Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi (KMÜ) Rektörlüğü
tarafından 28 Şubat`ın yıldönümü nedeniyle konferans düzenlendi.
"27 Mayıs`tan 15 Temmuz`a Ara Durak: 28 Şubat"
temasıyla gerçekleştirilen konferans AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu
(MKYK) üyesi ve Konya Milletvekili Av. Ahmet Sorgun tarafından verildi. Konferans öncesinde Av.
Ahmet Sorgun KMÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Akgül`ü makamında ziyaret etti.
Ziyarette üniversite hakkında Rektör Akgül`den bilgi alan Av. Sorgun konferans
daveti için kendisine teşekkürlerini iletirken çalışmalarında da başarılar
diledi.
Şehitler anısına saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal
Marşı`nın okunması ile başlayan ve yoğun ilgi gören konferansa KMÜ Rektörü
Prof. Dr. Mehmet Akgül, il ve üniversite protokolü, öğrenciler ve üniversite
personeli katıldı.
"Darbeler ülkemizin gelişimine, kalkınmasına ve
demokrasimize büyük bir zarar vermiştir"
Konferansın açılış konuşmasını yapan Rektör Akgül darbelerin
verdiği zararlardan söz ederek şunları dile getirdi: "Ülkemiz tarihinde
kara bir leke olarak yer edinen darbeler, ordunun sivil yönetime değişik gerekçelerle
el koyma düşüncesi olarak vuku bulmuştur. Bu darbelerin bazıları amacına
ulaşmış bazıları ise yalnızca bir tehdit unsuru olarak kalmıştır. Maalesef
insanımız hep bir tedirginlik içinde yaşamış ve bu durum Demokles`in kılıcı
gibi halkın üzerinde sallanarak özgür düşünme ve sivil yaşam hep yara almıştır.
Sonuç olarak bu girişimler başarılı olsun yada olmasın bütün darbeler ülkemizin
gelişimine, kalkınmasına ve demokrasimize büyük bir zarar vermiştir. Tarih
boyunca savaşlar, saldırılar ve dış tehditlerle karşılaşan ve pek çok badireyi
atlatan milletimiz maalesef sık sık darbe girişimlerine maruz kalmış ve dönem
dönem kendi kendini yönetme yetkisinden mahrum bırakılmıştır. 1960 ve 1980
darbelerini en acı şekilde atlatan ülkemiz bu darbelerin yanı sıra 1971, 1997
ve 2007 yıllarında muhtıralarla tanışmış; son olarak 2016 yılında hain bir
planın içine çekilmeye çalışılmıştır."
Rektör Akgül, konuşmasında darbelerin ülke içinde yarattığı
olumsuzluklara değinerek "Son olarak 15 Temmuz 2016?da milletimiz, devletin
çeşitli kademelerine sızarak geleceğimizi karartmayı göze alan, uluslararası
istihbarat ve terör ağlarının yerli işbirlikçisi bu terör şebekesinin hain
girişimi ile karşı karşıya kalmıştır. Çok şükür ki milletimiz; vatan sevdası,
imanı ve kararlı duruşu ile bu hainlere gereken cevabı vermiş ve canını ortaya
koyarak vatanını savunmayı bilmiştir. Ülkemizin tarihinde kara bir leke olarak
yer alan darbelerde milleti, vatanı ve bayrağı uğruna canını veren tüm
şehitlerimizi bir kez daha rahmetle anıyor, ülke olarak bir kez daha böylesine
hain girişimlerle karşı karşıya kalmamamızı temenni ediyorum." şeklinde
sözlerine son verdi.
