca dile getirmiştir. Mesela bir hadisi şerifinde şöyle buyurur: ?birisi bir söz söyler de sağa sola bakarsa (yani kimse duymasın diye sağa sola bakarsa) bu söz (duyan kişiye) emanettir?. (Tirmizi, Ebu Davud) Bu sözü söyleyen kişi ?bu sırdır, kimseye söyleme? demese de emanettir, sırdır. Ama eğer  bir kimse size sırrını söylerde kimseye söylememesi konusunda yemin ettirirse siz de yemin edip sonra onu bozarsanız o zaman insan bağışlanması zor olan büyük günah işlemiş olur. Allah (c.c) ayette şöyle buyuruyor:

?Antlaşma yaptığınız zaman, Allah?a karşı verdiğiniz sözü yerine getirin. Allah?ı kendinize kefil kılarak pekiştirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı bilir.?

Toplumda en yaygın olan bir hastalıkta şudur: Dostların, akrabaların araları açıldığında birbirlerinin sırlarını ifşa ederler. Bu bir ahlaki sorundur. Münafıkların hasletidir. Çünkü münafıkların hasletlerinden birisi husumet ettiğinde ağzını açar gözünü yumar. Ağzına gelen her şeyi söyler. Eski güzel günleri ve hatıraları unutur. Onu alt etmek için, zayıf düşürmek için her türlü mahrem sırrını ifşa eder. Ama mümin birisi bu gibi zamanlarda tam bir imtihan halinde olduğunu hisseder ve bu sırları Allah?a yaklaşmak için bir basamak olarak görür. İşte gerçek nefis mücadelesi bu olsa gerek. Yoksa insanların sırlarını herkese ifşa edipte ondan sonra camiye gidip namaz kılmanın pek bir anlamı yoktur. Amel ve güzel söz birbirini tamamlayan unsurlardır. Çünkü salih ameli de güzel sözler yükseltir. Allah (c.c) bu bağlamda şöyle der: Her kim şan ve şöhret istiyorsa bilsin ki şan ve şeref bütünüyle Allah?a aittir. Güzel sözler ancak O?na yükselir. Salih ameli de güzel sözler yükseltir. Kötülükleri tuzak yapanlar var ya, onlar için çetin bir azap vardır. işte onların tuzağı boşa çıkar. (Fatir 10)

Hatta toplumumuzda eşlerin araları açıldığında birbirinin sırlarını ifşa ederler. Kaynanası ve eşi canlı yayına bağlanır ve gelininin, eşinin bütün sırlarını ekranda söyler. Yılların iyiliklerini, hatıralarını unutur, bir çırpıda eteğinde ne varsa döker. İşte bu gibi davranışlar olgun bir Müslümana hiç yakışmayan davranıştır. Bundan daha kötü bir şey olamaz. Bu gibi haslet artık şahsiyetsizliğin dibi sayılır. Allah (c.c) eşlere araları bozulduğunda şöyle tavsiye eder: ?aranızdaki güzel günleri unutmayın? (Bakara 237) Dolayısıyla güzel günleri unutmak ve bir çırpıda karşı tarafı rezil ve rüsva etmek erdemlilikten yoksun olan insanların işidir. Müslümana asla yakışmaz.

Tabi ki sırrı tutmak, insanlara söylememek zor bir iştir. Bu konuda İmam Isfahani sır tutma zorluğunu anlatırken şöyle der: ?elde kor tutmak sır tutmaktan daha kolaydır? eğer sır içinizde bir ukde olarak kalmışsa ve tutması sizi rahatsız ediyorsa onu bir parça kâğıda yazıp sonra onu yırtabilirsiniz. bu insanı biraz da olsa rahatlatır, dizginler. İnsan içinde bir sözü tutar da takıntı yaparsa her geçen gün ağırlaşır. Mesela elinizde bir kilo miktarında bir şeyi bir saat tutarsanız onun ağırlığı iki üç kata kadar yükselir. Eğer onu 5 saat ara vermeden elinizde tutarsanız ağırlığı kat kat fazla olur, hatta sizi dize getirir. Bir sözü kafaya takmakta buna benzer. Eğer bir sözü 5 gün kafaya takar da zihninizi yorarsanız sizi çok zora sokabilir. Onun için sizi psikolojik olarak rahatsız eden her türlü sözü kimseye zarar vermeyecek şekilde söyleyebilirsiniz. Mesela Hz. Ali (r.a) canı sıkıldığı zaman bir kuyunun ağzına gider sesli sesli konuşurmuş.

