CHP İl Emek Bürosu 2018 yılının ilk toplantısını yaptı. Emeğin güncel sorunlarının konuşulduğu, ev sahipliğini CHP İl Başkanı Av. İsmail Atakan Ünver’in yaptığı toplantıya Eğitim-Sen İl Temsilcisi Derya Kart, Eğitim-İş İl Temsilcisi İsa Çetin, BES İl Temsilcisi Ahmet Baştuğ, Selüloz-İş Temsilcisi Mehmet Akgül, Emekli Sen İl Temsilcisi Ahmet Tanju Kuytan, CHP il emek bürosu yöneticileri CHP İl Başkan Yardımcısı Mehmet Sait Çalışkan ve CHP Merkez İlçe Başkan Yardımcısı Mustafa Mut katıldı.
Toplantıda kadına
yönelik şiddet ve kadın cinayetleri, asgari ücret, memur ve emeklilerin yılbaşı
zamları ve taşeron düzenlemesi değerlendirildi. Toplantı sonrasında yapılan
ortak açıklamada;
“1- Ülkemizde her gün bir başkasına şahit olduğumuz kadına yönelik şiddetin sonlandırılması için
tüm tedbirler bir an önce alınmalıdır. Geçtiğimiz günlerde ilimizde yaşanan
cinayeti de bu kapsamda görüyor ve kadınların bir erkek tarafından şu veya bu
sebeple şiddete maruz bırakılmasını asla kabul etmiyoruz. Kadına yönelen şiddetle birlikte, 9 yaşından itibaren kız çocuklarının
evlendirilmesinin veya anne olmasının ya da bu tür sapkın fikirlerin
konuşulmasının önünü açacak hiçbir düşünceyi de kabul etmiyor, tümüyle
reddediyoruz.
2- Önümüzdeki dönemde uygulanmak üzere belirlenen asgari
ücret de maalesef ki her zaman olduğu gibi yine beklentilerin gerisinde kalmış,belirlenen rakam emekçinin alın terinin
karşılığı olmamıştır.
- TÜİK’in yaptığı bir işçinin aylık yaşama maliyeti hesabına
göre, 2017 yılı kasım ayında bu rakam
1.893,90 TL’dir. Belirlenen asgari ücret bunun altındadır.
- Yine sadece gıda harcamasından oluşan 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı, 1.608,13 TL’dir. Asgari ücret bunun
da altındadır. Sadece gıda harcamaları baz alınarak belirlenen açlık
sınırının da altında bir asgari ücret rakamının belirlenmesi, emekçinin ailesi
ile birlikte açlığa terk edilmesi anlamını taşımaktadır. Bu durumda hükümet
tarafından emekçiye, bırakın sosyal ve kültürel harcamalarını, giyimine, evine
ve ev kirasına, çocuklarına tek bir kuruş bile ayırma şansı verilmemiştir. Bu
emekçinin tamamen sefalete mahkûm edilmesi demektir.
- CHP’nin 2015
yılındaki seçim vaadi olan 1.500 TL asgari ücret rakamı karşısında AKP’nin seçim vaadi olarak ortaya koyduğu 1.300 TL
lik asgari ücretin ilk uygulandığı, 2016 yılının başındaki Dolar ve Euro’dan
oluşan sepete göre oluşan 3,0824 TL’lik sepet fiyatıyla 421 birim döviz
alınırken, önümüzdeki dönem için uygulanacak 1.603 TL’lik asgari ücretle
sepetin bugünkü fiyatı olan 4,1698 TL ile 384 birim döviz alınabilecektir.
Bu da yağmur gibi gelen zamlarınaltında kalan asgari ücretin, sepet döviz birimi karşısında da 37 birim kayıpta
olduğunu ortaya koymaktadır.
Tüm bunlar karşısında
hükümet, bir kez daha emekçiyi açlığa mahkûm etmiştir. TÜİK’in belirlediği
resmi rakamların bile gerisinde kalan asgari ücret, bir an evvel emekçinin
ailesiyle birlikte onurlu bir yaşam sürmesine yetecek miktara yükseltilmelidir.
Bu rakam da bugünün şartlarında 2.000 TL’nin altında olmamalıdır.
