İslam'da gece, günden önce geldiği için bayram geceleri Arefe gününden sonraki gecedir. Yani başka bir deyişle bayram gününden önceki gecedir. Bu mübarek geceleri ganimet bilmeli ve istifade etmeye gayeret etmelidir.
Bayram Gecelerinin Fazileti
Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurur:
“Ramazan bayramı gecesini ve Kurban Bayramı gecesini sevâbını Allah’tan umarrak ihya edenin kalbi, kalblerin öldüğü gündde ölmez.” (İbn Mâce, Sıyam, 68)
BAYRAM GECELERİ YAPILACAK İBADETLER
Bayram gecelerinde bu vb. ibadetler yapılabilir:
1. Namaz Kılmak
Bayram geceleri kaza namazı ve nafile namaz kılınması tavsiye olunmuştur.
Mü’minlerin annesi Ümmü Habîbe Remle Binti Ebû Süfyân radıyallahu anhümâ, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim, dedi:
“Müslüman bir kimse, farzların dışında nâfile olarak her gün Allah rızası için on iki rek`at namaz kılarsa, Allah Teâlâ ona cennette bir köşk yapar” veya “Ona cennette bir köşk yapılır.” (Müslim, Müsâfirîn 103)
2. Kur'an Okumak
Allah dostları mübarek gün ve gecelerde çokça Kur’ân-ı Kerîm okunmasını tavsiye buyurmuşlardır.
İbn-i Mesut‘tan (r.a.) rivayet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu:
“Kim Kur’ân-ı Kerîm’den bir harf okursa, onun için bir iyilik sevabı vardır. Her bir iyiliğin karşılığı da on sevaptır. Ben, elif lâm mîm bir harftir demiyorum; bilâkis elif bir harftir, lâm bir harftir, mîm de bir harftir.” (Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ân 16)
İbn-i Abbas’tan (r.a.) rivayet edildiğine göre, Resûlullah şöyle buyurdu:
“Kalbinde Kur’an’dan bir miktar bulunmayan kimse harap ev gibidir.” (Tirmizî, Fazâilü’l-Kur’ân 18)
3. Dua Etmek
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, her fırsatta dua etmemizi istemiş, dualarımıza meleklerin "âmin" dediğini müjdelemişlerdir. Dualarımızda Allah'tan hayırlı ve güzel şeyler istediğimizi tavsiye etmişlerdir:
“Kendinize hayırdan başka bir şeyle dua etmeyin. Çünkü melekler dualarınıza âmin derler” buyurmuşlardır. (Müslim, Cenâiz 7)
Ayet-i kerîmede buyrulur:
“(Ey Resûlüm!) De ki: Sizin dua ve niyâzlarınız olmazsa, Rabbim size ne diye değer versin?” (el-Furkân, 77)
4. Sadaka Vermek
Asr-ı saâdette bayrama, infakla, ikramla, sadakayla hazırlanılır; bayram, Allah için yapılan fedâkârlıklarla karşılanırdı.
Gerçek bayram, Hakk’ın bizden râzı olmasıdır. Bunun içindir ki, bilhassa o sevinç günlerinde yetim, kimsesiz, fakir ve muhtaçları sevindirelim ki, ilâhî rahmet ve merhamet tecellîlerinden nasîb alabilelim. Zîrâ:
“Sizler yeryüzündekilere merhamet edin ki, gökyüzündekiler de size merhamet etsin.” buyrulmuştur. (Ebû Dâvûd, Edeb, 58)
Allah yolunda infakta bulunup sadaka vermenin kişiyi pek çok tehlike ve belâlardan muhâfaza edeceği, buna ilâveten sadaka sahibini muhabbetullâh’a nâil eyleyeceği unutulmamalıdır. Mübarek gün ve geceler sadaka vermeye en güzel vesilelerdir.
Zira ayet-i kerimede şöyle buyrulmuştur:
“Allah yolunda infâk edin! Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Bir de ihsanda bulunun. Zira Allah, muhsinleri (iyilikte bulunan, işini güzel yapan ve ihsan şuuru ile yaşayanları) sever.” (el-Bakara, 195)
Peygamber Efendimiz zengin-fakir her mü’mini infâka teşvik eder, bir hurmadan başka bir şeyi olmayan için mü’min şöyle buyururdu:
“Yarım hurmayla da olsa cehennem ateşinden korunun, onu da bulamazsanız güzel ve hoş bir söz ile korunun.” (Buhârî, Edeb, 34)
5. Tevbe İstiğfar Etmek
Bayram gecelerinde günahlarımız için bolca tövbe istiğfar etmeliyiz. Tevbe, Hakk’a dönüş demektir. Hakk’ı unutan ya da O’ndan gafil olan bir kulun, girdiği yanlış yolun farkına varıp yüzünü ve gönlünü Rabbine yöneltmesi ve affını dilemesidir. Böyle bir kulun kalbi büyük bir nedâmetle, için için yanar ve ılık gözyaşlarıyla Rabbine gönlünü açar. İşte bu yanış ve pişmanlık “tevbe”dir. Ardından af dilemek için kalplerden taşan niyazlar da “istiğfar”dır.
