İhlasın alametleri nelerdir?

Birincisi: Amelin sır ve alende yani hem yalnızlık hem insanların gözü önünde aynı olması. Başka değişle insanın zahiri ve batını aynı olacak. Toplumda insanlara sofi takvalı görünüp tek başına kaldığı zaman her günahı işleyen kimsede ihlas ve samimiyet aramak abes olur. Arkadaşları ile gezdiği zaman gözünü haramdan korur gibi yapar, insanlar nezdinde rezil olmayayım diye, ama tek kaldığında gözünü harama dört açar. İnsanlar nezdinde namazını zahiri huşu ile kılarken, tadili erkanı iyi yaparken tek başına namazı zayi eder. Birisinin davranışı, sözü ve davranış biçimi böyle olursa demek ki inancında samimi değildir.

Mevlana bu konuda der ki: ?insanların gözüne gireyim diye uzatılan namaz aslında cehennemin anahtarıdır? başka yer de namaz hakkında şöyle demiştir: ?namazdan benim maksadım şudur ki yalnızca ve gizlice bu dünya da başıma gelenleri sana anlatayım. Eğer yüzüm mihraba doğru çevirir de kalbi pazarda olursa nasıl namazdır??

İki samimi dost bir birbirlerini çok uzun bir zamandan sonra gördükleri zaman hasret giderler ve derler ki anlat başına ne geldi bu uzun ve yorucu gurbette? Mevlana da namazı Allah (c.c) ile hasret gidermek ve onunla razu niyaz etmek olarak anlatır. İşte bu gerçek samimiyettir. Ama dışı farklı içi farklı olursa o zaman Allah (c.c) katında da sevap aramasın. Çünkü ibadeti başka amaç ile yapmıştır ve o amacı da gerçekleşmiştir.

Bu konuda Allah?u Teala Nisa süresinin 108 ayetinde şöyle buyurmaktadır: ?bunlar insanlardan gizlenmeye çalışırlar da Allah?tan gizleyemezler..?

İhlas ve samimiyetin ikinci alameti: Övgü ve yergide hayır amelin değişmemesi:Eğer birisinin hayır ameli övülme ile çoğalırsa ve iltifat edilmediği zaman hayır ve hasenatını terk ederse demek ki bu insanda da ihlas yoktur. Onun için büyük tabiilerden Sufyan es-Sevri şöyle der: ?kendine güveni olan kimseye insanların sözü zarar vermez?.

??? ????? ??????: ?? ??? ???? ?? ??? ?? ???? ????? ???.

Kur?an kerim de bu konuda birçok ayet mevcuttur. Burada sadece bir ayeti teberrüken zikredeceğiz. Kehf süresinin en son ayetinde Allah (c.c) şöye buyurmaktadır: ?De ki: ?Ben sizin gibi sadece bir beşerim. Bana sizin ilâhınızın tek bir ilâh olduğu vahyolunuyor. O taktirde kim Rabbine mülâki olmayı (ölmeden evvel Allah?a ulaşmayı) dilerse, o zaman salih amel (nefis tezkiyesi) yapsın ve Rabbinin ibadetine başka birini (bir şeyi) ortak koşmasın.?

İhlas ile karin olan amel sevap getirir. Sevap diyoruz ya bu sâbe kökünden geliyor. Sâbe yani geri döndü.Halis olan ameller de sahibine geri döner. Hem dünyada hem ahirette. Dünya da sükûnet, huzur, manevi bakımında mutluluk hissi. İşte bu gibi lezzetleri ancak amellerinin halis niyetle işleyen kişiler tadabilir. Her kes bunu tatmaz, hissetmez. İşte bu sükunet ve huzur ihlasın üçüncü alametidir.

İhlasta şu da önemlidir: Asla övgüyü ve teşekkürü celbeden sözler sarf etmemek lazım. Mesela bir fakire beyaz eşya konusunda yardımda bulunursun. O da sana sağ olun diyor, teşekkür ediyor. Ama sen diyorsun ki: bu çamaşır makineye iyi bak bunun markası şudur. Bu kadar parayla satın aldık bunu. Kolay bozulmaz. O tekrar teşekkür ediyor? Doğrusu teşekkür ettiriyorsun. Bu da nefsinin hoşuna gidiyor. Hatta yardımda bulunup ta bana dua et demen bile doğru değildir. Şimdi moda olmuş maalesef bu söz. Küçük bir yardımda bile bana dua et diyorlar. Duanın bu kadar ucuz olduğunu mu sanıyorlar bilmem. Allah (c.c) insanlara yardım eden samimi Müslümanları tavsif ederken İnsan süresinin 9.Ayetinde diyor ki: ?Biz size Allah rızası için yardımda bulunduk. Sizden ne karşılık ne de teşekkür bekleriz?.

Böylece anlıyoruz ki ihlas dinin bir cüzüdür. Hatta dinin tamamıdır dinilebilir. Çünkü ihlastan yoksun olan her amel değersizdir.

İhlasa karin olan amele şeytan musallat olmaz. Vesvese ile sahibini de yoldan çıkaramaz. Çünkü ona muttali olmaz. O kadar kalbi ve gizli ibadettir ki insanın kanında dolaşmayı başaran şeytan bile ona muttali olamaz. Dolayısıyla da ihlas sahiplerine musallat olamaz. ?Ancak senin muhlis kulları hariç her kesi iğva ederim? demiş şeytan. İhlas süte benzer, süte bir şey karıştığında hemen belli eder. İhlasa da riya karışırsa hemen belli eder, hissedilir.

Amelleri yazan iki melekte onu yazmaya gerek duymaz. Çünkü ihlas Allah?ın sırlarındandır. Allah ile kul arasındadır. Hasenatı yazan melek bile onu idrak etmez ki yazsın. Melekler ancak harici amelleri yazarlar. Onun için kıyamet gününde hasenatı, iyilikleri dağlar gibi insanlarmahşerde hazır olur. Ama ihlastan yoksun olmalarından dolayı hepsi yok hükmünde sayılır ve cehenneme gider. Melekler ve diğer insanlar onu cennetlik sayarken Allah (c.c) der ki: ?siz onun zahirine muttali idiniz ben ise onun batınına muttali idim?.

Kişinin kendisi de gurura kapılmaması için ihlasın derecesine muttali olmaz. Çünkü muttali olan mutlaka gurura kapılır. Allah (c.c) bunu da gizlemiştir.

İmam malik (r.a) Muvatta isimli kitabını yazdığında Halife demiş ki bunu çoğaltalım ve her tarafa gönderelim Müslümanlar istifade etsin. İmam Malik diyor ki: bırak ihlasımı bir deneyeyim ondan sonra karar vereyim. Yani bu kitabın yazılışında riya ve gösteriş var mı yok mu onu bir öğrenmek istiyorum. Derler ki kitabını Kabe?nin üstüne tam bir sene koymuş. Yağmur, fırtına, rüzgar ne varsa görmüş. Sonra indirmişler ve bakmışlar ki bir harfi bile silinmemiş, bozulmamış. Demiş ki: şimdi istinsah edebilirsiniz.

Sohbet yapılan dua ile sona erdi.