3- 2018 yılı başından
itibaren memur ve emekli maaşlarına uygulanacak enflasyon farkı dahil %5,69
oranındaki zam da memuru ve emekliyi, enflasyon karşısında ve son aylarda
yağmur gibi gelen zam furyası karşısında korumaktan uzaktır. Çift haneli, %15’ler düzeyinde açıklanan
resmi enflasyon rakamlarına rağmen, mutfaktaki enflasyonun çok daha fazla
olduğu hepimizin malumu. Verilen bu zamlar, memur ve emekli ailesinin ancak
zorunlu masraflarını bir ölçüde karşılamaya yetebilecektir. Açıklanan zam
oranlarında memurun ve emeklinin refahına yönelik herhangi bir artış
bulunmamakla birlikte, açıklanan büyüme rakamlarından, örneğin 3. çeyrekteki
%11’lik büyümeden de memur, emekli ve bordrolular faydalandırılmamaktadır. Memuru
ve emekliyi gerçek enflasyon karşısında koruyacak ve hatta refahını artıracak
şekilde zam oranlarının belirlenmesinin zorunlu olduğu günümüzde, var olduğu
iddia edilen ekonomik büyümeden tüm bordrolular ve emeklilere pay verilmesi de
zaruret olmuştur.
4- Milyonların
yıllardır umutla beklediği, taşeron işçilere kadro konusu bir KHK ile
çıkarılmıştır. Kamuda çalışan taşeron işçilere kadro verilmesinde, CHP’nin
yıllardan bu yana sürdürdüğü mücadelenin büyük etkisi vardır. Ancak bu
düzenleme eksiktir ve Anayasaya aykırı şekilde düzenlenmiştir. İşçiye müjde
gibi sunulan ama aslında işçileri bölen, ayrıştıran ve haksızlık yaratan bu
düzenleme ile ilgili düşüncelerimizi özetlemek gerekirse;
- OHAL döneminde
çıkarılan KHK’lar, sadece OHAL süresi içinde geçerlidir. Ancak taşeron
işçilerle ilgili konu süreklidir. Bu düzenlemenin KHK ile değil kanunla
yapılması, eksiğinin, gediğinin tartışılması ve kalıcı olarak çözüme
kavuşturulması gerekmekte idi. Bu yapılmamıştır.
- Bu düzenlemenin tüm uyarılara rağmen KHK ile yapılması,
işçilerin hak aramasının önüne geçmek içindir.
- Bu düzenleme
yapılırken ne işçiler, ne konfederasyonlar, ne sendikalar, ne de taşeron işçi
dernekleri dinlenmemiştir. Milyonları ilgilendiren bu hayati mesele,
bakanlıkların kapalı kapıları ardında yazılmış ve dayatılmıştır. Bu düzenlemede
işçilerin talepleri karşılanmamıştır.
-
CHP’nin ve sendikaların ortak talebi ayrımsız, şartsız kadro verilmesiydi.
Ancak bu talep karşılanmadığı gibi, işçiler arasında ayrım yapılmıştır. Bazı
kurumlardaki taşeron işçilere kadro hakkı verilirken bazılarına verilmemiştir.
26 özel bütçeli kuruluş ve 26 Kamu İktisadi Teşebbüsü dışarıda bırakılmıştır.
- Kadroya alınacak
işçilere sınav ve güvenlik soruşturması yapılacaktır. Son dönemlerde sınav
demenin, torpil demek olduğu, mülakatlarda listelerin siyasiler tarafından
hazırlandığı yönündeki yaygın iddia ve kanaatler herkesin malumudur.
- Kadroya geçmek için başvuran işçilerden, hak kazandığı
alacaklardan feragat etmesi istenmektedir, istenecektir. Bu emekçiye karşı
düpedüz şantajdır.
- Kadroya alınacak
işçilere yönelik ayrımcılık sürecek, işçiler alındıkları kurumdaki toplu
sözleşmeden yararlanamayacaklar, aynı işi yapanlar arasında ücret ve hak
farkları olacaktır.
- Yerel yönetimlerde
çalışan yüz binlerce taşeron işçisi kadro kapsamı dışında bırakılmıştır.
Yalnızca bir şirketten başka şirkete geçeceklerdir. Bu ayrım ahlaki olmadığı
gibi vicdani de değildir.
Görüldüğü gibi emek
dünyası yoksulluğa, açlığa, sefalete, siyasi kayırmaya, baskıya ve suiistimale
açık olmaya devam etmektedir. İktidarların emek üzerine kurduğu baskıdan
kurtulmak, ancak emek dünyasının örgütlülüğü ve güç birliği yapması ile mümkün
olabilecektir. Tüm emekçi ve emekçi dostlarının yeni yılını kutlar, emeğin
hakkını alabildiği günlere ulaşmak dileğiyle kamuoyumuza saygılar sunarız.”
denildi.