Müslüman diğer insanların sırlarını bilme isteğinde olmayacak. Hani bazı insanlar vardır ki gittiği her yerde bir şeyler arar. Diğer ailelerin sırlarını bilme hevesinde olur. Bir iştah olur içinde. Ona ilgilendirmeyen her yerde çomak sokar, karışır. İnsanların gizli hallerini keşfetmeye iştahlı olur. Hatta insanları konuşturmaya çalışır. ?hadi söyle, ben senin sırdaşınım, kimseye söylemem? şeklinde söylenir. Ona söylendiği zamanda emanet olan sırrı taşıyamaz, hemen her kese söyler. İşte bunlar hakkında Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurur: ?Kim Müslüman kardeşinin ayıbını örterse, Allah da kıyamet günü onun aybını örter. Her kim de Müslüman kardeşinin aybını açarsa, Allah da onun ayıbını açar hatta evinin içinde bile onu rezil eder. böyle bir sıfat gerçek Müslümanın sıfatı değildir. Müslüman böyle olmamalı.

Abdurrahman Cami Baharistan adlı kitabında şöyle der: ?bir keçi ile bir koyun Karı Koca arasındaki sır: evin sırlarını ifşa etmek en büyük günahlarındandır. Lut (a.s) melekler yakışıklı gençler suretiyle geldiğinde hanımı kâfirlere haber verdi. Yani ev içindeki sırrı kafirlere ulaştırdığı için Allah (c.c) onu hain ilan edip cehennem ile cezalandırdı. Nuh (a.s)?un hanımı da peygamber olan eşine ihanet etti. Bu iki kişinin suçu sır küfür ve sır ifşa etmekti.

Peki, Sırrı Kime söylemek lazım?

Asıl olan sırrı hiç kimseye söylememektir. Yani tek kişinin bilgisi dâhilinde olan sır sayılır. Çünkü iki kişinin bildiği mesele sır olmaktan çıkar. Tam bu bağlamda Sadi Şirazi diyor ki: ?elmas ve mücevherlerin varsa ve emanete vermek istiyorsan bir emin bulursun. Ama sırrını kendine emanet et, kimseye açma? Bu en üst seviyedeki sırdır. İkinci derecedeki sır ise iki kişinin bildiği sırdır. Eğer iki kişiyi aşarsa artık sır olmaktan çıkar. Arapların çok meşhur bir atasözü vardır. derler ki: (Küllü si?rrin caveze?l-esneyn-i şa?a) ?iki kişiyi aşan sır sır değildir?

Maddi sırlar gibi manevi sırları ifşa etmek de velinin derecesini düşürür. Mesela Hafız Şirazi Mensur Hallac hakkında der ki: ?ancak sır ifşa etmek Mensurun kellesini aldı. onun başka bir cürmü yoktu? Mesnevi de şöyle bir hikaye geçiyor: Bir şeyhe mürit olmak isteyen birisi gelir. Ben mürit olacağım diye ısrar eder. Şeyh onu ehil bulmaz ve onu sınavdan geçirmek için ona siyah bir zarfta bir fareyi koyar ve ona der ki: üç gün bu emaneti saklayacaksın, ondan sonra bana getireceksin. Zarfı alan kişi sabırsızdır, dayanamaz, bir gün dayanır. İkinci günde meraktan dayanamaz ve zarfı açar. Fare çıkıp kaçar. Ertesi gün şeyhe gider ve zarfın açtığını söyler. Şeyhe der ki: sen bir fareyi üç gün tutamadın, manevi sırları nasıl saklayabilirsin ki.? Dedi Program Nisan ayında okunan hatmi şeriflerin duasıyla sona erdi.