Rektör Akgül`ün açılış konuşmasının ardından Av. Ahmet
Sorgun konferansını vermek üzere kürsüye geldi. Sözlerine bir hikaye ile başlayan
ve darbelerin Türkiye`ye zaman kaybettirdiğine işaret eden Sorgun şunları dile
getirdi: "Kaplumbağa hacca gitmeye karar vermiş, demişler ki `sen mi bu
yamuk ayakların ile hacca gideceksin.` Ben hacca gitmesine giderim ama yol
üzerinde köylerdeki çocuklar beni ters
çeviriyorlar, o bana biraz zaman kaybettiriyor demiş. Yaşım atmış, bu yaşıma
kadar beş tane darbe gördüm. Birinci darbeyi iki yaşındayken görmüşüm. Babam o
darbenin sıkıntılarını bir köy imamı olarak iliklerine kadar yaşamış, ondan
dinledim. 12 Mart muhtırasını bir ortaokul öğrencisi olarak yaşadım, 12 Eylül`ü
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi olarak İstanbul`da ve
Konya`da iliklerimize kadar yaşadık. Arkasından 28 Şubat`ı Konya Büyükşehir
Belediyesinde Genel Sekreter Yardımcısı yani bir yönetici, sivil toplum
kuruluşu temsilcisi ve İmam Hatip Ortaokulunda kız öğrencisi olan bir veli
olarak yaşadım. 2007 muhtırasını ve 15 Temmuz`u hep birlikte yaşadık."
"Egemen dünya sisteminin çizdiği sınırları aşmaya
kalkarsanız ülkenizde darbe olur"
Türkiye`de 27 Mayıs`tan 15 Temmuz`a kadar yaşanan süreci
`bir seri, zincir ve bir halka` olarak tanımlayan Sorgun, darbelere bir bütün
olarak bakmak gerektiğini, bunun yanı sıra darbeler silsilesini anlamak için
dünyadaki yapıyı kavramanın önemli olduğunu belirterek "Eğer ülkeler ve
iktidarlar olarak kendinize egemen dünya sisteminin çizdiği o sınırları aşmaya
kalkarsanız ülkenizde darbe olur, genellikle de elinde silah olan asker
kullanılır. Burada kullanılanın kim olduğunu değil, kullananın kim olduğunu
anlamamız gerekir." dedi.
Sorgun, Türkiye`deki bütün darbelerin Anadolu insanını
tasfiye etmek için yapıldığını söyleyerek konuşmasına şöyle devam etti:
"Her darbe ekonomimizi geriye götürür. 28 Şubat`ta onlarca banka batırıldı
ve içi boşaltıldı. O günlerde bir bankada batan para Konya Büyükşehir
Belediyesi bütçesinin yüz katı büyüklüğündeydi. Dış destek olmadan hiçbir darbe
yapılamaz. 27 Mayıs darbesinde eften püften hikayelerle başbakan, maliye bakanı
ve dış işleri bakanı asıldı ve binlerce subay, astsubay ordudan
uzaklaştırıldığında görevden uzaklaştırılanların emekli ikramiyelerini ödeyecek
paraları yoktu, bu emekli ikramiyelerini Amerika ödedi. Gelelim 12 Eylül`e. Beş
bin gencimiz sağdan soldan öldürüldü. Sabahleyin sağcının eline verilen silah
akşam solcunun eline verildi, gözümün önünde yedi tane hukuk fakültesi
öğrencisi bomba atılarak öldürüldü. Darbelerin ortak özelliklerinden birisi de
darbe yapılmadan önce ortam olgunlaştırılır; ortam olgunlaştırılmadan darbe
yapılmaz. 12 Eylül`de her gün insanlar öldürülüyordu ve arkasında birileri
vardı. Gece 3`te darbe oldu ve her yer güllük gülistanlık hale geldi. Peki bunu
yapabilecek gücünüz vardı da neden daha önce önlem almadınız? Darbeyi yapan
generaller dedi ki `ortamın oluşmasını bekledik.` Yani `asker bizi kurtar
artık` denilmesini beklediler. Peki nereye gitti bu kadar terörist, nereye
gitti bu kadar silah? 15 Temmuz`da ise girişimin ilk saatlerinde henüz
Cumhurbaşkanımız bir açıklama yapmamışken ABD Dış İşleri Bakanlığı yaptığı
açıklamada `Taraflara itidal çağırısında bulunuyoruz` dedi. İtidal çağırısı
savaş halindeki iki devlet unsurlarına yapılır. Bu ülkenin 15 Temmuz`u
yaşayacağını düşünür müydünüz? Kendi parası ile kendi uçağının, tankının,
topunun, helikopterinin bize, Meclise, Cumhurbaşkanlığına, Çevik Kuvvete, Özel
Kuvvetlere ateş edeceğini aklınıza getirebilir miydiniz? Dünyanın bir çok
yerinde bulundum, oralarda Türkiye gençlerinden beklentiler yüksek. Ne zaman yurt
dışına çıksam bu ülkeye dair sorumluluklarım artarak dönerim. Tüm dünyada
beklenti bizim gençlerimizde. Bizim yaşımızdakiler bazen gençlere haksızlık
ediyor ve şimdiki gençleri eleştiriyor ama siz 15 Temmuz`da ezberleri bozdunuz.