Başta peygamberler olmak üzere bütün velîler, sâlihler ve sâdıklar; darlıkta ve bollukta, kederde ve sevinçte dâimâ Cenâb-ı Hakk’a ilticâ etmişler ve O’na niyâz hâlinde bulunmuşlardır.
İbn-i Ömer (r.a.) şöyle der:
“Biz, Resûlullah Efendimiz’in bir mecliste yüz defa:
«Allah’ım! Beni bağışla ve tevbemi kabul buyur! Çünkü Sen tevbeleri çok kabûl eden ve çok merhamet edensin.» dediğini saymıştık.” (Ebû Dâvûd, Vitir, 26/1516; Tirmizî, Deavât, 38/3434)
Allah’a yöneliş ve kalbin ulvî bir seviye kazanmasında mühim bir yeri olan istiğfar, mânevî kirlerden temizlenmenin de en mühim vâsıtasıdır. Makbûl bir tevbe, kul ile Rab arasındaki engelleri ve perdeleri kaldırır, Allah Teâlâ’nın sevgisine mazhar eder. Nitekim Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır:
“Şüphesiz Allah, çok tevbe eden ve çok temizlenenleri sever.” (el-Bakara, 222)
6. Hamd Etmek ve Şükür Halinde Bulunmak
Bayram gecelerde Allah’a çokça hamd etmeli ve şükür halinde bulunmalıyız.
Ayet-i kerimede: “Ölümsüz ve daima diri olan Allah’a güvenip dayan. Onu hamd ile tesbih et.” (Furkân, 58) buyrulmaktadır.
Resûl-i Ekrem Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Meşrû işlere Allah’a hamd ile başlanmazsa hayır ve bereketi kesilir.” (İbn-i Mâce, Nikâh, 19; Ebû Dâvud, Edeb, 18)
“Şükür, imanın yarısıdır…” (Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, I, 107)
“Allah’a hamdetmek şükrün başıdır. Allah’a hamdetmeyen bir kul O’na şükür etmemiştir.” (Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağir, no: 3835)
7. Allah'ı Çokça Zikretmek
Mübarek gün ve gecelerde Allah’ı zikretmeye daha çok önem verilmelidir.
Ayet-i kerimelerde şöyle buyrulur:
“Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek, yüksek olmayan bir sesle, sabah-akşam Rabbini an. Gâfillerden olma!” (el- A’raf, 205)
“Rabbinin ismini zikret ve bütün varlığınla O’na yönel.” (el-Müzzemmil, 8)
“…Allah’ı zikretmek, elbette en büyük ibadettir…” (el-Ankebût, 45)
Peygamber Efendimiz de şöyle buyurur:
“Allah’ı sevmenin alâmeti, Allah Teâlâ’yı zikretmeyi sevmektir.” (Suyûtî, el-Camiu’s-Sağîr, II, 52)
Hazret-i Peygamber, Arefe Günü’nde en ziyâde şöyle zikrederlerdi. Bizler de bu zikri arefe gününden başlayarak bayram geceleri de yapabiliriz.
"La ilahe illellahü vahdehü la şerike leh, Lehül mülkü ve lehül hamdü biyedihil hâyrû vehüve alâ külli şey’in kadîr."
“Allah’tan başka ilâh yoktur, yalnız O vardır ve hiçbir şerîki yoktur. Mülk O’nundur ve hamd de O’na mahsustur. Bütün hayırlar O’nun elindedir ve O her şeye kâdirdir.”
8. Salat-ü Selam Getirmek
Resûlullah Efendimiz’e salavat getirmeyi Allah Teala emretmiştir. Ayrıca hadis-i şeriflerde salavat getirenin bütün sıkıntılarının giderileceği, günahlarının bağışlanacağı bildirilmiştir.
Nitekim ayet-i kerîmede şöyle buyrulur:
“Şüphesiz ki Allah ve melekleri, Peygamber’e çokça salât ederler. Ey müminler! Siz de O’na salavat getirin ve tam bir teslimiyetle selâm verin!” (el-Ahzâb, 56)
Übey bin Kab (r.a.) diyor ki:
“Hazret-i Peygamber’e:
«– Ya Resûlallah! Ben sana çok salavat-ı şerîfe getiriyorum. Acaba bunu ne kadar yapmam gerekir?» diye sordum.
«– Dilediğin kadar yap.» buyurdu.
«– Dualarımın dörtte birini salavat-ı şerîfeye ayırsam uygun olur mu?» diye sordum.
«– Dilediğin kadarını ayır. Ama daha fazla yaparsan senin için hayırlı olur.» buyurdu.
«– Öyleyse duamın yarısını salavat-ı şerîfeye ayırayım.» dedim.
«– Dilediğin kadar yap. Ama daha fazla yaparsan senin için hayırlı olur.» buyurdu. Ben yine:
«– Şu hâlde üçte ikisi yeter mi?» diye sordum.
«– İstediğin kadar. Ama artırırsan senin için iyi olur.» buyurdu.
«– Öyleyse duaya ayırdığım zamanın hepsinde sana salavat-ı şerîfe getirsem nasıl olur?» deyince:
«– O takdirde Allah bütün sıkıntılarını giderir ve günahlarını bağışlar.» buyurdu.” (Tirmizî, Kıyâmet, 23)