16 Temmuz`da Ankara`da birçok hastaneyi gezdiğimizde gazilerin çoğunun gençler
olduğunu gördük."
Sorgun, 28 Şubat`ta yaşananlar hakkında ise şunları söyledi:
"28 Şubat sürecinde tüm baskılara rağmen Tansu Çiller ile Necmettin
Erbakan hükümet kurdu. Erbakan`ın yaptığı ilk iş bütün gelirleri bir havuzda
topladı, işçi ve memura en yüksek ücret verildi, faize giden kısmın önüne
geçildi. Her şey yolunda giderken Taksim`de Erbakan tarafından cami
yaptırılması teklifi ve Başbakanlıkta iftar yemeği verilmesinin üzerine
Sincan`da düzenlenen Kudüs Gecesinden sonra Sincan`da tanklar yürütülerek
demokrasiye balans ayarı verildi. Gazeteciler, sivil toplum kuruluşu
temsilcileri, Danıştay, Sayıştay, Yargıtay üyeleri, üst düzey yöneticiler,
müsteşarlar Genelkurmay`a çağırılarak kulağı çekildi. 28 Şubat sürecinde 12
yaşından küçüklere Kuran öğretilmesi kanunla yasaklandı, Kuran kursları
kapatıldı, başı kapalı öğrenciler üniversitelerden uzaklaştırıldı,
üniversitelerde ikna odaları kuruldu. Başörtüsü yasağına ilahiyat fakülteleri
dahil edildi, kabul etmeyen yöneticiler istifa ettiler. Dindar askerlerin
ordudan ilişikleri kesildi. Onlarca okul, vakıflar, televizyonlar kapatıldı.
Sanki biz uzaydan çıkıp gelmişiz; hiç kökümüz, tarihimiz, değerlerimiz yokmuş
gibi. O süreçte aslında çok güzel demokratik eylemler yapıldı. On birinci ayın
on birinde saat on birde yasaklara karşı bütün Türkiye`de el ele tutuştuk,
Edirne`den Habur`a, diğer taraftan Gürbudak`a kadar zincir oluşturduk. 28 Şubat
sürecinde herkese baskı yapıldı ve tek bir kişiye baskı yapılmadı. Bu kişi
FETÖ`dür. Herkese baskı yapılırken FETÖ`nün önü açıldı. Arananlar listesinde
Fethullah Gülen olduğu halde bu şahıs şehir şehir gezerek konferanslar
verdi."
"Bütün darbeler
millet egemenliğine ve iradesine karşı
yapılır"
Darbelerin dış destek olmadan yapılamayacağını vurgulayan
Sorgun, "Darbelerin iyisi kötüsü olmaz, darbe daima kötüdür. Bütün
darbeler millet egemenliğine ve
iradesine karşı yapılır. Millet hizaya getirmek istenir. Darbelerin bir
kaybedenleri vardır, bir de kazananları. Kaybedenleri daima millettir,
kazananları da egemen güçler ve onların kuklaları ile uşaklarıdır. Bunun bir
istisnası 15 Temmuz`dur. 15 Temmuz`un kazananı milletimiz oldu." dedi.
Sorgun konuşmasını şu sözlerle tamamladı: "Atalarımız
gelmiş çadırı buraya kurmuş; bu saatten sonra çadırın yerini değiştirmemiz
mümkün değil. Bu coğrafya kaderimiz; bu coğrafyaya sahip çıkacağız. Biz
milletimize dayanıp Allah`a güvendikten sonra kimse bizi yolumuzdan çeviremez.
Kaplumbağanın dediği gibi bazıları bize ihtilaller yapıp zaman kaybettirse de
bu millet adım adım hedefine ulaşacaktır."